Antalya için büyük öneme sahip olan ve bir dönem yöre halkının gazabına uğrayan Elmalı’da bulunan Avlan Gölü’nün son hali şaşkınlık yarattı. Avlan Gölü ile ilgili yaptığı çalışma ile gerçekleri gözler önüne seren Gazeteci Yusuf Yavuz, bir an önce çalışma yapılması için çağrıda bulundu. Yavuz, yazığı yazıda şu sözlere yer verdi;
“Antalya Elmalı'daki Avlan Gölü'nün kıyısında 60 yıl önce toprak, ekmek ve umut için mücadele eden köylüler, bugün su için mücadele ediyor. Türkiye'deki ekolojik yıkımın çarpıcı örneklerinden olan Avlan'daki mücadelenin yaklaşık son 30 yılının tanığıyım. Bu, hepimizin öyküsüdür. Avlan Gölü, bir polye olan Elmalı Ovasının güneyinde doğal bir göldür. 1970'lerde yereldeki toprak sahiplerinin talebiyle kurutuldu. Gölün bekası olan topraklarda 60'ların sonlarında bazı topraksız köylüler buğday, nohut üretmeye başlayınca, ovada toprak kavgaları yaşandı.
HUKUKÇULAR DESTEK VERMİŞTİ
1967 yazında başlayan olaylar, gölün bekası olan topraklar üzerinde köylülerle toprak sahiplerinin çekişmesinden kaynaklanıyordu. O dönem aktif olan öğrenci hareketi, köylülere destek vermek için Elmalı köylerinin yolunu tutar. Köylüler ve dönemin öğrencileri at arabasında. Halit Çelenk, Muammer Aksoy gibi hukukçuların destek verdiği köylülere hukukçu ve CHP Isparta Milletvekili Tahsin Argun da avukatlık yapar. O dönem CHP Genel Sekreteri olan Ecevit de 1967 sonbaharında Elmalı ve olayların yaşandığı köyleri ziyaret eder, destek verir.
1978 YILINDA KURUTULDU
Dönemin öğrencilerinden Timur Erkman'ın arşivinden aldığımız bu fotoğraflar, Antalya'daki TÖS mitingi, elmalı köyleri ve ilçe merkezinde babasını sırtında hastaneye getiren bir köylüyü yansıtıyor. Öğrenciler toplumsal mücadelenin hem tanığı hem katalizörü. O dönemin en üzücü olaylarından biri de, 28 Mart 1968 tarihinde Elmalı'daki köylülerin toprak mücadelesine destek vermek için 4 öğrenci arkadaşıyla yola çıkan ODTÜ Öğrenci Derneği 2. Başkanı 23 yaşındaki Can Savran'ın Sivrihisar'da geçirdiği kaza sonucu can vermesiydi.
Avlan Gölü 1978'den itibaren kurutuldu. Ardından büyük bir çöküş başladı. Ormanlar, kuşlar, toprak, buğday, nohut ve koca bir ova halkı küçük bir kıyamet yaşadı. Sonra hata anlaşıldı, 2000'li yıllarda yeniden su tutma çabaları başladı. Ancak bir daha eskisi gibi olmadı.
GİDEREK YAYILIYOR
2008 yılında Çığlıkara Ormanlarından bahar aylarında görüntülediğim gölün bugünkü durumu, 13 Mart 2025 tarihinde çektiğim sağdaki karede. Avlan, en canlı olması gereken Mart bahar ayında adeta çöl gibi. Çünkü 60 yıl önce buğday, nohut ekilen ovada yoğun bir sulu tarım var. Elmalı ovasını çevreleyen karstik su kaynakları, aslında bütün bölgenin can damarı. Finike, Demre, Kaş, hatta Muğla Seydikemer bölgesi... Bu bölgelerde ovalarda başlayan seracılık ve tek tip tarımsal üretim, son yıllarda yaylaları işgal etmeye başladı. Giderek de yayılıyor.
İDARECİLERİN ELİNDE ÖLÜYOR
Elmalı Ovasını kuşatan dev seraların bazıları yüzlerce dekar büyüklüğe sahip. 1960'larda saniyede 2 bin 500 litre su hacmine sahip olan kuzeybatıdaki Karagöl tüm ovayı besliyordu. Günümüzde Karagöl kurudu, sular çok derinlere çekildi, yağışlar çok azaldı, kuraklık arttı. Düdenköy ve Karagöl bölgesinden gelip Avlan'ı beslemesi gereken suları taşıyan kanalın önüne setler çekilmiş. Göl çöle dönerken, sınırlı suyun büyük seralara verildiği söyleniyor. Büyük ve bereketli bir yer sofrası olan Elmalı Ovası suyu yönetemeyen idareciler elinde ölüyor!
KULAK VERİN
Çok değil, birkaç yıl önce sularının kıyısında sedir ormanlarını, dağları ve gökyüzünü seyrettiğimiz Avlan Gölü'nde suyun yerini ölüm sessizliği almış. 60 yıl önce toprak kavgası veren köylülerin torunları, bugün su kavgası derdinde. Avlan'ın öyküsü, bugün çok şey anlatıyor. Kadim bir kültür coğrafyasının can damarı olan, Finike, Demre, Kaş ve Elmalı'nın tavan arası, çadır direği olan Avlan'da o direk çöküyor. Bu öyküye kulak verin.”