Yıl 2004. ATV’de Sayın Bakanım diye mini bir dizi yayınlanıyordu. Ben o zamanlar 7 yaşındayım. Yıllar geçti 25 yaşına geldiğimde 14 bölüm olan mini diziyi tekrar izlemek istedim. Oyuncu kadrosu oldukça dikkat çekici. Haldun Dormen, Haluk Bilginer, Kenan Işık ve Ali Sunal’ın başrollerini paylaştığı dizi oldukça komik ve dikkat çekici bence. Şimdi size o diziden küçük bir konuşmayı aktarmak istiyorum. Genç bir danışman olan Ali Sunal, Haluk Bilginer ve Haldun Dormen’e muhalefet ile ilgili sorular soruyor ve konuşma şöyle ilerliyor:

Ali Sunal: “Muhalefetin istediği iktidarı devirmek değil midir?”

Haluk Bilginer: “Başka ülkelerde dediğin gibi olabilir ancak Türkiye’de muhalefetin amacı iktidar olmak değildir.”

Ali Sunal: “Amacı nedir?”

Haluk Bilginer: “Muhalefetten düşmemektir.”

Haldun Dorman: “Çünkü muhalefette olmak iktidardan olmaktan daha iyidir. Aynı maaşı alırsın bol çene yaparsın ve hiçbir sorumluluk altına girmezsin.”

Haluk Bilginer: “Onun için iktidarın üstüne gitmemeye gayret ederler.”

Haldun Dormen: “Ama fazla giderlerde iktidarı sarsarsan erken seçim olur.”

Haluk Bilginer: “Erken seçim olursa da barajı bile aşamaz lök diye ortada kalırsın.”

Ali Sunal: “Niye belki de iktidar olurlar.” Haldun Dormen küçümseyici bir tavırla, “Anlaşılan Türkiye’de hiç seçim izlememiş” der.

Diziyi izlediğimde aklıma ana muhalefet partisi CHP geldi. CHP 2020’den beri büyük bir coşkuyla seçime hazırlanıyor ve erken seçim istiyordu. Çalışmaları öyle bir hal almıştı ki, kazanmaları durumunda kadrolarını bile belirlemişlerdi. Sonra Türkiye tarihinde görülmemiş bir şeye adım atan ana muhalefet partisi CHP, birbirinden farklı görüşlere sahip olan 6 partiyi bir araya getirdi. Sağcı, solcu demeden herkesin tek amacı, tek adamı devirmekti. Hatta halkta artık ‘Tamam bunlar bu fedakarlığı yaptılarsa kesin seçimi kazanırlar’ diyor ve umutlanıyordu. Sonrasında bütün partiler sokaklara inmeye ve halkla bir araya gelmeye başladı. Daha sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öyle bir adım attı ki, herkes küçük dilini yutacak hale geldi. Kılıçdaroğlu’nun içinden cevher çıktı. İktidara inanılmaz kafa tutmuş ve ABD’ye öğrenci yurdu adında para aktarıldığını belgelerle açıklamıştı. Halk iyiden iyiye Kılıçdaroğlu’na ısınmaya başladı. 6’lı masa gayet iyi gidiyordu. 2 yıl boyunca gayretle çalışan muhalefet insanlara umut olmaya başladı. Bu süreci gayet iyi götüren muhalefet partileri iktidarı dahi korkutmaya başlamıştı. Cumhurbaşkanı bile ‘Adayınızı açıklayın’ baskısı yapmaya başladı. Hatta iktidarın içinden kopuşlar başlamış Ak Parti’den CHP’ye bilgi akışı sağlandığı söylentileri geziniyordu. Halkın inancı artmış, muhalefet ‘Biz bu seçimi alırız’ dedi.

Sonra ne mi oldu? İnanın bende ne olduğunu anlamadım. Bir anda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, hiç konuşulmayan hatta üstüne sünger çekilen baş örtü meselesini gündeme getirdi. Konuyu öyle bir dönemde gündeme getirdi ki herkes şaşkınlık yaşadı. Kendi partilileri bile çıkışa anlam veremedi. Kılıçdaroğlu’nu savunamadı. Halk dezenformasyon yasasını konuşurken Kılıçdaroğlu’nun baş örtüsü çıkışı gündemi bir anda değiştirdi. Resmen iktidarın ekmeğine yağ sürdü. Haklı olarak iktidar bu fırsatı kaçırmadı. Daha dün Cumhurbaşkanı televizyonlarda bas bas bağırarak bu konuyu konuşuyordu. Keşke tek sorun Kılıçdaroğlu’nun sözleri olsa parti içi karışmış durumda, milletvekillerinin ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Halka böyle mi ümit olacaksınız?

Şimdi gelelim asıl konuya. Haluk Bilginer ve Haldun Dormen’in konuşmasına gelelim. Onlarında dediği gibi muhalefet gerçekten muhalefette mı kalmak istiyor? 2 yıldır yaptıkları çalışmalara nasıl ve neden bu gölgeyi düşürdüler? Halkın az kalmış umutlarını söndürmeye hakları var mıydı? Bu girdileri kuyudan tekrar çıkış yapabilirler mi? Halka sürekli olarak empoze edilen ‘Cumhurbaşkanından başka aday yok. O giderse ülke yıkılır’ sözünü neden destekler biçimde davranıyorlar akıl alır gibi değil. Bir tahminde bulunmak istiyorum. Yoksa muhalefet seçimi kaybedeceğini anladığı için mi bu tarz anlamsız davranışlarda bulunuyor düşüncesi dolanıyor aklımda. Çünkü bu anlamsız sözlerin başka bir anlamı olamaz. Ama muhalefete teşekkür de etmek isterim. Bizim son umudumuzu söndürmek için bu kadar mücadele ettikleri için Atatürk’ün partisini bu hale getirdikleri için, onlara olan güvenimizi sarstıkları için HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDERİZ….