Türkiye gündemi öyle hızlı değişiyor, gelişiyor ki kimler hangi pazarlıklar içinde, ne dedi, nasıl dedi? Dün ile bugün aynı mıdır? Dün söylediğini bugün inkâr eden, ya da çark eden kişilik nasıl acaba? Kendisini nasıl bir yanıtla rahatlatıyor. Her siyasetçi belirsiz konuşmalar yapıyor, bilgi kirleniyor. İnsanlar kirleniyor, siyaset kirleniyor, ahlak yozlaşıyor. Değerler yitiyor. Siyasiler küfürlü ve argo konuşmalar yapıyorlar. Herkes bu dile alışıyor. Öğreniyor ve kanıksıyor. Yazılı ve görsel basın yayınları sürekli şiddeti, cinayeti, ölümü gösteriyor. Çocuklarımız iyi yetişmiyor, gençler umutsuz. Herkes gelecek endişesini taşıyor.

Diğer yandan ülkemiz terör bakımından sürekli bir tehdit altında. Kaynaklarımızın ciddi bir kısmı güvenliğimiz için harcanıyor. Bu ülkenin gençleri şehit oluyor, gazi oluyor. Askerimiz başka ülke içinde zor koşullar altında savaşıyor. İşte Haziran ayında seçim kararı alındı. Yetkiler tartışılıyor. Sürekli güvensizlik aşılanıyor. Önümüzü göremiyoruz. Paramızla pulumuzla oynanıyor. Döviz altın çıktı indi. Bankalar bir yandan kredilerle, kartlarla fırsat bu fırsattır diye sömürüye devam ediyorlar.

Komşularımızla ciddi sorunlarımız var. “Osmanlı zihniyetini yerleştiremedik bir türlü!” Ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetinde  ”Yurtta barış, dünyada barış” şiarını hala kuramadık. Milli olan kuruluşların özelleşmesi gücümüzü azaltıyor. Özelleştirmeden elde edilen başka bir milli sanayiye dönüşse, o zaman özelleştirme hedefine varacaktır.

İnsanlarımızın iş adamı olması, çiftçi olması, kentsoylu, köylü, işçi olması, değişmenin kendi aleyhinde çalışmalar yapıldığının farkındadırlar. Partilerin etrafında toplananlar, esasen çıkar gurupları, ikiyüzlü olmaya alışana, kaygan kaypak insan modelinin geliştiğini gözlüyoruz. Nerede özel yarar sağlayacaksa o yöne koşup, yağcılık eden, başkalarının kişiliğine bürünüp, dönüşen özellik taşımaktadır. Asıl korkulacak şey, aydınların bile tahlil etmeden, koyun sürüsü gibi gücün etrafında kümelemesi, düşünceyi saptırmasıdır. Düşünceyi ters yüz etme, doğruyu yanlış gibi, yanlışı doğru gibi söyleme yüzsüzlüğü gösteren çok şak şakçılar bulunmaktadır.

Nedir bunun nedeni korku mu, kabul. Kabul da “Sus ya da buğuz et.” Der büyükler. Korku kuşatılmışlığı getiriyor. Kuşatılan, korkuyu kabul etmiştir.  Suskunluk ve tepkisizlik birlikte yaşıyor. Zamanla direnme ve doğrudan vazgeçme gibi geri adım atılıyor. Sırtınızı dönerseniz, sırtınıza yük koyan çok olur. Bunun kararı yok. Gücü yeten sırtınıza yük koyacaktır. Mankutlaşma başlayacaktır.

İç ve geçim problemleri oldukça yoğun. Bir yığın genç işsiz. Büyüklerin gayreti ile geçinmek zorunda olan iş bulmamış gençler. Üstelik çoğu üniversite mezunu ve el becerilerinden yoksun olan, eğitim süresince beceri eğitimi almamış genç insanlar. Verimli zamanlarında hiçbir iş yapamadan, tüketime katılmaktadırlar. Devlet Planlama Örgütümüz acaba bununla ilgili ne yapıyor? Asgari ücretle geçinen milyonlarca kişi var. İtikatlından ötürü devletine ve rabbine şükür içinde bulunmaktadır. İşsizlik şiddeti ateşlemektedir. Karısını, arkadaşını, yakınını sokak ortasında katleden insanlar acaba çılgın değil mi? Neden çıldırıyor?

Türkiye’de bundan önce de yaşayanlar vardı.

Yeni insanlar mı türedi?

Aklımız mı satıldı?

Aile birliği gün geçtikçe bozluyor. Herkesin şapkasını önüne koyup düşünmeli sorumluluğunu yerine getirmelidir. Başta ülkemize yön veren siyasiler olmak üzere ahlaklı, Türkçeyi doğru konuşan, gelenek ve görenekleri iyi bilen insanlardan seçilmeli. Herkes layık olduğu idareyi bulacaktır. İşte seçimler geldi. Takdir vicdanınızın. Geleceği belirleme ellerinizle verdiğiniz oydur. Ülkemizin erinci bakımından gelişen, değişen olayları  düşünün. Tarafsız olarak bakın. Artıyı, eksiyi karşılaştırın. Kabadayılığa değil, akla güvenin.

Herkese bir söz:

-Siz örnek olun.

-Ey basın şiddet haberlerini yayımlama.

-Ey seçmen düşün taşın basiretli siyasileri seç.

-Haksız olanı eleştir.

-Üretmeye çalış.