1979 yılı itibarıyla Türk Lirası, Türkiye'nin ciddi ekonomik krizlerle karşı karşıya olduğu bir dönemi yansıtıyordu. Enflasyon oranları üç haneli rakamlara ulaşmış, işsizlik oranı %15 civarına yükselmiş ve sanayi üretimi kapasitesinin yalnızca yarısı seviyesinde kalmıştı. Hükümet, dış borç faizlerini bile ödemekte zorlanıyordu. Bu durum, Türkiye'nin krizden çıkabilmesi için büyük yapısal değişikliklere ihtiyaç duyduğunu gösteriyordu.
1979 yılında Türk Lirası'nın değeri, Amerikan Doları karşısında 25 TL'den 47 TL'ye yükseltilmişti. Bu devalüasyon, IMF ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirilmişti. Bu eski Türk Lirası üzerindendi unutmayalım.
1979'un sonunda, Türk Lirası'nın değeri 100 TL olarak belirlenmişti. Ancak, 1980 yılında enflasyon oranı %94.26'ya çıkarak, Türk Lirası'nın alım gücünü önemli ölçüde düşürdü.
Dış ekonomik baskılar da artmıştı. 1978'de IMF, Türkiye'ye 450 milyon dolarlık bir kredi önerdi, ancak bu kredinin ikinci diliminin serbest bırakılması, Türk Lirası'nın ne zaman ve ne kadar devalüe edileceği konusunda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle gecikti.
Sonuç olarak, 1979 yılı itibarıyla Türk Lirası, yüksek enflasyon, dış borç yükü ve yapısal ekonomik sorunlarla mücadele eden bir ülkenin para birimi olarak, değer kaybı ve ekonomik belirsizliklerle biçimleniyordu.
1980 yılına gelindiğinde TÜSİAD raporunda da göz önüne serildiği gibi ekonomi hiç iç açıcı görünmüyordu. %124 enflasyonla savaşılamıyor, ancak halk ve ülke boğuluyordu. Ekonominin etkileri siyasal ve sosyal yapıyı da yıkıma uğratıyordu ya da buna şöyle demek gerekiyor, tavuk mu yumurtadan çıkıyor, yumurta mı tavuktan… Siyaset parayı, toplumu, para toplumu ve siyaseti etkiliyordu. Toplum ne yazık ki, siyaset ve para üzerindeki etkisini yitirmişti.
80li yıllara gelindiğinde, Türkiye ekonomisi açısından dönüm noktası sayılan iki olay. 24 Ocak 1980 Kararları ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi oldu. Türkiye'nin ekonomik modeli köklü biçimde değişti.
Turgut Özal yönetimindeki ekonomi, büyük değişikliklere kapı açtı. Neydi bu değişimler. Sabit kur sistemi bırakıldı, döviz kurları serbest bırakıldı. İhracata dayalı büyüme modeli benimsendi. Kamu harcamalarında kısıntıya gidilmesine karar verildi. Sübvansiyonlar kaldırıldı. Faiz oranları serbest bırakıldı. Yabancı sermayeye teşvikler sağlandı ve Türk Lirası devalüe edildi.
Ve ardında büyük patlama, siyasi dalgalanmalara ve yabancı sermeyenin kaçışına son veren ama ülkeyi derin bir sessizliğe ve kör kuyuya atan 80 darbesi yaşandı.
12 Eylül darbesi, sadece siyasal rejimi değil, ekonomiyi de etkiledi. Bu bağlamda önemli bir siyasi destek işlevi gördü.
Darbe sonrası oluşan siyasal istikrar, 24 Ocak kararlarının daha kolay uygulanmasını sağladı…
Sendikalar kapatıldı, grevler yasaklandı, emeğin pazarlık gücü zayıfladı.
Turgut Özal’a tam yetki verilerek reformlar hızlandı.
Yabancı sermayenin gelmesi kolaylaştı çünkü politik risk azaldı. Enflasyon azalmadı ama büyüme oranı yükseldi. İhracat arttı, ithalat da arttı (özellikle ara mallar ve tüketim ürünleri).
İşsizlik ve gelir dağılımı bozuldu. Orta sınıf daraldı, işçi ve emekçi kesim büyük zarar gördü. Türkiye, neo-liberal ekonomi politikalarına geçiş yaptı.
Bunları ben demiyorum ekonomistlerin değerlendirmelerinden çıkan sonuçları sizlere aktarıyorum.
Ancak çoğumuz 24 Ocak kararlarını ve 80 darbesini yaşayan bir kuşağız. Ülkenin değişimini en çok hissettiğimiz yıllardı. Birden siyasi faaliyetler durdu. Yeni gelen kuşak apolitize oldu. Siyaset konuşulmaz tartışılmaz oldu. Ecevit- Demirel kavgasına alışkın halk gündem krizine girdi. Neyse ki Televizyonun egemenliği başlamış, halk TRT ekranlarında eğlenmeyi, gündem oluşturmayı seçmişti. Sohbetlerin konusu diziler, ajanslar olmuştu.
1980 yılı Ağustos ayında 1 Amerikan Doları yaklaşık olarak 10.000 TL'ye eşdeğerdi. Bu psikolojik bir enflasyon değeriydi nominal değer ise 77TL idi.
Bir örnekle açıklayayım; 10 TL’lik bir banknotun nominal değeri 10 TL’dir. Ama enflasyon yüzünden bu paranın alım gücü (reel değeri) farklı hissedilebilir.
Bu, Türk ekonomisinin o dönemde karşılaştığı zorlukları ve döviz piyasasındaki dalgalanmaları gösteren önemli bir göstergeydi. Planlanan kur artışı ise yılsonu itibariyle 77 Türk Lirası’ydı.
1980 yılı başında 1 Amerikan Doları yaklaşık 35.21 TL iken, yılsonunda bu rakam 77.54 TL'ye yükseldi. Bu hızlı değer artışı, yüksek enflasyon, dış borçlar ve ekonomik belirsizliklerin bir sonucu olarak Türk Lirası'nın yine değer kaybetmesine yol açtı.
Yine hatırlatayım bu eski Türk Lirasının başına gelenlerdi. Biz 2005 ten sonraki yeni Türk Lirasını kullanıyoruz şimdi.
Neyse, burada bitirelim. 12 Eylül sonrası paranın izini sürmeye devam edeceğiz bir sonraki yazıda.