Mevlevilik, 13. Yüzyıldan sonra Anadolu ve çevresine hızla yayılmış. Hem manevi hem de kültürel alanda derin bir etki yaratmıştır. Bu geleneğinin devam etmesini önemseyen dönemin temsilcileri vakti zamanında Antalya’da da Antalya Mevlevihane’si kurmuş, günümüze kadar korunarak gelmiş olan Mevlevihane, 2018 yılında yenileme çalışmalarının ardından açılarak eğitim ve kültür merkezi olarak işlev görmeye başlamıştır. Antalya’daki Mevlevilik kültürünün izlerine dair izler ise burada sergilenmektedir.

SELÇUKLULARLA BİRLİKTE KURULDU

Mevlevîlik ve Mevlevihane kültürü, Anadolu Selçuklu döneminde Mevlâna Celâleddin-i Rumi tarafından başlatılan ve özellikle tasavvuf yolunda önemli bir yere sahip olan bir tarikat geleneği olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Antalya Mevlevihane’si, Selçuklular zamanında inşa edilen Yivli Minare çevresindeki külliye alanında yer almış, Beylikler döneminden sonra Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde de restore edilerek korunmuştur. 1925'te tekkelerin kapatılmasıyla kısa bir süre kapalı kalan yapılar daha sonra 1955'ten itibaren çeşitli yenilemelerle günümüze kadar ulaşmış, 2014-2018 yılları arasında son yenilemesini geçirdi.

Antalya Mevlevihane (2)

2018 YILINDA YENİDEN YENİLENDİ

Antalya Mevlevihane’si, Muratpaşa’nın Selçuk Mahallesi’nde, Kaleiçi’nde yer alır. Bu yapı, Mevlevîhane, Hamam, Zincikıran Mehmet Bey ve Nigâr Hatun Türbeleri'nden oluşan karışık yapıların parçasıdır. Mevlevîhane, 1973 yılında yenilenmesinden geçirilerek Kültür Bakanlığı Sergi Salonu olarak hizmet vermiş, 2018 yılında yapılan yeniden yenilenmesinde ise Antalya Mevlevîhane Müzesi'ne çevrildi.

KİMİN YAPTIRDIĞI BİLİNMİYOR

Yapının orijinal hali dikdörtgen biçimde, 1215-1216 yıllarında inşa edilen Alaaddin Zaviyesi'nin dönüştürülmesiyle oluşturulduğu düşünülüyor. Kesin olarak ne zaman yapıldığına dair bir kayıt bulunmuyor. Bunun yanı sıra 1377 yılında Tekelioğlu Zincirkıran Mehmet Bey tarafından yeniden inşa edildiği ya da Mevlevihaneye dönüştürüldüğü tahminler arasında yer alıyor. Evliya Çelebi ise Seyahatnamesi’nde yapıya değil, Celaleddin Tekkesi olarak aktarılmış.

Antalya Mevlevihane (3)

MEVLEVİHANE İKİ KATLI

Mevlevîhane, iki katlı, merkezi kubbeli, dikdörtgen planlı bir yapıya sahip. Giriş, güneyde basık kemerli bir kapıdan sağlanmakta olup, kapının üstünde boş bir kitabe yeri bulunuyor. Antalya Mevlevihane’sinin mimarisi ve içerisindeki düzenlemeler, yapının dini ve kültürel işlevine uygun olarak yapılmış.

DUVARLARINDAKİ ÖZELLİKLER

Güney duvarda, girişin solunda mihrap nişi ve bir pencere yer alırken, ihya gecesinde mutribin oturduğu eyvan bölümü, zeminden yaklaşık 1 metre yükseklikte olup basamaklarla çıkılıyor. Güney duvarında bulunan iki pencere arasına ikinci bir mihrap bulunuyor.  Kuzeyde, toprak seviyesinin altında tonozlu iki zemin kat hücresi, semahane ile bağlantısı yer alıyor. Batıdaki hücreler zemin kat seviyesinde birer kapı, üst kattakiler ise birer pencere ile açılıyor. Yapının kuzeydoğusunda bir, kuzeyinde iki, batısında üç adet sivri tonoz örtülü oda bulunuyor. Bu odaların Mevlevihane’de kalan dervişler tarafından kullanıldığı düşünülüyor.

Antalya Mevlevihane (1)

KATLARIN ÖZELLİKLERİ

Mevlevîhane'deki mekânlar çeşitli işlevler için kullanılmış. Birinci katta yer alan doğu yönündeki odada Şeyh Odası canlandırması, batıdaki odada ise Mevlevîlik ile ilgili interaktif tanıtım yapılıyor. Ana mekân (semah alanı) batıdaki iki odada Mevlâna’nın hayatı ve eserleri ile ilgili bilgi panoları bulunuyor. İkinci katta Şeyh Odası ve Müze İdaresi odaları yer almakta.

SERGİLENEN EŞYALAR

Müzede sergilenen eserler ise görülmeye değer. Sergilenen eserler ise; bronzdan yapılmış âlemler, buhurdanlar, şifa tasları, divitler, şamdanlar, Hilye-i Şerif, keşkül, kudüm, ney, zil gibi Mevlevilik kültüründe kullanılan eserler bulunuyor. Özellikle âlemler, tarikat üyesi kişilerin kimliğini belirleyen önemli semboller arasında sayılmakta. Bunun dışında buhurdanlar, dini törenlerde kullanılan ve tütsü yakmak için kullanılan metal kaplar ise önem taşıyor. Şifa tasları ise hastalık ve sıkıntılardan kurtulmak amacıyla kullanılan, üzerine ayetler yazılmış olan metal kaplar olarak o dönemde kullanılmış.

Antalya Mevlevihane (7)

YAZILARDA KULLANILAN DİVİTLER VE HOKKALAR

Antalya Mevlevihane Müzesi’nde sergilenen eserler arasında yazı sanatı ve hat ile ilgili parçalar da bulunuyor. 19. yüzyıla ait, pirinçten yapılmış iki divit, iki şamdan ve bronzdan yapılmış bir mum makası sergileniyor. Bu eserlerin yanına, Mevlânâ’nın ‘Fîhi Mâ Fîh’, ‘Mektûbât’, ve ‘Mecâlis-i Seb’a’ adlı eserlerinin tıpkı basımları konulmuş. Bu vitrindeki divitlerin kalemlik kısımlarının kapakları kayıp olduğu biliniyor. Ayrıca, mürekkepleri muhafaza eden hokkaların biri kapaklı, diğeri ise kapaksız durumda.

18. VE 19. YÜZYILDAN ESERLER

18. yüzyıldan kalma ahşap üzerine yapıştırılmış bir Hilye-i Şerif, 18. yüzyıldan bir gülabdan ve 19. yüzyıldan bir buhurdan sergileniyor. Hilye-i Şerif'in üst kısmı tepelikli olarak oyulmuş, taç şeklinde yaldızlı tezhiple süslenmiştir. Yazı sülüs-nesih türünde olup hattatı İsmail Dayezâde'dir. Hilyenin dört köşesinde Hulefa-i Râşidîn’in isimleri yazılı.

Antalya Mevlevihane (8)

GÜLLERİN KOKUSUNU YAYMAK İÇİN KULLANILAN GÜLAB’DAN BULUNUYOR

Gülâbdan, bakırdan yapılmış, soğan biçimli bir şişe olarak biliyor ve amacı ise gül suyu damlatmak veya serpmek için kullanılıyor. Yüzeyinde kabartma şeklinde bitkisel bezemeler ve palmet dizisi bulunur. Buhurdan ise kapaklı, üçayaklı ve ajur tekniğiyle yapılmış bitkisel motiflerle süslü bir tütsü kabı olarak işlev görüyor. Semahane bölümündeki eyvanda, Mevlevî törenlerinde kullanılan çeşitli eşyalar ve müzik aletleri yer alıyor.

DERVİŞ ÇEYİZİNİN ÖNEMLİ PARÇALARI BURADA

Antalya Mevlevihane Müzesi’nde sergilenen eserler arasında 19. yüzyıla ait metalden bir keşkül, demir, metal ve bronzdan üç pazarcı maşası ile boynuzdan yapılmış iki nefir bulunuyor. Keşkül, derviş çeyizinin önemli parçalarından biri ve sade bir tasarıma sahip. Uçları dışarı kıvrılan tutmaç yerlerinde basit bir ejder ağzı formu bulunmaktadır. Keşküller, dervişlerin dilenirken su ve yemek kabı olarak kullandığı, dergâhlarda ise ibadet sonrası müritlere şeker ikram etmek için şekerlik olarak işlev gören kaplar olarak anılıyor.

Antalya Mevlevihane (6)

PAZARCI MAŞALARININ BİR ANLAMI VAR

Sergilenen arasında pazarcı maşaları, Mevlevihanelerde sıkça görülen eşyalardandır. Bu maşalar, pazarcının taze malzeme almak için pazara gönderilmesi sırasında kullanılırdı. Pazarcının kuşağında taşıdığı sembolik bir maşadır ve esnaf, bu maşayı gördüğünde pazarcıyı işini hızlı bitirmesi için teşvik ederdi. Nefirler, gezgin dervişlerin yanında taşıdığı boynuzdan yapılan borular olup, uçları dilimli çatallıdır. Genellikle manda, su sığırı ve öküz boynuzlarından yapılır ve yırtıcı hayvanlardan korunmak amacıyla kullanılıyor.

SAVAŞ ALETİ DE BULUNUYOR

Sergilenen eserler arasında çelikten yapılmış bir teber, Hindistan cevizinden yapılmış bir keşkül ve boynuzdan bir nefir de bulunuyor. Teber, derviş çeyizinin bir parçası olup, uzun sapı ve başında bir ağız sapı ile savaş aleti olarak kullanılırdı. Dervişler, mürşidin izniyle eline alıp savunma amacıyla taşıdır. 19. yüzyıla ait demir mütteka, 20. yüzyıla ait cam-pirinç gaz lambası, gümüş cüz mahfazası, pişmiş toprak zikir tespihi ve taş tespih ile keçe sikke (külah) yer alıyor. Bu eserler, Mevlevî kültürü ve dervişlerin günlük yaşamını yansıtan önemli parçaları olarak görülüyor.

Antalya Mevlevihane (5)

DERVİŞLER HEM SİLAH HEM DE UYUKLAMAK İÇİN KULLANIYOR

Antalya Mevlevihane Müzesi'nde yer alan çeşitli Mevlevîlik kültürü objelerini sergileniyor. Burada demirden yapılmış, çenenin yerleşeceği düz bir kısmı ve alt kısmında iki volüt bulunan bir muttekâ yer alır. Muttekâ, geçmişte dervişler tarafından bazen silah olarak, bazen de uyuklamak için kullanılmış bir bastondur. Sergilenenler arasında ayrıca yeşil kuşaklı destarlı bir sikke bulunuyor. Sikke, Mevlevî dervişlerinin giydiği devetüyü rengindeki keçe külahın adıdır ve sarıklı ve sarıksız olmak üzere iki çeşidi bulunuyor. Tekkelerdeki unvan sahibi dedeler, sikkelerinin alt kısmına sarık sararlardı.

GÜMÜŞTEN CÜZ MAHFAZASI

Gümüşten yapılan cüz mahfazasının üzerinde, üç kubbeli ve iki minareli bir cami tasviri bulunuyor. Bu mahfaza, Kur'an ve cüzleri korumak amacıyla farklı tekniklerle hazırlanmış olup, kenarlarında halkalar ve zincirler yer alıyor. 20. yüzyıla ait tespihler ve gaz lambası gibi günlük kullanım eşyalarını da içeriyor.

DERVİŞ GİYSİSİ BULUNUYOR

19. yüzyıla ait üç bronz şamdanı sergileniyor. Bu şamdanlar, derviş giysili bir mankenin yanında yer alır ve üzerinde bitkisel ya da geometrik bezeme olmayan boğumlu gövdeye sahip üç şamdan, dönemin etnografik eserleri arasında sayılıyor. Arkadaki şamdanın kaidesinde “Şah Abdal Musa hazretlerinin türbesinde… Hacı Bektaş-ı Veli Vakfı” yazısı bulunmakta.

Antalya Mevlevihane (4)

MEVLEVİLİKTE MÜZİK ÖNEMLİ

Mevlevilikte müziğin önemli bir yeri vardır ve bu Konya’daki Mevlana Şebi Aruz’da da bunu görmem mümkün. Her Mevlevî, sema için gerekli olan devranî zikri öğrenmek zorundadır, müzik aletlerini içeriyor. Burada 19. yüzyıla ait deriden bir def, 20. yüzyıla ait bir ney, 19. yüzyıla ait bir tunç zil ve üç adet deri bakırdan yapılmış kudüm yer alıyor. Kudüm, Mevlevî ayinlerinde büyük bir öneme sahiptir ve çalan kişiye “kudümzen” deniyor.

DÖRT HALİFENİN ADININ OLDUĞU HAT LEVHALARI BULUNUYOR

Semahane duvarında, dört halifenin adlarının yazılı olduğu hat levhaları yer almakta ve bu levhalarda Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Osman ve Hz. Ebu Bekir’in adları celi sülüs ile yazılı. Antalya Mevlevihane’si, yenilemeyle birlikte Mevlevilik kültürünün tanıtımında önemli bir rol oynamakta ve tarihsel mirası canlı tutarak günümüzde de yaşanıyor.

Muhabir: UĞUR FİDAN