Nehir Söyleşi

 

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Antalya Şube Başkanı.

Emekli öğretmen, idareci, kadın hakları savunucusu.

Hayatını topluma adamış yönetici.

En çok da ailesi, arkadaşları, öğrencileri için disiplinli eğitimci…

Gözünden hiç çıkarmadığı kocaman petek gibi güneş gözlükleri, her daim yapılı saçları, bakımlı ve asil duruşu, mutluyken billur kahkahası, sinirlendiğinde kulak çınlatan asabi ve tok sesi ile dokunduğu insanların aklından bir daha kesinlikle çıkaramadığı, Antalya cemiyet hayatının en tanınmış kadın simalarından biri: Ayla Aşkın Yüksel.

Sevgili Ayla Başkanım ile Akdeniz’e nazır, Beydağlarını karşımıza alarak, orta şekerli kahve tadında geniş ovada nehir gibi akan ancak kimi zaman heyecan ile kabaran, özlemle hatırlanan anılar arasında bir yolculuk yaptık.

Her söyleşide soru sorulmaz, anlatıcının isteğine bırakıp konu seçimini, size sadece dinlemek kalır. Yaş, tecrübe, olgunluk, bilgi ne derseniz deyin her anlamda yüklü ve üstün olan Ayla Aşkın Yüksel anlattı. Ben, kendim için dinledim sizin için ise yazdım. Bir oradan, bir buradan kimi zaman zülfü yâre dokunarak…

İzmir’de akademisyen bir ailede doğdu. Annesi felsefe profesörü, babası edebiyat profesörü olarak bilim dünyasının içindeydi. Eğitimci bir ailenin tek çocuğu olarak, aile geleneğine sadık kalarak akademi kariyeri olan bir eğitimci olmak istiyordu. Daha küçük yaşta kendi yaşam döngünün ana fikrini belirlemişti, dünyayı özellikle de kadınları ve kız çocuklarının hayatını değiştirecekti ve bu iş eğitim ile olacaktı.

Ankara’da eğitim fakültesini bitirdikten sonra üç ana dalda yüksek lisans çalışmalarına katıldı.

Türkiye’de her biri kendi alanında duayen olan hocalardan dersler aldı. Prof. Dr. Ziya Bursalı ile eğitim idareciliği, Prof. Dr. Fatma Barış ile metodoloji, Prof. Dr. Engin Gençtan ile klinik psikoloji kürsülerinde çok yönlü olarak kendisini yetiştirdi ve bilgi çanağını doldurdu.

Doktora çalışmalarına başlamak üzere iken Ankara’nın gri ve kurşun gibi ağır dumanlı havası sağlığını etkiledi, alerjik bir reaksiyon ile astıma doğru çevirmek üzere iken Hacettepe Üniversitenden Prof. Dr. Kemal Karagözoğlu’nun “sağlığın için burayı terk etmelisin” teşhisine uydu ve başkentteki kariyer yükselişini yarıda bırakarak İzmir’e döndü.

İçinde uhde olarak kalan olan akademik çalışma düşleri babasının şu sözleri ile gelecekteki çizgisini de belirlemişti: “Ayla, kızım bilgilerini aktarmak için akademik unvana sahip olman şart değil, toplumu değiştirmek için illa da isminin önünde bir belirtece gerek yoktur. Senin içinde yanan ışık, sen istediğin sürece etrafını aydınlatmaya yeter.”

Öyle de olmuş, Ayla Aşkın Yüksel adıyla ve doldurduğu bilgi küpüyle çok faydalı işlere imza atmıştır. Bir öğretmen ışığı ile binlerce kandili tutuşturmuştur.

İzmir’den ikinci sefer eşi için ayrıldı. Antalyalı bir avukat olan eşinin deyimi ile “her Antalyalı gibi bir gün memleketine dönmelidir” diyerek yaşamını Torosların duldasında yer alan bu kentte kurmuştur.

1976-1977 eğitim öğretim yılında Antalya’ya ataması yapılır. Tek kız olarak dünyaya gelen Ayla Yüksel, tek kız çocuğu dünyaya getirmiş ve bir tarafta kızı bir tarafta yoğun iş yaşamı Antalya’da “tek kadın müdür” olarak erkek meslektaşları içinde kendine yer edinmeye başlamıştır. Bu yer edinme çalışmaları hiç de kolay olmamışır.F

Teknik Öğretim Lisesi müdürüdür. Okulun bünyesinde anaokulu, pratik sanat bölümü vardır, geldiğinin ertesinde Anadolu Kız Meslek Lisesinin açılışını yapmıştır. Bir taraftan da kenti sosyolojik olarak analiz etmekte okulun vizyonunu daha ilerilere taşımak için kafa gücü ve mesai harcamaktadır.

Olimposlu tanrılar kentinde deniz, kum ve güneş “turizm” diye kendisini fark ettirmekte gecikmeyecektir. Okulunun bünyesine turizm bölümü ile birlikte ön büro turizm, tekstil, yapı ressamlığı bölümünü katar ve artık erkek öğrencileri de okula kaydeder.

Dönemin milli eğitim bakanı Metin Emiroğlu ülke genelinde okul müdürleri ile bir toplantı yapar. Ankara’da yapılan bu toplantıya Ayla Yüksel de davet edilir. Yüzlerce idareci arasında Bakan Emiroğlu, adını söyleyerek ayağa kalkmasını ister. Genç bir cumhuriyet kadını olan Ayla Yüksel, heyecanla ve bacakları titreyerek oturduğu sandalyeden kalkar. Bakan, der ki: “ 293 personel ile ülkenin en kalabalık kadrosuna sahip bir okulu yöneten Ayla Aşkın öğretmenimi tebrik ediyorum, bu güne kadar en küçük bir sorun ya da soruşturma olmadan yönetimde başarıyı nasıl yakaladığını toplantıdan sonra lütfen kendisine sorun.”

Toplantı sonunda hemcinsleri dâhil bir tek idareci gelip de Ayla Yüksel ile konuşmamıştır. Meslektaşlarının haset ve kıskançlıkları onu yıldırmak, küstürmek yerine daha çok kamçılamış ve Bakan’a çıktığında Antalya iline olgunlaşma enstitüsü açmak ve ülkesini yurt dışında temsil etmek istediğini söylemiştir. O güne kadar ülke genelinde beş tane olan enstitünün altıncısını kendi bünyesinde açmaya karar vermiştir. Bakan’dan aldığı açık çek ile kente geri dönerek dönemin valisi Bahattin Güney’in karşısına dikilir.

Bakanlıkta meslektaşlarından gördüğü ilgisizliğin bir benzeri Antalya milli eğitim camiasında peşini bırakmaz.

Kadın erkek eşitliğine inanan ve bunun için var gücü ile çalışan kentin tek kadın müdürü nasıl olur da il koordinasyon toplantılarına davet edilmez. Bu kadın Ayla Yüksel olur da…

Gerekli uyarılar ve yazışmalar ile kendisi toplantılara iştirak etmeye başlar. Başlar ama erkek müdürlere daha ilk toplantılarda disiplini, dikkati ve uyarıları ile ayar verir.

Mümkün mü, onun bulunduğu ortamlarda bir müdür, öğretmen bakımsız, kravatsız, ayakkabısı boyasız karşısına gelsin. Kendi deyimi ile “kıyametleri koparır.”

Meslektaşları tarafından bir gün valiye şikâyet edilir.

Asil bir cumhuriyet kadını Ayla Yüksel gibi olmalı diye gittiği ortamlarda kendisine övgüler yağdıran valinin cevabı manidardır.

Çünkü der Ayla Yüksel, “bir eğitimci kendi varlığı ile toplumda rol model örnek insandır, meslektaşlarına, öğrencilerine ve dahası toplumun her kesimine karşı sorumludur.”

Nitekim çocuk yaşta edindiği bu tutum ve davranışlarını aradan geçen yarım asra rağmen sürdürmektedir.

Kentte, vali tarafından da taltif görmesi onun yıldızını daha çok parlatır. Bir gün Dış İlişkiler Bakanlığından talimat gelir. İtalya’da yapılacak fuarda yöresel tanıtımlar ile turizm etkinliği yapılacaktır. Telefon edilerek valilik makamına çağrılır. Vali ile aralarında geçen konuşma şöyledir:

Aynı gece evine gelen polisler Ayla Yüksel’in kimliğini, resimlerini, gerekli belgeleri alarak sabah uçağında yerinin ayrıldığını ve uçağa binmeden de pasaportunun hazır olacağını söylerler.

Bu olayda herhangi bir şımarıklık olmadığı ve personelinin samimi tutumunu bilen ve ona sonuna kadar güvenen valinin sergilediği özel tavır takdire şayandır. Devlet geleneklerine ve üst makamlarına asla saygıda kusur etmeyen Ayla Yüksel, aldığı bu talimat ile İtalya’da ülkesini en iyi şekilde temsil eder ve bundan sonra da yurt dışı seyahatleri ile sırtına eklenen yükler artar.

Yükleri artar, ancak o her şeyi ülkesi adına yaptığı ve geleceğe birer yatırım olan çocukları eğittiği için hiç sızlanmaz. Varsın yorulan bedeni olsun, dinlenirim bir ara, der. Ancak çalışma hayatı boyunca neredeyse hiç yıllık izin kullanmaz.

Evlilik ve aile hayatına dair…

Eşi Alanya eşrafından bir avukat. Bir toplantıda görmüş Ayla Aşkın’ı ve evleneceği kadını bulduğuna karar vermiş ancak Ayla Aşkın tarafında evlilik, aşk meşk işlerinin esamesi okunmuyor.

Alanya’da hukukçu dostu Turgut bey konuyu açar.

Bu konuşmadan haberi olan eşinin cevabı da az değildir.

21 yaşındaki Ayla Aşkın, yeni mezundur. İçindeki akademik çalışma isteği kor gibi onu yakmaktadır. Üniversite hayatında talebe başkanlığı ile birlikte Türkiye Milli Talebe Federasyonu Genel Sekreterliği görevlerini yürütmüş ve üstelik tek kadın talebe başkanıdır. Etrafında yüzlerce erkek vardır, ancak herkes onu Çerkez asilliği ve ciddiyeti ile tanır. Yılışıklık ve yılışık insanlardan haz etmez, üstelik hayatı boyunca bu tür insanlar ona yanaşamaz.

Ankara’ya gittiğinde sonradan eşi olacak avukat da peşinden gider ve orada serbest avukatlık yapmaya başlar. Sevdalısına yanık genç avukat ,peşini bırakmaz, ilerideki müstakbel karısının.

Ayla Hanım için, el ele tutuşmak, kol kola gezmek bunlar çok uzak tiyatral davranışlardır, hiç hoşlanmaz.

Talebe başkanlığı döneminde erkek arkadaşları ile yapılan toplantılarda sergilediği atak davranışlar ve çıkışlar ile etrafında daha çok hayranlık uyandırır. Mezun olduktan sonra Samsun Veterinerlik Müdürlüğü yapan Kemal İnce kendisine şu itirafta bulunur:

Etrafındaki erkeklerin toplumsal cinsiyet algılarını değiştiren Ayla Aşkın, davet edildiği üniversite çaylarına baştan pazarlıklı gider ve dans etmezdi. Çok nadir, federasyon başkanı ile açılış valsını yapar, sonra pisti başkalarına bırakırdı. Saygınlığı o denli ileridir ki onun bu ağır başlı tavrı herkesçe bilinirdi. Kaldı ki arkadaş çevresi okuyan, yazan, ülke sorunlarına kafa yoran, kadın erkek eşitliğini savunan insanlardan oluşmaktadır.

Dans, davet, şenlik eğlencelidir ancak

Ayla Aşkın’ın tek aşkı donanımlı bir cumhuriyet kadını olarak halkına hizmet etmektir.

Ve bu yüce aşk’ın peşinde bir ömür…

 

Devam edecek…