Zaman zaman dostlarla sohbet ederken bana gazetecilerin tarafsız olması gerektiği söylenir. Halk arasında bu böyle bilinir ki, bu yanlış bir tanımlamadır. Gazeteci taraftır. Gazeteci halktan yana, doğrudan yana, barış ve özgürlükten yanadır. Gazeteci halkın özgürce haber alma ve aldığı haberi halka en doğru şekilde ulaştırmakla mükelleftir.

Bir gazetecinin herkes gibi onun da, bir siyasi bakış açısı vardır. Kendi beğendiği siyasi görüş ne olursa olsun doğruyu yazmaz ve o görüşün yanlışlıklarla dolu olduğunu bilmesine rağmen hala o yanlışı yazmıyor ya da doğruymuş gibi halka yansıtıyorsa o gazeteci meslek onurunu kaybetmiştir.  Çıkar ilişkilerinden dolayı yoldan sapmışsa, o kişi insanlığını da satmış demektir. Günümüzde militan edasıyla çıkar için yolunu şaşırtmış çokça örneklerini görmek mümkündür.

Gelelim konumuza…

Geçen hafta Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in ulaşım sorunlarıyla ilgilenmediğini, halktan koptuğunu, hatta bir padişah bir sultan edasıyla davrandığını yazmıştım. Kısacası sorunlara karşı duyarsızlığını dile getirmiştim. Bu konuda görüşüme katılan çok insan oldu. Tebrik edenler, yazmayı sürdürmemde yarar olacağını söyleyenler oldu. Geçen haftaki yazımdan dolayı eleştiri yapan da oldu. Bana “Arkadaş zaman muhalefet olarak birleşme ve birlikte hareket etme zamanıdır. Yaptığın eleştiri Başkana zarar verdiği gibi partiye de zarar vermektedir. Bu AKP’nin değirmenine su taşımak gibi bir şey’’ şeklinde acımasız eleştirilerle de karşılaştım.

Bak arkadaş…

Ben hiçbir partinin militanı değilim. Hiçbir partiyle çıkar ilişkim söz konusu da olamaz. Kaldı ki kendi partim değil, babam bile olsa halka hizmet etme sözü ile yönetime talip olmuşsa ve başarısızsa ahlaki değerler içinde en acımasız şekilde eleştiririm. Yazdığım yazıdan dolayı otobüs sahiplerinden biri beni aradı. Gazetemizdeki yazımı otobüsçüler okumuşlar ve içlerinden biri bana telefonda ‘’Mahmut Bey yazınızı okuduk. İnanın yazdıklarınızın hepsinin altına imzamızı atarız. Gelin görün ki bizi dinleyen hiç kimse yok. Bakın dün 1800 TL’lik yakıt aldık otobüse. Aynı gün otobüsten gelen para 2000 TL bile değil. Hani bunun araca bağlanılan parası, aracın bakımı, yıpranma payı, benim geçinme payım…

Akaryakıt fiyatlarını en iyi siz bilirsiniz. Bizim otobüsün tıklım tıklım olmasından dolayı ve yaz sıcağında bayılanlar olduğunu yazmışsınız, doğrudur. Ben para kazanmazken klimayı açtığımı düşünün. En az yüzde otuz daha fazla yakıt harcamam demek. Otobüslerde para toplayamıyoruz. 33 kalemde ücretsiz binen var. Binlerce kişi. Şahit yakını, özürlü yakını, polis, belediye çalışanları, emekli say tam tamına 33 kalem binlerce insan eder. Bunların hepsi ücretsiz seyahat edenler….

Bakın emeklilere sözümüz yok. Onlar bu ülkeye borçlarını çoktan ödeyen babalarımız, dedelerimiz anne ve anneannelerimiz. Onlar gerek vergileri, gerekse alın terleriyle ülkeyi bize emanet edenlerdir. Ya diğerleri… Örneğin asgari ücretli bir çalışan tam fiyat ödüyor. Resmi kurumda çalışan ise asgari ücretlinin iki katı maaş almasına karşın ücretsiz seyahat ediyor. Örneğin emniyet mensupları. Belediye çalışanları. Say sayabildiğin kadar…

Biz seçimde Muhittin Başkanı yürekten destekledik. Ona Kral Başkan dedik, bizden biri dedik gelin görün ki halk bizden dertli biz ayakta kalmaktan. Neden? Çünkü artık Kral Başkanım bizi görmüyor’’ şeklinde sorunlarını dile getirdi.

Muhittin Başkanı severim…

Benim sevdiği Başkan dolmuşçu Muhittin, halk çocuğu Muhittin, arkadaş Muhittin, Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin. Evine kadar davet eden Muhittin’i sevdik. Hani bir şarkı vardır ‘’Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri’’ diyen kapısını herkese açık tutan Başkan Böcek’i sevdik. Pazarlarda tek tek pazarcıyı gezen, sorunlarını dinleyen, pazara gelenlerle sohbet eden adamı sevdik. Bize göre halkın kalbindeki kral da o, sultan da o padişahta odur.

Dedim ya karşımdaki kral da olsa budur. Yanlışı da doğruyu da yazarım arkadaş…

Benden söylemesi…

Her şey gönlünüzce olsun….