Sillyon, Pamphylia’nın en önemli kentlerinden biri olarak biliniyor. Antalya’nın Serik ilçesine bağlı Yanköy Mahallesi Kocagözler Mevkii’nde bulunuyor. Sillyon adının Hitit metinlerinde geçen Šalluša’dan türediği düşünülüyor çünkü Grekçe bir ad olmadığı kabul ediliyor. İşte Sillyon’un yaşam öyküsü…

SİKKE BASTIRAN KENT

Büyük İskender’in Pamphylia Bölgesi’ne gelip alamadığı şehirlerden olan Sillyon antik kenti, günümüzde arkeoloji çalışmalarına ve ziyaretçilere ev sahipliği yapıyor. Sikke basan ve güçlü bir kent olduğu tarihi kaynaklarda biliniyor.

Roma İmparatorluk Dönemi’nde Sillyon genişleyip büyük bir kent haline getirilmiş, zengin aileler kent için bağışlarda bulunmuş. Menodora adlı hayırsever birçok dinsel ve kamusal yapı inşa ederek kentin görkemli bir hal almasını sağlamıştır.

Sillyon Antik Kenti (5)

HIRİSTİYANLIĞA ÖNEMLİ KATKILARI VAR

Sillyon, Bizans Dönemi Pamphylia’sında dikkate değer bir dini merkez haline gelmiş, özellikle piskoposluk statüsüyle Hristiyanlık tarihine önemli katkılarda bulunmuştur. Kent, Hıristiyanlık dünyasında uzun süre bu statüsünü koruyarak birçok önemli dini etkinlikte yer almış ve iki patrik, Konstantinos ile Antonius, burada görev yapmış.

Sillyon’un bölgedeki dini etkisi, kentin piskoposlarının büyük konsillerde rol almasıyla daha da belirgin hale gelmiş. Örneğin, 451 yılında düzenlenen Khalkedon Konsülü'nde Sillyonlu Piskopos Neon’un adı geçerken, 553’teki Constantinopolis Konsülü'nde ise Plusianus temsilci olarak yer almış. Bu, kentin sadece yerel bir piskoposluk merkezi olmakla kalmadığını, aynı zamanda daha geniş Hristiyanlık tartışmalarında da etkili bir şehir olduğunu gösteriyor.

Sillyon Antik Kenti (4)

Sillyon’un piskoposlarının bu tür üst düzey toplantılarda yer alması, kentin sadece dini bir merkez değil, aynı zamanda Hristiyan teolojisi ve kilise siyaseti açısından da kritik bir noktada bulunduğunu kanıtlar nitelikte. Bu da Sillyon’u Bizans Dönemi Pamphylia’sında dini ve kültürel açıdan özel bir yere sahip kılıyor.

TÜRKLER İÇİNDE BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR

Sillyon, Bizans Dönemi'nin ardından Türk-İslam Dönemi'nde de önemini korumuş ve Teke-ili olarak bilinen bölgenin önemli bir merkezi haline gelmiş. Bu dönemde "Karahisar-ı Teke Kalesi" olarak anılan Sillyon, stratejik konumu ve tarihi yapılarıyla öne çıkmış. Kentin bu yeni kimliği, Türk-İslam varlığının bölgedeki köklü tarihine işaret ediyor.

Sillyon’un akropolisinde yer alan Kale Mescidi, bu dönemin en dikkat çekici yapılarından biridir. Mescit, Sillyon’un 17. yüzyıla kadar yerleşim yeri olarak kullanıldığını ve bölgedeki Türk-İslam etkisinin ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, bu yapı Antalya Bölgesi'ndeki en erken Türk-İslam eserlerinden biri olarak değerlendirilir, bu da bölgenin kültürel ve dini dönüşümünün önemli bir simgesidir.

Sillyon Antik Kenti (3)

Kale Mescidi’nin varlığı, Sillyon’un Bizans sonrası dönemde de güçlü bir yerleşim merkezi olduğunu ve Teke-ili’nin tarihsel gelişiminde önemli bir rol oynadığını ortaya koyuyor.

FARKLI DÖNEMLERE AİT İZLER VAR

Sillyon, farklı dönemlere ait yapı ve izleri bir arada sunabilen ender antik kentlerden biri olarak dikkat çeker. Kentin konumlandığı doğal tepelik alan, büyük bir kaya kütlesi üzerinde yer aldığı için binaların dayanıklılığını artırmış ve bu sayede birçok yapı günümüze kadar bozulmadan ayakta kalabilmiş. Bu özelliği, Sillyon’u diğer antik kentlerden ayıran önemli bir faktör olarak öne çıkarır.

Kentteki Ana Kent Kapısı, akropolisin güneybatı eteğinde yer almakta olup, Rampalı Cadde'nin başlangıç noktasıdır. Sillyon’un savunma sistemi, hem aşağı şehir hem de akropolis üzerinde bulunan kulelerle güçlendirilmiş. Aşağı şehir duvarlarında beş kule, akropolis savunmasında ise dört kule yer alır. Bu kuleler, kentin savunma stratejisinin ne kadar gelişmiş olduğunu ve mimari planların çeşitliliğini gösterir.

Sillyon Antik Kenti (1)

HELENİSTİK KULELER DİKKAT ÇEKİYOR

Özellikle Aşağı Şehir’de yer alan Helenistik Kule, çatı seviyesine kadar korunmuş nadir yapılar arasında bulunur. Üç katlı olarak inşa edilen bu kule, alt katında bir kapıya sahiptir ve bu kapı kente tali bir giriş sağlıyor. Kule, Helenistik dönemin askeri mimarisi açısından büyük bir öneme sahiptir ve Sillyon’un savunma sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak dikkat çekiyor.

Bu detaylar, Sillyon’un mimari ve savunma yapılarının sadece estetik açıdan değil, işlevsellik bakımından da üstün olduğunu ortaya koyar. Kentin her dönemden izler taşıyan yapıları, Anadolu'da farklı medeniyetlerin bir arada yaşadığı bu eşsiz bölgenin zengin tarihini gözler önüne serer.

PAMPHYLİA BÖLGESİNİN EN BÜYÜK STADİONUNA SAHİP

Sillyon’un stadion yapısı, kentin batı yamacında yer alarak Pamphylia Bölgesi'nin en dikkat çekici spor yapılarından biri olmuş. 254 metre uzunluğundaki bu stadion, bölgenin en büyük stadionu olma özelliğini taşır ve Sillyon’un antik dönemdeki kültürel ve sportif etkinliklerdeki önemini vurgular. Stadion, hem fiziksel büyüklüğü hem de bulunduğu konum itibarıyla Sillyon’un mimari ve toplumsal yaşamına dair önemli ipuçları sunar.

Stadionun doğusunda yer alan Roma Hamamı ise kentin sosyal yaşamının bir başka önemli unsuru olmuş. Mevcut planlamasına bakıldığında, hamamın beş sıralı salondan oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu yapı, Roma dönemi mimarisinin klasik özelliklerini taşır ve toplumsal etkileşim merkezlerinden biri olmuş. Roma Hamamı’nın Geç Antik Dönem’e kadar kullanılmış olması, kentin uzun bir süre boyunca gelişen kültürel ve sosyal aktivitelerin merkezi olduğunu gösterir.

SOSYAL VE KÜLTÜREL OLARAK ZENGİN BİR KENT

Bu iki yapı, Sillyon’un antik dönemde sadece bir askeri ve dini merkez olmadığını, aynı zamanda sosyal ve kültürel faaliyetler açısından da zengin bir yaşam sürdüğünü ortaya koymaktadır. Stadion ve Roma Hamamı gibi yapılar, kentin çok yönlü tarihi mirasının önemli parçalarıdır.

Sillyon, antik dönemden Bizans ve Türk-İslam dönemlerine kadar uzanan geniş tarihi süreçleri bir arada sunan nadir bir kent olarak öne çıkar. Kentin farklı dönemlere ait mimari yapıları, geçmişin izlerini günümüze kadar taşımış ve bu sayede Sillyon, tarihe tanıklık eden bir açık hava müzesi niteliği kazanmış.

BİRÇOK YAPI BULUNUYOR

Kentin akropolisinde yer alan Kastron, batı kesimde konumlanmış olup, savunma ve idari bir merkez olarak işlev görmüştür. İçinde kuzey duvarına yaslanmış bir praitorion bulunan Kastron, siperlik alanlarına sahip sağlam duvarlarıyla dikkat çeker. Bizans Dönemi’nde akropolisin kente taşınmasının ardından inşa edilen bu yapı, daha sonra Türk-İslam Dönemi'nde bir köşk olarak kullanılmaya devam etmiştir. Bu, Sillyon’un farklı dönemler boyunca stratejik ve idari bir merkez olarak önemini koruduğunun bir göstergesidir.

Akropolisin merkezinde yer alan A ve B Kiliseleri, kentin Bizans Dönemi’ndeki dini yapısının bir parçasını oluştururken, güneyde bulunan Sillyon Tiyatrosu muhteşem Pamphylia Ovası ve Akdeniz manzarasına hâkim konumuyla dikkat çeker. Ancak deprem ve heyelanlar tiyatronun bir kısmına zarar vermiştir. Sahne binası ve oturma basamaklarının bir bölümü yıkılmış olsa da, tiyatronun batı duvarı ve 12 oturma basamağı hala ayakta kalmıştır. Bu tiyatro, antik dönem mimarisinin hem estetik hem de mühendislik açısından ne denli ileri olduğunu gösterir.

GÖRKEMLİ TAPINAKLARI VAR

Kent akropolisinin güneyinde yer alan Tapınaklar Terası, iki farklı terasta yer alan görkemli tapınaklarıyla dikkat çeker. Merdivenlerle ayrılmış bu teraslar, Sillyon’un dini mimarisindeki zenginliği ve kutsal alanlarının ihtişamını gözler önüne serer.

Sillyon, oldukça iyi korunmuş yapıları sayesinde ziyaretçilerine geçmişi bugüne taşıyan bir deneyim sunar. Kentin mimari yapılarının büyük bir kısmının ayakta kalması, hem arkeologlar hem de ziyaretçiler için Sillyon’un tarihini tam anlamıyla keşfetme olanağı sağlar. Bu özelliğiyle Sillyon, farklı kültürlerin izlerini taşıyan, zamanın durduğu ve tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir antik şehir olarak özel bir yere sahiptir.

Muhabir: UĞUR FİDAN