Ubuntu…

         Sarmaşığın elleri…

         Kadın yazar…

         Sahi, sen sözcükler ile sihir yapmasını biliyor musun?

         Kaleme aldıklarını bana gönder, bir bakayım demişti. Kendime sakladığım birkaç metin var, diye sohbet arasında söylemiş bulunduğumda.

         O gece okumuş ve metinler üzerine yaptığı değerlendirmeyi mail olarak göndermişti. “Evet, yazdıkların bir şeye benziyor konulara hâkim olduğun anlaşılıyor ancak bu metinlere öykü diyebilmemiz için, yazdıklarına biraz gizem biraz sihir katmalısın” diye yazmış.

         Gizemden ve sözcüklerin sihrinden bahseden bu kadın yazarın ne demek istediğine kafa yormaya başladım.

         Yazar, biraz da yoktan var ederek kurduğu cümleler ile gizemli hikâyeler anlatan kişidir. Yazarların kitaplarını okutturan, anadili ile kurduğu cümlelerin okurunda yarattığı etkinin tesiridir. Heyecanlandıran, ürperten, şaşırtan, korkutan, ağlatan, öfkelendiren, merak uyandıran kısacası insani duygularımızı cümleler ile harekete geçiren kişidir yazar. 

         Öykülerin olmazsa olmazı gizemden söz eden yazarın “Mor Cepkenli Kadın” adlı kitabını okudum.

         Biraz geriye doğru gidelim. İlk olarak ne zaman bir araya gelmiştik, diye düşünüyorum. Kadın hakları konusunda sıkı bir aktivist olan yazarı, 5 Aralık kadınlara seçme ve seçilme hakkı ile ilgili bir panelde konuşma yaparken hatırladım. Ufak tefek bedeni, yüzünde büyükçe çerçeveli siyah bir gözlük, sakin bakışlar, konuşma sırasının kendisine gelmesini bekleyen uysal bir yapı ve yüzünde hiçbir vakit eksik etmediği tebessüm ile karşımda duruyordu.

         Konuşma sırası gelip mikrofonu eline aldığında “boyundan büyük sözler” edeceği sinyalini verdi, herkesi koltuğunda sallandırarak güldüren bir fıkra ile sunumuna başladığında. Konuştukça dikkatleri üzerine çekti ve son sözlerini söylerken salondan epey alkış aldı.

         İlerleyen zamanlarda üyesi olduğu dernekte, hak savunuculuğu yaparken sokakta, çeşitli toplantılarda karşılaştık. Artık, “tanış” olarak merhabalaşır olduk. Hatta radyoda programıma davet ettim, orada hayat hikâyesi ve yazarlığı üzerinde epey derin sohbetler ettik.

         Yazar, çocuk ve kadın ana başlığında öyküler kaleme alıyor. Su gibi duru, ovada akan bir nehir gibi akışkan ve sonunda hiç beklemediğiniz şekilde çağlayarak uçan bir su gibi yüksekten dökülüp sizi sırılsıklam eden öyküler.

         Yazar, aynı zamanda bizden farklı olarak iyi görendir. Sokak çocuklarının uzayan tırnaklarını, burnundaki sümüğü parkta bastonuna yaslanıp düşünen ihtiyarın bacağındaki titremeyi çocuğunu kucaklayan kadının gözlerindeki çaresizliği bize gösterir. Titizlikle seçtiği kelimeleri yöresine ait bir kilimi dokur gibi ilmek ilmek atarak bize sunar.

         Erken yaşta evlenmek ne demek bilen yazar, erken yaşta evlenen çocuk olmadan gelin olan kadınları anlatıyor. Okuma yazma bilmeyen, köylü kentli, dayak yiyen, öldürülen. Kaderleri, erkekler tarafından çizilen. Sokak ortasında dövülen, töre cinayetine kurban edilen. Yasalar tarafından korunamayan. Kalemini kâğıda yasladığında kadına dair öyküler dökülüyor.

Çünkü, diyor bir kadını, en iyi yine bir kadın anlatır.

         Mor Cepkenli Kadın kitabında otuz dört öykü yer alıyor. Öykülere “pat” diye düşüyorsunuz, bir an da toplumsal bir sorunu zihninizde çözmeye çalışırken buluyorsunuz kendinizi. İlk öyküden başlayarak son öykünün bitiş noktasına geldiğinizde anlıyorsunuz ki kendisi de emekli bir öğretmen olan yazar hala öğretmeye devam ediyor.

         Kendi kaleminden, yaşamına dair anekdot: “12.12.1950 Burdur’un Çavdır ilçesine bağlı Karaköy’de doğdu, ancak kadına bakışın çarpıklığı, kimliğine de yansıyarak doğum tarihi, 01.12.1948 olarak yazıldı. Köylerde kızları erken evlendirebilmek için büyük, erkekleri askere geç göndermek için küçük yazdırırlardı.”

         Yirmi dokuz yıl öğretmenlikten sonra tiyatro oyunculuğu, radyo programcılığı, dernek yöneticiliği yazarlık yaptı ve hala yazmaya devam ediyor.       

         Olimposlu tanrılar kentinde yaşayan ve gizemli öyküler anlatan kadın yazar: Kamile YILMAZ.