Antalya’nın Kaleiçi ve çevresinde 1 Ekim 1853 Cumartesi günü iki bini aşkın kişinin isyan ettiği bir isyan yaşandı. O dönemde yükselen tahıl fiyatlarından şikâyetçi olan isyancılar, tüccarlara ait kervanların önünü keserek el koydukları tahılları zorla kentin çarşısına götür ve kendileri tarafından belirlenen fiyat üzerinden satışa çıkarmış. Bu olay şehrin hafızasında kalan izlerden biri olarak kalmıştır.
“DÜĞÜNE GİDİYORUZ” DİYEREK İSYAN ÇIKARDILAR
Olaylar 1853 yılının Eylül ayının son günü Antalya’nın Kalekapısı’nda bir araya gelen kalabalığın ‘düğüne gidiyoruz’ bahanesiyle kentten yarım saat uzaklıkta olan Ahmed Efendi’ye ait medreseye gelip burada bıçak üzerinden atlayarak eski bir isyan anmasını gerçekleştirerek Antalya Sancak Meclisi’nin tüccar azalarını görevden uzaklaştırmak için yemin etmişler ve hareket etmişler.
KAYMAKAMLIK KONAĞI BASILDI
Hedeflerinse ise üç isim ön plana çıkmış, isyancılara göre vurguncular; Hacı Ömer Ağa, Antalya Müftüsü Hacı Mehmed Efendi ve Mal Kâtibi Ahmed Tevfik Efendi idi. Olaylar ise tahıl kervanlarının yolunu kesip kentin çarşısına taşıması ve el koydukları tahılları yoksullara dağıtılmasıyla devam etmişti. Dönemin kaymakamı Mehmed Ali Ağa, Sancak Meclisi’ni toplanma çağrısı yapmış o sırada toplantıya gitmek için yola çıkan Hacı Ömer Ağa, isyancılara buğdayı kilesini yirmişer kuruştan verebileceğini belirtmiş daha sonra istemeyenlere de hakaret etmiş, bunun üzerine topluluk duruma öfkelenmiş ve Hacı Ömer Ağa’nın üstüne gitmiş. Hacı Ömer Ağa son an da kaymakamlık binasına sığınarak kurtulmuş. İsyancıların Kaymakam Konağı’na girmeleriyle birlikte Hacı Ömer Ağa buradan bir ip yardımıyla kaçmış ve Bali Bey Mahallesi’nde bulunan konağa kaçmış ancak Müftü Mehmet Efendi ve Mehmet Ali Ağa, isyancıların arasında kalarak tartaklanmış hakarete uğramışlardır. Hatta Müftü Efendi bu olaydan bir gün sonra zorla köyüne gönderilmiştir.
ZORLA İSTEDİKLERİ FİYATTAN BUĞDAYI SATTILAR
İsyancıların talepleri ise belliydi. Hacı Ömer Ağa’nın Sancak Meclisi’nden çıkarılıp kendi temsilcilerinin mecliste olmasını istemişlerdi. Antalya Müftüsü olarak Mehmed Efendi değil de Ahmed Efendi’nin yapılmasının daha uygun olduğunu belirtmişlerdi. Bunun yanı sıra Mal Katibi olan Ahmed Tevfik Efendi’nin görevden alınarak kentin dışına tahılın çıkarılmaması, buğdayın kilesini 12 kuruştan yoksullara satılması ve sonunda Sancak Meclisi’nin tüm bunlara dair bir mazbata yayınlanması istenmiş. Taleplerin karşılanmaması durumda ise yaşanacakları da açıklamışlar. Eğer talepler karşılanmaması durumda konağın yakılacağını, Kaleiçi’nde bulunan iskeledeki tüm gemilerin batırılacağını ve kan döküleceğini şiddetli bir şekilde aktarmışlar. Bunun üzerine hemen bir mazbata hazırlanıp, tellallar aracılığıyla ‘yevmiye duyurusu’ olarak Kalekapısı’nda açıklanmıştır.
İSKELEDE TAHILLARIN BİR KISMI DÖKÜLDÜ
Bunlar Kaymakam Konağı’nda yaşanırken iskelede ise olaylar farklı boyut işlemiştir. Gümrükçü Hüseyin Ağa’ya gelen isyancılar, tüccarlara ait tahılın bir bölümü denize dökülerek diğer kısmı ise 12 kuruştan yoksullara satılmıştır. İskeleden sonra Moralı tahıl tüccarlarıyla ortak olan İngiliz Konsolos Vekili John Purdie’nin konağına giderek tahıllara el konmuş ve bir daha Antalya’da ticaret yapmamasını tembihinde bulunmuşlar. Yaşanılan olaylardan sonra vekil kentten ayrılmış ve İstanbul’dan gelen resmi müfettiş Kamil Efendi’nin olayları soruşturmak için Antalya’ya geldiği dönemde gelebilmiştir.
İSYAN UZUN SÜRDÜ
İsyan birkaç günlük değil, aralık ayının başına kadar devam etmiş bir süreç olmuş. Bu olaylar sırasında Hacı Ömer Ağa mecliste kendisini dövme girişimde bulunanların peşine düşmüş ve esnaftan Hacı Hüseyin’i bularak dövdürtmüştür. Hacı Hüseyin bu durum üzerine hükümet şikayette bulunmuş ancak dikkate alınmamış hatta kendisine gönderilen zabıtaya Hacı Ömer Ağa ise dövdürttüğünü kabul etmiştir. Hacı Ömer Ağa’nın kardeşi Arap Süleyman Efendi, Burdur’dan Antalya’ya kırk kadar adamla Şarampol’e gelmiş ve silah attırmıştır. Çarşı ahalisinden Yusuf Çavuş’u konağına getirtmiş ve orada dövmüştür. Yusuf Çavuş’un çarşıda yaşadıkları anlatarak isyancılar “bizler Arapların elinde esir mi olduk?” diyerek yeniden bir araya gelmişler. Bu durumu haber alan Arap Süleyman Efendi’nin ise çarşıya adam göndererek barut ve silah aldırdığı iddia edilmiştir.
İSYANIN BİLİNEN NEDENLERİ
Yaşanılan karışıklık sonrası isyancıları talebiyle yeniden oluşturulan Sancak Meclisi 8 Ekim 1853’te bir mazbata düzenleyerek olaylar hakkında İstanbul’a bilgi vermiştir. İstanbul’a gönderilen mazbatada birincil elden bilgilerin verildiği biliniyor. Mazbatada yer alan bilgilere göre Antalya’da tahıl vurgunculuğu yaşanmış ve bu olaylardan sorumlu ise Hacı Ömer Ağa, kardeşi Arap Süleyman Efendi ve müttefikleri olmuştur. Yaşanılan olayların diğer kaynaklarda da tahıl vurgunu olduğu belirlenmiş. Antalya’dan başkente gönderilen bir yazıda da yine azası Hacı Ömer Ağa, Mal Kâtibi Ahmed Tevfik Efendi ve Müftü Mehmed Efendi’yi hedef aldığı vurgulanmıştır.
ANTALYA ŞİDDETLİ KURAKLIK YAŞAMIŞ
Kaynaklardan edinilen bilgilere göre bu isyancıların haklı olduğu, o dönemde Antalya ve çevresinde etkili olan şiddetli bir kuraklık yaşanmıştı. Bu kuraklık uzun süre devam etmiş ve bunun sonucu olarak çekirge istilası da eklenmiş. Yaşanılan bu kötü olaylar sonrasında kıtlık eşkıyalarının türemesine, tahıl tüccarlarının hedef alınmasın neden olmuştu. Bu durumu etkileyen en önemli olaylardan biri de Avrupa ve Doğu Akdeniz’de yaşanan tahıl krizidir. Yaşananlar tüccarların iştahını kabartmış olma ihtimalini bir hayli yükseltmiş çünkü o dönem Antalya iskelesine yönelik talebi artmasına neden olan bu kriz fiyatların yükselmesine neden olmuştur.
1856 YILINDA DURUM NORMALE DÖNMÜŞ
1850’lerde yaşanan buğday fiyatlarındaki artış belirgin olmuştur. İsyan günlerinde ise fiyatlar önceki iki yıla oranla iki kat artmış ve bu durum 1856 yılına kadar devam etmiş. Bu yıldan itibaren ise durum normale dönmüş ve fiyatlar eski haline geri gelmiştir. Bu yaşanan fiyat artışlarının bir tahıl isyanı için uygun koşullar yarattığı görülebiliyor.
İSTANBUL’DAN BÖLGEYE MÜFFETTİŞ GİTTİ
Meclis-i Vala’nın 18 Ekim 1853 yılında ele alınan bir belgede de Antalya’da yaşanılanların sorumlusu olarak Hacı Ömer Ağa ile kardeşi Arap Süleyman Efendi gösterilmiş, Müftü Mehmed Efendi’nin ise görevinden alınması gerektiği belirtilmiş. İstanbul’dan bölgeye gönderilen Kamil Efendi’nin yürüteceği soruşturmanın sonucunda bu durum büyük ölçüde değişime uğramış.
İŞLERİN RENGİ ORTAYA ÇIKTI
İstanbul’dan olayları araştırmak için gelen Müfettiş Kamil Efendi’nin ilk icraatı ise olayların nedenini anlamak için ‘Genel Meclis’ oluşturmak oldu. Mecliste ise; Kamil Efendi, Kaymakam Mehmed Ali Ağa, Müftü Mehmed Efendi, kentte bulunan memurlar ve Sancak Meclisi azaları bulunuyordu. İlk görev ise isyanın elebaşlarını belirleyerek tek tek sorgulamak olmuştur. Soruşturma sonucu ise şaşırtıcı olmuştur. Olayların tahıl krizi ile bir alakasının olmadığı çünkü kente o dönemde yeteri kadar tahılın bulunduğu, Hacı Ömer Ağa ve Arap Süleyman Efendi’nin de suçsuz olduğu belirlenmiş. Sancak Meclisi mazbatasının topluluğun talebiyle mecburi olarak hazırlandığı aktarılmış. Olayların baş kışkırtıcısı ise Antalya hanedanından olan Yanıkzade İsmail Bey olduğu ortaya çıkmıştır. Hakkında bulunan iddiaları reddetse de Yanıkzade’nin doğru söylemediği belirlenmiş.
28 Aralık’ta son defa toplanan Genel Meclis’in gündemindeki ilk mesele Mal Kâtibi Ahmed Tevfik Efendi hakkındaki iddiaların görüşülmesi oldu. Bu görüşmelerin sonucunda Ahmed Tevfik Efendi’nin isyancıların rivayet ettiği gibi gayrimeşru ticareti olmadığı, “maaşından arttırmış olduğu beş on kuruşla” ticaret yaptığı ise araştırma sonucunda bulunmuş.
BAŞI ÇEKEN KİŞİ YANIKZADE İSMAİL BEY
Mazbatadan edilen bilgilere göre her şey Yanıkzade İsmail Bey’in atlından çıkmış. İsyanın hareketlenmesi için bir dizi vaatle birçok kişi bulmuş ve halkın isyan edip Kaymakam Konağı’nı basmasını istemiş. Kendisi ise hiç oraya uğramadan konağına gitmiş. Konağının kapısı ise isyancılardan Ahmed Efendi ve Hacı Velizade Ahmed Ağa’ya açmış. Halkın gözünü doldurmak için talimat vererek kazalardan topladığı askerlerini konağına getirerek buradan şehre gelmiş ve dolaşmış. Bu durumda ise Kaymakam Mehmed Ali Ağa ise ona itibar etmemiştir. Yanıkzade İsmail Bey ise Kaymakam Mehmed Ali Ağa’yı Antalya’dan göndermek istemiş, halk kendisine mecbur etmek için maslahatına muhalif gördüğü kişileri ise meclisten çıkarmak istemiş. Antalya’da yaşanan olaylar bir kişinin emellerini gerçekleştirmek adına yapılmıştı. Sonunda alınan kararların kesin sonucu 25 Şubat 1854 tarihinde kesinleşmiş. Olaya karışan isimlerin birçoğu Rodos’a sürgün edilmelerine karar verilmiş ardından ise Kaymakamlık görevine Mehmet Efendi getirilmiş.
ANTALYA’DA HANEDANLAR SINIFINA MENSUP AİLELER VARDI
İsyan döneminde Antalya’da hanedanlar sınıfına mensup birkaç aile bulunuyordu. Yanıkzâde İsmail Bey, Hacı Velizâde Ahmed Ağa, Mubayaacızâde Mustafa Bey. Bu isimlere, Elmalı hanedanından Sancak Meclisi azası İdriszâde Salih Ağa’yı da eklemek gerekiyor. İsyan sırasında ön planda bulunan Yanıkzâde İsmail Bey ile Hacı Velizâde Ahmed Ağa, kitlesel hoşnutsuzluktan da istifade ederek hasımları Arap ve Moralı tüccarları bertaraf etmek istemiş, bu arada muhacir tüccarlarla ortaklıkları olan Mubayaacızâde Mustafa Bey ile İdriszâde Salih Ağa’yı da hedef olarak görmüşler.
OLAYLARDA BAŞI ÇEKEN İKİ KİŞİNİN BABALARI DA ÖNCEKİ İSYANDA YER ALMIŞ
Bu isyancıların başını çeken adın Antalya’da 1812-1814 arasında Osmanlı Devleti’ne başkaldıran Tekelioğullları hanedanlarıyla ilişkileri bulunuyordu. Yanıkzade İsmail Bey’in ölen babası Yanıkoğlu Mehmed Ağa Tekelioğullarına tüfekçibaşı olarak hizmet etmiş, 1812-1814 ayaklanmasında Devlet-i Âliye’ye karşı savaştığı ortaya çıkmıştır. Kamil Efendi’nin soruşturması sırasında bu durum özellikle belirtilmiş. Hacı Velizade Ahmed Ağa’nın babası ise Hacı Veli de Tekelioğulları’nın safında yer alarak Antalya Kalesi’nin savunmasında bulunmuş. Her ikisinin babası da bu olaylar sonrasında ‘Tekelioğlulları Avenesi’ oldukları gerekçesiyle idam edilmiş.
Antalya’da yaşanan bu ‘tahıl krizi’nin aslında tahıl krizinden çok idari yönetiminin birkaç kişi tarafından ortadan kaldırılarak yerine kendi adamlarının atanması olarak soruşturma kapsamında kayıtlara geçmiştir. Bu durum gösteriyor ki Antalya’nın içinde bulunduğu konum yapısı itibari ile bölgesel bir yapıya sahip olduğu, kente yerleşmek isteyen insanlara sıcak bakılmadığı ortaya çıkıyor.