Ormanlarımız yandı, yanıyor. Bağrımız yandı. Söndürme faaliyetleri başta plansız sonra da toparlanarak eşgüdüm halinde müdahale devam ediyor. Beş gün oldu. Son verilere göre 15 mahalle yandı ve yedi can hayatını kaybetti. Kim bilir ne umutları vardı?  Her ağacın, her canlının yanışı bizim bir yanımızı koparıp aldı.

Bir yangının dört bir yandan çıkması, bir sabotajı aklımıza getiriyor. Sabotajı gerçekleştiren bir örgütse: yersiz yurtsuz kalmayı mı istiyor? Ne olur yakmayın! Bir ağaç elli yılda meydana geliyor. Size yalvarıyorum. Bizi en büyük ceza ile cezalandırdınız. Bize bir şey kalmadı. Bari çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşamasına engel olmayın.

Yalvarıyorum size bırakın artık anız yakmayı, bırakın dikkatsizliği, ve/ veya rantı. Dünya malı dünyada kalır. Devlet elinden geleni yapıyor, ben ağlamaya devam ediyorum. Tarla açmak için yakmak olmasın.Ne olur ormanları yakmayın? Çaresizlik içinde ormandan kaçamayan canlıları düşünün. İnsanlar sizin düşmanınız ise, hayvanlar size nasıl bir zarar verdiler?

Sizin çıkardığınız yangınlarla: İnsanların çare arayışları, hoşgörüleri bitiyor.

Sizin çıkardığınız yangınlarla: Güzel ve umutlu günleriniz, günlerimiz bitiyor.

Sizin çıkardığınız yangınlarla: Türkülerimiz şarkılarımız bitiyor. Oysa ne güzel şarkıdır:

“Kestane, gürgen, palamut

Altı yaprak üstü bulut 

Gel sen burada derdi unut

Orman ne güzel, ne güzel…” Akıl melekelerinizi yanınıza alınız. Yoksa size de bana da yaşam hakkı yok.