Dün gazete sayfaları hazırlanırken ajanstan bir haber geldi.

Halk Otobüsü’nde bir bayan yolcu aniden fenalaşmış ve bayılmış. Bunu gören otobüs şoförü de, bayılan yolcuyu hastaneye yetiştirmiş.

Evet buraya kadar haberin sadece bir cümlelik özeti.

Ama bizler ne yaparız.

Hemen hemen her olayda olduğu gibi çevrede toplanırız ve her kafadan bir ses çıkar.

Şöyle yapın, ayağını kaldırın, başının altına bir şey koyun gibisinden laflar söyleriz.

Aslında laf söylemeyiz de ahkam keseriz.

Ama otobüsün şoförü ne yapmış?

Soğukkanlılığından bir şey kaybetmemiş, hastayı kontrol etmiş ve hemen ilgili sağlık ekiplerine haber vermiş.

Ama bununla da kalmamış.

Çünkü sürekli Antalya’nın cadde ve sokaklarından geçtiği için, hangi hastanenin nerede olduğunu biliyormuş.

Hemen otobüsünün direksiyonuna geçmiş, klakson çalarak kendisine en yakın hastaneye doğru yola çıkmış.

Bu yaptığı doğru mu?

Evet doğru.

Çünkü bir can kurtarmayı kafasına koymuş bile.

Sonuç?

Sonuç çok basit, zamanında hastaneye yetiştirilen bu hasta bayan kurtarılmış ve sağlık durumu iyiymiş.

Gelelim ikinci şoföre,

Vatandaş binmiş otobüse ve gitmek istediği duraktan geçip geçmeyeceğini sormuş şoföre.

Otobüslerde kamera var ya, biz de izledik görüntüleri.

Yolcu, sorduğuna da pişman, soracağına da pişman. Geçmiş oturmuş.

Şoför efendi hala konuşuyor.

Ve yanlış hatırlamıyorsam şoför arkaya geçip oturan yolculara “Ulan” diye hitap ediyor.

Bütün bunların ardından da bir açıklama geldi Antalya Otobüsçüler Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Yasin Arslan’dan. Olayının takipçisi olacaklarını ve bu tür olayın kimsenin yanına kar kalmayacağı gibisinden.

Bir yerde insanlık adına müşterisini hastaneye yetiştiren şoför, bir yanda da müşterisine “ulan” gibi bir kelime kullanan şoför.

Hangisinin arkasında olacağız acaba.