Çağımızın en tehlikeli hastalığı nedir biliyor musunuz?
Yok yok koronodan bahsetmiyorum. Ya da kanserden.
Ortalıkta başka bir virüs var. Tam teşhis edilemiyor tıp alemince. Ama etkileri belirgin ve yaygın. Tüm dünyaya yayılmış gibi.
Bu yeni virüsün adı konmadığı için etkisi üzerinden tanımlayabiliriz ancak. Girdiği bünyede “utanma duygusunu” felç ediyor. Ve kalıcı hasar bırakıyor. En belirgin özelliği bu.
“Utanmazlık virüsü” olarak adlandırabileceğimiz bu mahlukat çok sinsi. Öyle korona gibi temasla, hava yoluyla falan değil her şekilde yayılabiliyor. Hatta ben TV den, sosyal medyadan, gazetelerden bile yayıldığına eminim. O derece bulaşıcı yani.
Bir gün bakıyorsunuz bizim politikacılar enfekte olmuş. Utanma duygularını kaybetmişler. Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Yüzlerde en ufak bir kızarma yok. Bir iki gün içinde ta ABD’den benzer utanmaz adamlar çıkıyor.
Bu ne hızdır bilemedim. Bir gün sonra Fransa’ya ulaşmış, Paris’te. Oradan hop Hollanda.
Tabi biz uzaktan sadece o ülkelerin ileri gelen şahsiyetlerinde teşhis edebiliyoruz virüsü. Halkın durumunu anlamak zor. Ama geçtiğimiz günlerde ABD’deki senato baskını, halkın da yarıya yakın bir kısmının bu virüs tarafından ele geçirilmiş olduğunu düşündürdü. Çünkü hem seçimi kaybet hem de utanmadan mızıkçılık çıkar. Bu sağlıklı bir insanın davranışı değil.
Zaten bu virüsün dünya halklarına yavaş yavaş yayılmakta olduğu kanaatindeyim ben. Bunu her yerde görmek de mümkün.
Spor müsabakalarında, hakemin yanlış kararıyla kazanmaktan utanmayan taraftarlar, medyada iktidara yaranmaya çalışan gazeteciler, iş hayatında karşısındakini kazıklamaktan zevk alıp bunu maharet zanneden tüccarlar, hatta akademik alanda geldikleri makamları hak etmediklerini bilen ama istifa etmek aklının ucundan bile geçmeyen bazı profesörler, rektörler kesin enfekteler.
Teste gerek bile yok.
Utanmazlık arlanmazlık her yerde.
Ama bu virüsten korunmak için bazı önerilerim var benim.
Öncelikle virüs insan ruhundaki bencillik reseptörlerine bağlanıyormuş. Ayrıca kanda vicdan dediğimiz antikorların az olması veya hiç olmaması da etkili hastalanmakta. Bir de sağınız aşırı, solunuz kuvvetsiz ise tam virüse açık durumdasınız.
Bunlara dikkat etmek gerekiyor.
Yakalanınca ilk semptomlar, içinizden gelen yabancı düşmanlığı, ırkçılık, kadın ve hayvan haklarına duyarsızlık gibi faşizan eğilimlerde artış, herkesi aptal kendini akıllı zannetme düşüncesinin oluşması ve adalet duygusunda net bir azalış olarak belirlenmiş. Bir de bol bol yalan söylemek. Utanmazca…
Tabi bunların her biri tek başına teşhis için yeterli olmayabilir.
Ama zaten genellikle hepsi birden aynı anda görülmekte bir bünyede.
Tedavisi kesin olmamakla birlikte, hafif vakalarda, bol bol kitap okumak, türkü dinlemek, kedi/köpek beslemek, fakire fukaraya karşılık beklemeden iyilik yapmak gibi evde basit yöntemlerle başa çıkılabileceği düşünülüyor.
Tabi bunlar her milletin kendi kültürüne göre değişebilen tedavi yöntemleri. İngilizler de John Lennon dinleyebilir mesela. ABD’liler Joen Baez.
Ama karşılıksız iyilik kısmı şart.
Hastalığı daha ağır geçirenler için, düşman oldukları veya aptal yerine koydukları toplulukların içinde, birkaç aylık düşük bütçeli bir kamp hayatı gibi, daha sert yöntemler üzerinde çalışılmakta.
Burada yüz kızarması iyileşme alameti olarak önemli bir gösterge. Ne zaman kızarırsa o gün taburcu olabilir hasta.
Ama hala düzelmiyorlarsa yoğun bakım olarak akıl hastaneleri devreye girecektir sanırım.
Bu virüs koronadan daha tehlikeli emin olun.
En kısa zamanda DSÖ pandemi ilan etmeli.
İnsanlık tehlike altında.
Çevrenize bir bakın isterseniz.
Belki buralarda da yayılmıştır bu melun “utanmazlık virüsü”.
En son bir de aynaya bakın lütfen.
Sağlıklı günler dilerim.