Birleşmiş Milletlere göre 15-24 yaş grubu arasındaki bireyler genç nüfus olarak nitelendiriliyor. 2022 TÜİK verilerine göre Türkiye Nüfus büyüklüğünde 195 ülke arasında 18'inci sırada yer alarak dünya toplam nüfusunun yüzde 1,1'ini oluşturuyor fakat çocuk ve genç nüfus ile doğurganlık hızı bakımından dünya ortalamasının altında kalıyor. 2023 yılsonu itibarıyla Türkiye'nin toplam nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi iken 15-24 yaş grubundaki genç nüfus 12 milyon 872 bin 39 kişi oldu. Verilere göre, Türkiye nüfusunun yüzde 15,1'ini genç nüfus oluşturdu. Böylelikle genç nüfus oranı Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en düşük seviyesine geriledi. Birleşmiş Milletlere göre 15-24 yaş grubu arasındaki bireyler genç nüfus olarak nitelendiriliyor.
2022 TÜİK verilerine göre Türkiye Nüfus büyüklüğünde 195 ülke arasında 18'inci sırada yer alarak dünya toplam nüfusunun yüzde 1,1'ini oluşturuyor fakat çocuk ve genç nüfus ile doğurganlık hızı bakımından dünya ortalamasının altında kalıyor. 2023 yılsonu itibarıyla Türkiye'nin toplam nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi iken 15-24 yaş grubundaki genç nüfus 12 milyon 872 bin 39 kişi oldu. Verilere göre, Türkiye nüfusunun yüzde 15,1'ini genç nüfus oluşturdu. Böylelikle genç nüfus oranı Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en düşük seviyesine geriledi. Sosyolog Mehlika Demirhan, “İleriye taşınabilmemiz için genç nüfusun artması gerek. Türkiye’yi geliştirenler gençler olacak” açıklamasında bulundu.
“ÇOCUK SAHİBİ OLMA YAŞINI ERTELİYORUZ”
Peki demografik yapı içerisinde kendisine tanınan kısıtlı refah alanları dışında toplumun yüzde 15,1’ine ne vaat ediliyor? Sosyolog Mehlika Demirhan, genç nüfusun azalmasına yönelik; “Doğum zamanlarındaki düşüşler genç nüfusun azalmasına, çocuk sayısına bağlı olarak değişiyor. Ve artık iş bulma zorluğundan, eğitim- kültür açısından ya da aile baskısından dolayı insanlar çocuk yapma fikrinden uzaklaşıyor. Genç nüfusun azalmasındaki önemli etkenlerden biri de boşanma oranlarının artması. TÜİK verilerine göre, eskiden Türkiye’de boşanma sıklığı beş yılda bir olurken şimdi bu durum 3 yılda bire düştü ve bu durum da çocuk yapma oranını fazlasıyla etkiliyor. Bunun yanında sosyoekonomik faktörlerinde payı büyük. Bunda eğitim ve sağlık harcamaları, konut fiyatları, ekonomik faktörler, aile ve çocuk sahibi olma kararını fazlasıyla etkiliyorlar. Eğitim ve kariyer hedefleri de bu nedenlerin başında geliyor. Kültürel ve sosyal değişimler, modernleşme, kentleşme, geleneksek aile yapısından ayrılma gibi etkenlerle çocuk sahibi olma alışkanlıklarımız değişiyor. Gençler, özellikle biz kadınlar, eğitimimizi, kariyerimizi ön planda tutma çabasıyla evlenme ve çocuk sahibi olma yaşını erteliyoruz. Bu da genç nüfusun giderek azalmasına yol açıyor” dedi.
GENÇ NÜFUS OLMADIKÇA TÜRKİYE HİÇBİR KONUDA GELİŞİM GÖSTEREMEYEBİLİR
Giderek azalan genç nüfusun Türkiye’nin geleceği hakkında bir tehdit olduğunu belirten Demirhan, “Genç nüfus azalırsa bizim gelişme yolumuzda bir etkilenme olacak. Genç nüfusumuz azaldıktan sonra mesela eğitim, kariyer, ileriye dönük çalışmalar son bulacak. Yani mesela biz, genç nüfusla beraber daha çok geleceğe yönelik ilerlediğimizi düşünüyoruz. Ama genç nüfusumuz azalırsa biz hiçbir şekilde ekonomik, sosyal, eğitimsel olarak bir gelişim gösteremeyebiliriz. Ve bunların hepsi günümüzde oldukça ön planda. Ben genç nüfusumun yüksek oranlarda olmasından yanayım. Çünkü artık geleneksel alışkanlıklardan ziyade ileriye doğru gitmemiz gerekiyor. Bizim ileriye taşınmamız için genç nüfusun artması gerek. Genç nüfus azaldıkça herhangi bir değişim ve gelişim gösteremeyeceğiz” şeklinde konuştu.
90,80, 70’LERE DÖNSEK YAŞAYAMAYIZ
Türkiye’yi geleceğe taşıyacak olanın genç nüfus olacağını belirten Demirhan, genç nüfusun gelişmeye etkisini şu sözlerle ifade etti:
“Gençlerle beraber teknoloji gelişiyor, eğitim gelişiyor, Türkiye değişiyor ve şartlar değiştiği için gelişim de ister istemez oluyor. Yani şu anda 1990'lara gittiğimiz zaman hiçbir şekilde orada bir yaşam sergileyemeyiz. Çünkü biz ona alışık değiliz, teknolojinin olmadığı zamanlara. Ama onlar da onlara göre bir hayat sürdürürken biz şu anda buraya göre bir hayat sürdürürüz. Hani sen de biliyorsun teknolojik hayatımıza girdi ve hemen hemen 2000 yılından sonra artık her şey daha da modernleşmeye başladı. Bunca şey varken gelişim gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum ve bu noktada genç nüfusumuzun azalması bizi olumsuz etkileyecek.”
GENÇLERİ ÜMİTSİZLİĞE İTEN NE?
Demirhan, genç nüfusun gelecek kaygısı hakkında; “Siyasi ve çevresel becerisizlikler gençlerde ümitsizliğe yol açıyor. Ekonomik krizler, çevresel sorunlar, küresel problemler bunlar gençlerde kaygıyı arttırabiliyor. Kişisel ve ailesel baskılar yani aile içindeki beklentiler, gençlerin üzerine ekstra stres yapıyor. Gençleri endişeye iten bir diğer unsur da kesinlikle sosyal medya. Büyük bir bilgi kirliliği var sosyal medyada. Sosyal medya üzerinden sürekli bilgi akışı mevcut. Gençler sosyal medyaya yansıtılan hayatları kendi hayatlarıyla kıyaslıyor. Bunun doğurduğu eksiklik hissi de kaygıya ve strese yol açabiliyor. Bunun dışında eğitim ve bu iş pazarındaki rekabet gençlerin güven altında hissetmemelerine sebep oluyor. Ciddi ekonomik belirsizlikler var. Yani iş bulma konusundaki zorluklar, düşük maaşla çalıştırılma hani bunların hepsi yüksek yaşam kalitesi isterlerken düşük yaşam maliyetlerinin verilmesi gençlerde gelecek kaygısına yol açıyor” dedi.
DEVLET POLİTİKALARI GELİŞTİRİRSE GENÇ NÜFUS ARTABİLİR
Türkiye’nin geleceğinde gençlerin ciddi bir rol alacağını ve bu nedenle gençlere yönelik istihdam sağlanması gerektiğini belirten Sosyolog Demirhan; “Şu an toplumun genelinde maddi sıkıntılar ön planda, eğitim ön planda. Gençlerde eğitimimi bitireyim, güzel bir şekilde mesleğim elimde olsun ki maddi bir sıkıntı çekmeyeyim, geçim zorluğum olmasın düşüncesi yaygınlaştı. Şu an insanların gelecekle ilgili düşündükleri tek sorun geçim zorluğu. Bu maddi sıkışıklığının yanında insanlar şunu düşünüyor, her şey o kadar pahalı ki şu anda kendime bile yetemezken nasıl bir çocuk yapacağım, nasıl bir hayat kuracağım? Bu korkuyla karşı karşıyalar aslında. Bu ekonomik belirsizlik gençlerin boşlukta kaybolmasına yol açıyor ve insanlar bu şartlar altında çocuk yapmak istemiyor. Devlet destek veriyor ama şimdi bir çocuğun aylık gideri belli. Devlet bu cüzi meblanın altında bir destek verirse bu insanlar yine çocuk yapmaktan kaçar. Yani bence eğer maddi olarak gerekli bir destek sağlanırsa ya da çocuk doğurmaya yönelik teşvik politikaları geliştirilirse geleceğimiz daha farklı olabilir. Çünkü insanların korkusu çocuk yapmakta değil, o çocuğa refah bir yaşam alanı sunabilmekte” ifadelerini kullandı.