Toplumların ahlak anlayışı ile enflasyonları arasında çok net bir ilişki vardır.

Yüksek enflasyon toplumun ahlakını bozar. Bireyleri yalnızlaştırır, bencilleştirir.

Aslında bu da çok normal bir tepkidir. İnsanoğlunun en dipte yatan içgüdüsü hayatta kalmaktır ve böylesi kriz zamanlarında korku devreye girer. İç güdüleri kontrol eden beynin limbik sistemi, insani özellikleri besleyen frontal kısmı devre dışı bırakır ve hayatta kalmak için her şeyi mübah görür.

Artık üç kuruş daha fazla kazanmak veya daha az harcamak için normalde yapmayacağı şeyleri yapmaya başlar insan.

Bugün bunu yaşıyoruz işte.

Zam gelecek malı tezgah altına çekip satmayan esnaf, evini astronomik fiyatla kiraya vermeye çalışan ev sahibi, her gün fiyat yükselten üretici hep limbik sistemin kontrolündeler.

Ve kendilerini haklı görüyorlar. İşin en moral bozucu tarafı da bu.

Frontal lop devre dışı çünkü.

Bir taraftan bakarsak da herkesin birbirine kazık attığı ticarette, kazık atmak normalleşiyor. Atan da yiyen de rahatsız olmuyor eskisi kadar. 

“Kör tuttuğunu öper” sistemi devreye giriyor hemen.

İşte buradan sonrası daha zor olacak.

Bu bir toplumun başına gelebilecek en kötü şeylerden biridir. Çünkü eskiye, normale dönüş, enflasyon kontrol altına alınsa da zor olur. Bozulduğumuz hızda düzelemeyiz.

Limbik sistem kontrolü frontal lopa kolay kolay bırakmaz. Toplumsal barışı, hoşgörüyü, ahlakı, iyi niyeti özleyeceğiz gibi.

Hep söylenir, ben de hep yazdım ekonomi, toplumun psikolojisiyle birebir alakalıdır. Kötü beklenti, kötü sonuç çıkarır. 

Bizi yönetenler çok iyi kararlar alıp, harika müdahaleler yapsalar bile enflasyonun normal rakamlara dönmesi en az 2 yıl alır. Üzerine toplumun psikolojisinin normalleşmesi de bir o kadar alacaktır. 

Yani elimizden bir dört yılı çaldılar diyebiliriz.

İşin belki de en üzücü yanı “Peki bütün bunlar ne için oldu?” sorusuna verilebilecek cevaplar bence.

Mesela,

“Faiz enflasyonun nedenidir” mantığı ile dünyada ilk kez uygulanan bir ekonomi modelini denediğimiz için mi?

Şimdilerde unuttuğumuz Nas a uymak için mi?

Şapkadan tavşan çıkaracağımıza, küresel oyun kurucu olacağımıza, Almanya’nın bizi kıskandığına inandığımız için mi?

Yani, hak edilmemiş bir öz güven sarmalına girdiğimiz için mi?

Ya da bunların hepsi mi?

Her ne ise, artık yavaşça o propaganda silahlarını yere bırakıp, dünyanın da kabul ettiği mantıklı yollardan yürümenin zamanı geldi.

İyi haber, hükümet de o yola girmiş gibi duruyor. 

Kötü haber, halka kendi oturmadığı masanın hesabını ödetecekler. Bu da toplumsal gelir dengesini iyice bozacak. Ve yılgınlıklar, mutsuzluklar, gerginlikler artacak.

Önümüzde çok sıkıntılı yıllar var.

Kendinize ve psikolojinize dikkat edin.