Deve kuşu için korktuğu zaman kafasını kuma gömer derler. Bilimsel olarak baktığınızda bu bilgi yanlıştır. Deve kuşları aslında güçlü ve korktukları zaman tehlikeli hale gelebiliyor. Deve kuşu kafasını kuma gömmediğini bilimsel olarak hemen hemen hepimiz biliriz. Ben size başka bir deve kuşundan söz edeyim. Bir ülke hayal edin. Ülkede eğitim gören ve diplomasını eline alan 828 bin genç işsiz, bunlardan geriye kalan gençlerin 252 bin 640 tanesi bilimsel araştırma yapmak için yurtdışına kaçmış. Buğdayın, mısırın, samanın, patatesin, ayçiçeğin, pamuğun, zeytinyağını dışarıdan alan, ithalatta milyon dolarlar harcayan bir ülke düşünün. Patatesi, zeytinyağını 8 yıldır savaşın içinde yer alan Suriye’den aldığını düşünün. Siyasilerin her gün birbirine hakaretvari konuştuğu, kutuplaşmanın olduğu, eğitimsizliğin, işsizliğin had safhada olduğu bir ülke düşünün. Hemen hemen her yıl seçim yapan, yapılan seçimlerde harcanan paranın vatandaşın cebinden çıktığı bir ülke. Bunu başka bir ülkede görsek, acırdık hallerine.
Şimdi size bir başka ülkeden daha söz edeyim. Bu ülkede rekabetten uzak, evsiz ve dilenen bir kişinin bile olmadığı bir ülke. İşsizliğin olmadığı, paranın kullanılmadığı, hemen hemen her şeyin ücretsiz olduğu, hırsızlığın, şiddetin hiç görülmediği bir ülke. Tarımını kendi yapan bir ülkeden söz ediyorum. Ülke halkının bütün ihtiyacını devletin karşıladığı bir ülke düşünün. Hayal gibi geliyor değil mi? Ancak söz ettiğim yer Küba. Tabi Türkiye ile kıyaslanması zordur. Ancak böyle bir ülkede kim yaşamak istemez?
Bütün ülkeler savaş peşindeyken, belki de Küba hemen hemen her insanın hayal ettiği bir ülkedir. Dünyada yeni getirilen sistemler bizi savaşa, acımazsızla sürüklemekle birlikte insanlığımızı kaybetmemize neden oldu. Hangimiz ‘Bu ülke nereye gidiyor’ diye soruyoruz kendimize. Hepimiz kafamızı gömüşüz o akılsız akılı telefonlara. Hiç birimiz komşumda ne oluyor? Kim aç, kim tok diye bakmıyoruz. Hangimiz tecavüze uğrayan, şiddete maruz kalan çocukları, kadınları hatırlıyoruz? Türkiye’de bir tecavüz davası belki de yıllarca sürüyor. Türkiye’nin en kötü tarafı bir olay olur, ondan sonra bir hafta herkes ayaklanır, daha sonra kimse dönüp ne oldu diye bakmaz.
Deve kuşundan nereye geldik değil mi? İşte bende onu söylüyorum. Deve kuşu kafasını kuma gömmez. Onu ancak biz ‘Aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığındaki insanlar kafalarını kuma gömer. Neden kafamızı o kumdan çıkarıp, etrafımıza bakmayalım? Neden hak, adalet diyen insanların sesini kısmaya çalışıyoruz? Nedenler uzayıp gidiyor. Böyle bir hale geldik ki ‘Keşke yerimizde sayıyoruz’ deseydik diyoruz. Çünkü ülke her geçen gün geriye gitmeye devam ediyor. Kafamızı kumdan çıkarmak için Türkiye’nin ne kadar kötüye gitmesi gerek?