Yıldız, 11 Ekim 1928’de, İstanbul’da, Nadide Hanım ve Ahmet Naci Bey’in kızları olarak dünyaya geldiğinde ailesi, ona, “Ayşe Yıldız Kenter” adını verdi. Yıldız, masallardan kopmuş bir aşkın içine doğacaktı. Babası Ahmet Naci Bey, Çamlıca’da, bembeyaz saçaklı muhteşem bir köşkte yaşayan varlıklı, aristokrat bir ailenin adeta bir Rönesans Prensi gibi yetiştirilmiş oğluydu. İyi bir eğitim alması için İskoçya’ya, Glasgow’a gönderilen Ahmet Naci, diplomat olacaktı. Kenter Ailesi’nin temelini sonradan Nadide ruhuna sıkışmış İngiliz bir anne ve her daim sarhoş bir baba oluşturuyordu. Dışarıdan nasıl görünürse görünsün, sevgi dolu olduğu en özel gerçekti. Ahmet Naci Bey, içmediği zamanlarda müthiş bir adamdı. Ama o, aşkının bedelini çok ağır ödemiş bir adamdı ve çareyi şişelerde arıyordu. Ne olursa olsun, bir insan 6 çocuğu varken ve aşkı için savaştığını savunurken elindeki üç beş kuruşu da içkiye harcamamalıydı. Bu ilginç bir denklemdi. Her konuda olduğu gibi, eğitim konusunda da bu aile şahsına münhasırdı. Evde hakim olan dil Türkçe olsa da, araya İngilizce sözcükler de tüm doğallığıyla giriyordu. Özellikle Nadide Hanım’ın İngilizceden, Türkçeye kendine has çevirdiği sözcükleri vardı. Zeytin yerine zeytins, pantolon diyecekken pantolonlar, gözlük için de gözlükler derdi. Ve tüm bunlara rağmen aksanı enfesti. Yine de arada kişileri karıştırırdı. Yıldız, tiyatro sanatçısı Nihat Akçan ile 1951’de ilk evliliğini yapmıştı. Bir sene sonra da “Leyla” adını verdikleri kızları geldi dünyaya. Ancak bu evlilik sadece 7 yıl sürdü. Yıldız, sahneye ilk kez profesyonel olarak 12 Aralık 1948’de, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda, Shakespeare’in “On ikinci Gece” oyunu ile çıkmıştı. Yıldız Kenter’e göre bir oyuncu, ruhu ve bedeni ile bir bütün halinde sahnede bulunmalıydı. 1995’te, Refik Erduran’ın “Ramiz ile Jülide” oyunu için verdiği afiş pozlarında pek cesurdu. İlk tepki olarak yine oklar üzerinde belirmişti. Sonra fotoğraftaki kadın vücudunun bir mankene ait olduğu iddia edildi. 1994’te, “Konken Partisi” oyunundaki “Fonsla” rolü “Olağanüstü Yorum” ödülü ile ödüllendirildi. Ayrıca Finlandiya Dünya Kadın Kuruluşu, Yıldız Kenter’i, “Yüzyılın En Başarılı 100 Kadınından Biri” olarak onurlandırdı. 1995’te, Kültür Bakanlığı tarafından tiyatroya katkılarından dolayı “Onur Ödülü”ne ve yine aynı yıl, aynı sebepten “Mevlana Kardeşlik ve Barış Ödülü”ne layık görüldü. 1996’da, afişi ile ses getiren “Ramiz ve Jülide”deki rolü için Magazin Gazetecileri Derneği, “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü verdi. Uluslararası İstanbul Festivali’nin ömür boyu tiyatro sanatına katkısından dolayı verdiği “Onur Ödülü”nü, 19 Mayıs 1997’de, aktris Dame Diana Rigg takdim etti. 1998’de, Ankara Sanat Kurumu, Yıldız Kenter’i “Yılın Kadın Sanatçısı” ödülüne layık görürken, 1998 Muhsin Ertuğrul Yaşam Boyu Tiyatro Sanatına Katkılarından Dolayı Onur Ödülü de verildi. Yine aynı yıl Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür ve Sanat Ödülü de Yıldız Kenter’indi. 1999’da, “Martı” oyununda “Madam Arcadia” rolü ile Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde, “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı. Yıldız Kenterler, tiyatrolarını kurarken siyasetçi Kazım Taşkent, onlara faizi ile geri ödemek üzere 350 bin lira borç vermişti. Taksitle ödüyorlardı ki, Kazım Bey vefat etti. Onun bu ani ölümü işleri karıştırmıştı. Yıldız, icra yoluyla tiyatrolarının satışa çıkarıldığını gazete ilanında görmüştü. Öyle afallamıştı ki, aklına gelen ilk şeyi yaptı. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’di. Hemen telefon ederek bir randevu aldı ve durumunu anlattı. Demirel, “Üzülmeyin Yıldız Hanım, hallederiz!” demişti. Gerçekten de sorun çözülmüştü. Kenter Tiyatrosu kurtulmuştu. Aradan yıllar geçti, Yıldız bu iyiliği hiç unutmadı. Yıldız, 10 Kasım’da, uzun zamandır mücadele ettiği akciğer rahatsızlığından sebep hastaneye kaldırılmıştı. Sevgi dolu kalbine inat, bedeni yaşama yenik düşüyordu. Yaşa bağlı solunum yetmezliği sebebi ile 17 Kasım 2019’da hayata gözlerini kapadı. 91 yaşındaydı. Cansız bedeni Kenter Tiyatrosu’nda yapılan törenin ardından, Levent Camii’nde kılınan cenaze namazı ile Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi.