Antalya'da son dönemde yabancıların olağan dışı göçü sebebiyle artan kira fiyatları, ev sahiplerinin eski kiracıları çıkarmak ve yeniden yüksek bedelle taşınmazlarını kiraya vermek amaçlı tahliye davaları açmalarına sebep olmuş ve bu yönde tahliye davalarında olağan üstü bir artış yaşanmıştır.

Türk Borçlar Kanunu'nun 350.maddesinde kiralayanın gereksinim, yeniden inşa veya imar amacıyla  kiralananı tahliye etmek istemesi halinde açılacak tahliye davasından söz edilmektedir.

 Kiraya veren; kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üst soyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa tahliye davası açarak taşınmazın tahliye edilmesini sağlayabilir. Ancak bu ihtiyacın mutlaka samimi olması gerekmektedir. Kiraya verenin uygun durumda olan başka taşınmazları varken iş bu davayı açması halinde davası reddedilir. Dolayısıyla kiraya verenin iş bu konut veya işyeri ihtiyacının mahkemede sağlam delillerle ispat edilmesi gerekmektedir.

Yargıtay 6.H.D, 2002/3436 E,  2002/3639 K, sayılı kararında tek başına soyut nişanın evlenmenin kesin olarak gerçekleşeceğinin delili olmadığını, kaldı ki dosyada nişanın gerçekleştiğine dair kesin delil de bulunmadığını, bu sebeple ihtiyaç iddiası samimi olmadığından davanın reddine karar vermek gerektiğini belirtmiştir.

Yargıtay 6.H.D.,2014/11405 E, 2014/11609 K, sayılı kararında yazlık ihtiyacının yaşam biçimi olarak sürekli konut ihtiyacının bir devamı olarak nitelendirildiğini, bu ilkeden hareketle taraflara yazlık ihtiyacına yönelik delillerinin ibrazı için imkan tanınarak dava konusu taşınmazın bulunduğu yer ve mimari yapısı itibariyle yazlık nitelikte olup olmadığı hususunun mahkemece araştırılması gerektiğine karar vermiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/224 E, 2015/2354 K, sayılı kararında; reşit olan bir kimsenin ayrı meskende oturmak istemesinin yasal hakkı olduğunu, anne veya babası ile birlikte oturmaya zorlanamayacağını, bu olgunun tek başına konut ihtiyacının varlığını kabule yeterli olduğunu belirtmiştir. Yargıtay, dava konusu bağımsız bölümün uzunca bir süre davacının mülkiyetinde olmasına rağmen davacının bu güne kadar kiralananda oturmayı tercih etmediği ve bundan sonrada oturma niyetinin bulunmadığına yönelik mahkemenin kabulünü yerinde bulmamış, bu sebeple kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

TBK'nın 350.maddesine göre kiraya veren kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkansız ise açacağı tahliye davası ile kiralananın tahliye edilmesini sağlayabilir.

TBK'da düzenlenen diğer bir tahliye sebebi ise yeni malikin gereksinimidir. Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden itibaren başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek (ayrıca bildirimin bir ay içinde kiracıya tebliğ edilmesi yani bildirimin kiracının eline geçmesi gerekiyor) koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir.

Bir diğer tahliye sebebi ise tahliye taahhüdüdür. Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra kiraya verene karşı kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği halde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir. Tahliye taahhüdünün geçerli olması için kira sözleşmesi düzenlendikten sonra düzenlenmiş olması gerekmektedir. Aksi halde tahliye taahhüdü geçerli değildir.

Diğer bir tahliye sebebi, kiracı bir yıllık sözleşmelerde bir kira yılı içinde kira bedelini ödemediği için kendisine iki kez haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren sözleşmenin bitiminden itibaren bir ay içinde açacağı tahliye davası ile iş bu sözleşmeyi sona erdirebilir.

Diğer bir tahliye sebebi ise; kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya veren, sözleşmenin kurulması sırasında bunu bilmiyorsa sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi sona erdirebilir.

Ayrıca İcra İflas Kanunu gereğince de kira bedeli ödemeyen ve kendisine bu kira bedelini ödemesi için icra dairesi tarafından gönderilen ödeme emri tebligatına rağmen otuz gün içinde ödeme yapmayan ve kira sözleşmesine de itiraz etmeyen kiracı hakkında da icra hukuk mahkemesinde tahliye davası açılarak kiracının taşınmazdan tahliyesi sağlanabilmektedir. İş bu yol tercih edildiğinde, diğer sebeplere dayalı olarak açılan tahliye davalarına nazaran davalar daha kısa sürede sonuçlanabilmektedir.