Son günlerde tam pandemi dönemi bitti, temiz havaya kavuşarak kambur olan belimizi bir nebze osun doğrultabilir miyiz derken, maalesef sevincimiz kursağımızda kaldı.  Halkın sık sık sokakta, çarşıda, pazarda en çok konuştuğu konu, elektriğe gelen yüzde 15’lik zam oldu. Vatandaş panik içinde. Zaten zar zor şartlar altında yaşamını idame ettirmeye çalışırken, son gelen zam endişelere neden oldu. Artık vatandaş çok iyi biliyor ki, elektriğe yapılacak bu zammın iğneden ipliğe, etten süte, ekmekten suya kadar her sektöre etkisi olacak.

Kaçak elektriğin halkın sırtına yüklenmesi, TRT payı, sayaç okuma gibi gelişigüzel kalemlerden ücret alınmasının yanı sıra bunların vergisi bile vatandaştan kesildiği bu haksız kazançtan dolayı sinirlerin gerildiği bu dönemde bir de bu zam adeta yaralara tuz biber ekti.

Demokratik hakların kısıtlandığı hak aramanın suç olduğu bir dönemde, halk ne yapacağını şaşırmış bir şekilde çaresiz….

Sokakta selam verdiğimiz her vatandaş, bu çaresizliğe çözüm bekliyor. Sanki Cumhurbaşkanı bu zammı geri alacak umuduyla her akşam ana haber bültenlerini izlemek için adeta televizyonun içine girecek gibi.

Cumhurbaşkanımız bu zammı geri çektirir mi bilemem…

Bildiğim bir şey var ki, 3 yılda yüzde 122 zam yapılarak Dünya rekorunu ülkemizin kırması. Son bir yılda emekli ve asgari ücretliye, memura yapılan yüzde 7 zamdan sonra 1 yılda elektriğe yapılan zam yüzde 22…

Evet bence bu da bir dünya rekoru sayılmaz mı?

Hani petrol bulmuştuk, hani doğal gaz fışkırıyordu, hani uzaya gidiyorduk, hani şahlanmıştık ve Avrupa’yı kıskandırmıştık…

Bilen var mı?

Bizi kurtarmaya bir sihir mi?

Bir derviş mi lazım,

Bilemedim…

İşte kıssadan bir hisse darısı başımıza…

Vaktiyle bir derviş berbere gidip:

Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer.

Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:

Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.

Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: ‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir.

Berber dervişe bakar, sorar:

Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:

Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı !..

Ne demiş Yunus Emre

Olsun be aldırma Yaradan yardır,

Sanma ki zalimin ettiği kârdır.

Mazlumun ahı indirir şâhı,

HERŞEYİN BİR VAKTİ VARDIR..

Umarım bizim de hakkımız bir gün tecelli eder…

Haydi hayırlısı….