Hayatın karmaşasından bunalan, özellikle son birkaç yıldır güncelliğini koruyan milli meselelerin kurbanı, hayat yorgunu gençlerin nefes almak için kendilerini buldukları ve özgürlük alanı olarak nitelendirdikleri bu ütopya. İşte Urcan Koyuncuoğlu’nun dünyası.

Sanat tutkunu Urcan Koyuncuoğlu, Antalya’da Cumhuriyet Meydanı’nın arka sokaklarına gizlenmiş kendi dünyasında ziyaretçilerinin ruhunu tazeliyor. Çok küçük yaşlarda başlayan kaset toplayıcılığı hobisiyle 21 yıldır başka kalplere dokunuyor. Cumhuriyet meydanının ara sokaklarındaki dış dünyadan kopuk işletmesiyle hem ziyaretçilerini bir zamanların önüne geçilemez müzik kültürü alan Kaset devriyle buluşturuyor hem de sıcak sohbetiyle kaset kültürünü tanıtıyor. Benim de kendisinden, işletmesinden, içten karşılaması ve samimi sohbetinden çok derinden etkilendiğim Derme Çatma Vintage sahibi Urcan Koyuncuoğlu ile gazetemiz okurlarını buluşturmak adına keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Kasetçi (11) (Small)

ÇOK ÖZEL DUYGULAR

46 yaşındaki Antalya doğumlu kültür- sanat tutkunu Urcan Bey, kendisini 7 göbek Antalyalı olarak tanıtıyor ve ekliyor, “Biz o kadar Antalyalıyız ki benim annemin kızlık soyadı dahi Antalya.” Henüz 6 yaşındayken babasının Muratpaşa mevkisinde, ev hanımı annesi, devlet hizmetinde babası ve ağabeyi ile oturdukları mahallede, iki katlı müstakil evlerinin hemen karışışındaki kaset dükkanından kendisine aldığı kasetlerin müzik tutkusuna önayak olduğunu söylüyor ve “Kasetlere olan ilgim 40 yıldır varlığını sürdürüyor. 80’li yılların ortasında, 84-85 falan, babamın kasetçi bir arkadaşı vardı. Zaten o zaman dinleyebileceğin başka bir şey yok. Plak artık yavaş yavaş tedavülden kalkmak üzere. İnsanlar evlerinde bulundurmak istemiyor. O ilk kasetlerde Emel Sayın’ı hiç unutmuyorum. Emel Sayın’ın 85 yılında çıkardığı kaseti ile bu bende bir sevda olmaya başladı. O nesneye bir sevda aslında daha çok. Çok özel bir duygu. Herkes yaşamaz tabii. Benim yaşlarımda herkesin kaseti yaşamışlığı vardır muhtemelen ama benimki sonradan tutkuya dönüştü, almaya devam ettim. Kendim aldım, babam getirdi…  Evimizin çok yakınında bir kasetçi vardı, hemen karşımızda. Oradan veresiye kaset alırdım ben. Ben okuldan gelir kaset alırdım, annem gider öderdi. Öyle devam etti yıllar içerisinde ve sonra 2003’te de işim oldu.” Şeklinde belirtti

Kasetçi (2) (Small)

ÇOCUK YAŞTA DÜŞTÜĞÜ SEVDA ARTIK EVİ, YEMEĞİ, MESLEĞİ

Antalyalı müzik tutkunu ve kaset arşivcisi Urgan Koyuncuoğlu, yalnızca popüler olduğu zamanlarda değil, kasetler artık evrenselliğini, daha doğrusu geçerliliğini kaybetmeye başladığı dönemde ve sonrasında da tutkusuna sıkı sıkıya bağlanmış ve günümüzde oldukça geniş bir kaset arşivine sahip olmuştur. Yalnızca dinlemekle kalmayıp kaset kültürünün tarihi ve imalatı konusuna da oldukça ilgili yaklaşan tutkun, evi olarak da nitelendirdiği iş yerinde ağırladığı ziyaretçilerine hem enfes bir müzik ziyafeti çektiriyor hem de kaset kültürünün tarihinden bahsediyor. Konuşmayı da oldukça seven tutkun hem pozitif kişiliği hem de huzur naraları attıran eviyle dış dünya ile aranızdaki bütün bağlantıyı koparıyor. Çocuk yaşta bayram harçlıklarıyla dolan ceplerini koşa koşa kasetçi dükkanında boşaltıyor, nefes nefese kalmış halde, bir yandan da yeni kasetlerle buluşmuş olmanın verdiği heyecanla evine geri dönüp kasetçaların başını kendine mesken ediniyor. Daha çocuk yaştan tutulduğu kaset sevdası onu şimdilerin geniş bir müzik kütüphanesine sahip kaset arşivcisi olarak tanıtıyor.

Kasetçi (1) (Small)

ÇOK FAZLA ŞEY VARDI

Antalya Gündem Gazetesi okurlarına ardında kendi dünyasını barındırdığı kapılarını açan kaset arşivcisi Urgan Koyuncuoğlu, “Kendi aldığım ilk kasetim Sezen Aksu’nun Sen Ağlaması olmuştu. Bayram harçlığımla almıştım, nereden aldığımı hatta kasetin kapağındaki resimle birlikte yaşadığım hayal kırıklığını dahi çok net hatırlıyorum. Straplez bir bluz gördüm Sezen’in üzerinde, e zaman şartları o dönem öyle bir giyim tarzı daha yaygın değil, tabii biraz da çocuk aklıyla bu nasıl olabilir diyorum. Üst tarafı görünüyor Sezen Aksu’nun resmen çıplak. Çok fazla şey vardı, o zamanlar benim için bu çok fazlaydı” diyerek güldüren çocukluk anısını kendisi de kahkahalara boğularak anlatıyor. Tabii bir yandan mest eden anılarını paylaşırken bir yandan da yeni başladığı oyuncak koleksiyonunun, özenle bugünlere taşıdığı kasetçalarlarının, ünlü şarkıcıların ilk çıkan posterlerinin asılı olduğu duvarların bulunduğu oda içerisinde o zamanlara olan bağlılığını ve özlemini de derinden hissettiriyor.

Kasetçi (9) (Small)

TRT ZİHNİYETİ BİZİM EVİ DE VURDU! ARABESK YASAKTI

Her sanatçıya saygı duyan, kimileri karakterine hitap etmese de her müzik türüne hakim olan sanatla harmanlanmış kaset arşivcisi ailesinden bahsederken vefat eden babasını da anıyor. “12 Şubat 1978 doğumluyum ben. Annem ev hanımıydı babam devlet memuru. Bir de ağabeyim var. Biz de her kardeş kadar anlaşamazdık o zamanlar. Babam devlet memuru olduğundan biraz sert bakardı bazı şeylere, o kadar da anlayışlı olamadı. Bizim zamanlarımızda, yani 80’li yıllarda öyle çok kaset çıkmıyordu, çıkıyorsa da eve gelen albümler çok sınırlıydı. Ha bir de evimizin kuralıydı bu, bizim eve arabesk girmezdi mesela. Babam çok sinirlenirdi, yasaktı. Anlayamadım o zamanlar ama bu şey muhtemelen yetiştirilme tarzıydı, 68 kuşağı TRT tutumuyla baktığı için olaya… Eski bir evimiz vardı, iki katlı. Üst katıydı benim ilk dükkanım. 12 yıl orası benim meskenim oldu. Hem çocukluğumun evi orası hem de ilk iş yerim.”

Kasetçi (6) (Small)

BABAMDAN YEDİĞİM DAYAKLA SANAT OKULU HAYALİMİ İÇİME GÖMDÜN

“İlkokul, ortaokul, lise hepsini burada, Antalya’da tamamladıktan sonra şan dersi almak ve tiyatro okumayı çok istedim ama o yıllarda Antalya’da hazırlanabileceğimiz bir dershane yoktu. Bir de o zamanlar böyle şeyler çok karşılanmazdı. Babam bahsettiğim gibi memurdu, burada döner gazinonun arkasında eski bir NATO ofisi vardı, orada memurdu. Yöneticiliğe kadar yükselmişti. Haliyle biraz sert bir mizacı vardı. Ben şana ve tiyatro çok istedim. Tiyatroya hazırlanmak istediğimi duyunca babam beni çok fena dövmüştü. Babamdan yediğim o dayakla ben hayalimi içime gömdüm. Biraz çekingen biri olmaya başlamıştım o günden sonra. Özgüvenim kırılmıştı, ürkmüştüm…” Babasından yediği dayak onu bir süreliğine sanata küstürmüştü. O artık şan dersleri almak ve tiyatro eğitimi alma isteğini, kursağına dizilen hayalleriyle birlikte kalbinin derinlerinde saklamıştı.

Kasetçi (3) (Small)

Fakat aradan günler geçti, haftalar, aylar ve yıllar geçti. Hayallerini yaşayamamış, hayalleri için savaşmamış biri olmadığını biliyordu ve pes etmedi. Seneler onu yıpratsa da sanata olan haz dolu, şehvetli bakışından hiçbir şey götürememişti. “Ama sonra gittim, gittim vazgeçmedim” dedi Urcan Bey. Gitmişti gitmesine fakat o edindiği çekingenliğin kirli ellerini boğazından sıyırıp atamamıştı. Genç yaşta heyecanının önüne konulan taşlar onu sanat okulunda başarılı biri yapamasa da hisli sanatsever hiçbir festivali kaçırmadığını dillendiriyor ve “Kısa film festivalleri, Avrupa film festivalleri, geçen yıl yapılmamasıyla bizi çok üzmüş olan Antalya film festivali, tiyatrolar, gösteriler… Hiçbirini kaçırmam” cümlelerine açıklamasında yer veriyor.

Kasetçi (7) (Small)


VİDEO KASET ARŞİVİ İLE İDDİALI, ZORLARSAM İLK BEŞE GİRERİM DİYOR

Eşsiz dünyası ve nahif ruhunun enerjisi bütün odayı kaplıyor. Kasetlerden oluşan uzunca rafları yaran kapı, bambaşka bir sanatı harmanlıyor. Urcan Bey’in zanaatı
herhalde matruşka gibi. Açtıkça niceleri karşılıyor ziyaretçileri. “Video kaset arşivim var benim. Onda biraz iddialıyım işte. Antalya’da ilk ona hatta zorlarsam ilk beşe girebilirim. Türkiye’de iyi bir arşive sahip olmayı düşünüyorum. Bu da hatırlanır bir şey bence. Son dönemlerde özellikle, böyle 17-18 yaş grubu misafirlerim çok oluyor, yeni yeni merak salanlar. Genel olarak da 25-40 yaş aralığında oluyor konuklarım. Böyle tatlı, keyifli işte. Dostlarla, siz de çok gençsiniz sizden örnek vereyim sizler gibi gençlerle böyle tatlı bir hayatım var” diyerek içten sözleriyle bir kez daha gönül kazanıyor sanatsever.

Kasetçi (12) (Small)

HAYAT BUDUR

Küçük yaşlarda hobi olarak başlayan kaset sevdasını, sonradan büyük bir sanata dönüştüren kaset arşivcisi Urgan Koyuncuoğlu, son 5 yıldır annesiyle beraber yaşıyor. Özellikle babasını kaybettikten sonra ailesiyle pek vakit geçiremediğini ve geçen zamanın geri getirilemez, tekrar yaşanamaz olduğunu hatırlayıp annesinin yanına taşınıyor. Telafisi olmadan akıp giden, giderken kimi zaman sevdiklerini, değerlerini de kendisinden götüren zaman için üzülmeyi değil, ona acınası gözlerle bakarak büyüklük taslamaya çalışan zamana inat, içinde olduğu ve ileride yaşayacağı her saniyeyi dolu dolu yaşıyor. Hayat budur diyor usta arşivci yaşamak budur, bu.

Kasetçi (5) (Small)

KASET ARŞİVİ

Kaset arşivciliği ve kentin kalabalık caddelerinden birinin ara sokağındaki evi kendisine oldukça huzurlu ve ferah bir hayat sunuyor. Ekonomi onu da vurmuyor mu sanki, elbette vuruyor ama kendisi maddi değerlerin ve maddi zenginliğin daima değişebileceğini, hayatta iniş çıkışların elbette mümkün olduğunu belirtirken, manevi kazancın sürdürülebilirliğinin daha mümkün olduğunun altını çiziyor. Kaset arşivciliğinin yanı sıra bu süreçte pek çok başka işte de görev aldığını fakat yaptığı işlerle hiçbir zaman bir bağ kuramadığını belirten sanatsever Urcan Bey, “Satış elemanlığı falan çok yaptım. DNR'da yaptım, daha başka yerlerde yaptım. Ama mutlu olamadım çünkü buymuş demek ki ya. Yani tek kişilik böyle serbest bir işte olabilmek, mesela şu sohbeti yapabilmek benim için çok önemli, çok kıymetli” sözleriyle iş deneyimlerine değiniyor.

Kasetçi (8) (Small)

BİR KADEME YUKARI ÇIKMAYI HEDEFLİYORUM

Muratpaşa’nın merkezinde, şehrin alışılagelmiş kalabalığından sıyrılıp kendi harikalar diyarında ağıladığı misafirlerine daha kaliteli bir sohbet imkanı sunmayı hedefliyor sanatsever. Ve ağzından şu cümleler dökülüyor, “Hedefim var aslında dükkanla ilgili. Bir kademe yukarı çıkmak istiyorum. Çünkü uzun süredir ilgisiz kaldı burası ve artık böyle dükkan kendini biraz kusuyor gibi tabiri caizse. Biraz ağır bir işçilik ama böyle bir şey istiyor. Bir ötesi, bir kafe gibi. Üzerine bir ikinci kat istiyor, aheste aheste kulakları okşayan kasetler, yanına bir kahve, bir tatlı bir eşlikçi arıyor. Bir kafe istiyor. Belki sonrasında yapılacak imza günleri olacak. Çok şey var hayalimde ama bunu da yapabilecek miyim bilmiyorum, emin değilim. Pandemiden önce baya düşünmüştüm bunun üzerine, pandemi oldu, doğru düzgün sokağa çıkamaz haldeyken kim gelecekti ki buraya. Keşke o zaman yapsaydım ama işte. Ekonomik imkanım olursa yapacağım ama, kafama koyduğum bir şey. Kaleiçi’nde bu hayalimi hayata geçirmeyi çok istiyorum özellikle. İnşallah olur.”

KASET DEVRİ YENİDEN GELECEK, ESKİYE DÖNÜŞ VAR

Antalya’nın merkezinde kendi ütopyasını yaşatmakla kalmayıp bu refah alanını ziyaretçileri ile paylaşan kaset arşivcisi, çok güzel geri dönüşler aldığını belirtiyor ve insanların artık geçmiş zaman kültürüne yakınlaştığını ifade ediyor. 46 yaşındaki kaset arşivcisi Urcan Koyuncuoğlu, “Kaydın ilk başlangıcı bantla başlıyor. Yani herhangi bir şekilde stüdyoda bir kayıt yaptığınızda ilk bantta kayıt yapılmıyor. En azından o dönem öyleydi. Sonra aslında bu bantlar, o bantların biraz daha küçültülmüş ve taşınabilirliği kolay hale gelmiş bir oluşum. Bildiğimiz analog banttır bu. Bunlardan daha büyükleri işte radyo çekimlerinin veya işte müzik stüdyolarındaki şarkıların kanaldan banta geçirilip birleştirilmesinde kullanılıyordu.

UZUN YILLAR DÖNGÜ

Onun için bunun dinleme kalitesi ve keyfi iyi bir cihaz gördükten sonra çok keyifli hale geliyor. Hani bası daha rahat duyabiliyorsunuz, ayrıntıları daha rahat duyabiliyorsunuz. Çok uzun yıllar böyle bir döngü aldı bu. Şu anda ikinci el kasetler korkunç fiyatlara satılıyor. İnternet ortamı da dahil çok büyük bir talep var, gençler meraklılar. Bu bilgileri öğrenmek, hatta o duyguyu hissetmek istiyorlar. Bunu gören yapımcıların mutlaka harekete geçeceğini düşünüyorum. 4 yıl sonra 5 yıl sonra ne kadar olur tam olarak bilmiyorum ama kesinlikle geri dönecek. Önce yurt dışında başlayacak her zamanki gibi, bizimkiler de görüp etkilenecek.

Kendi sınırları içinde ziyaretçisine bambaşka bir deneyim yaşatan kaset arşivcisi, bu tatlı hülyayı devam ettireceğini belirtiyor. Kendisini ve işletmesini ziyarette bulunan çoğu kişinin tekrar tekrar uğradığının ve kendisinin de bu durumdan çok keyif aldığının altını çiziyor. Antalya’nın saklı cenneti olan Derme Çatma Vintage, 21 yıldır ziyaretçilerini ağırlıyor.

Muhabir: STAJYER MUHABİR / BAHAR KARA