Medeniyet kelimesinin Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğündeki anlamı: Uygarlık, bir ülkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, fikir, sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümü.

Medeni olmak da yine TDK sözlükte, kültürlü, eğitimli, görgü kurallarına uyan (kimse) olarak tarif edilmişler.

Şimdi bu tanımları burada bırakalım.

Son zamanlarda günde iki kez sokaklarda yürüyüp yakındaki parklarda zaman geçiriyorum. 

Bunu beden ve ruh sağlığım için yaptığımı söylemek isterdim ama tahmin edebileceğiniz gibi evimde misafir olan kızımın köpeğinin ihtiyaçları asıl sebep. 

İtiraf etmem gerekir ki o sevimli dört patili dostum olmasa kendim için böyle sağlıklı ve rahatlatıcı yürüyüşler yapmam ben. O yüzden bu misafirden hiç şikayetçi değilim.

Tabii her gün evin bulunduğu bölgede iki kez yürüyüş yapınca insan hep arabayla yanından geçip gittiği parkları, sokakları başka görüyor, tanıyor.

Hemen söyleyeyim, sokaklarımızın ve yeşil alanlarımızın durumu hiç güzel değil. Bir parka girdiğinizde, naylon poşetler, pet şişeler, kabuklu yemiş artıkları, bira şişeleri, aklınıza gelebilecek her türlü çöp yerlerde sizi karşılıyor. Karşılamakla kalmıyor, tüm yürüyüşünüz sırasında size eşlik ediyorlar. 

Günde iki kez aynı parka girerseniz o çöplerin gün içinde belediye görevlileri tarafından toplandığı ama mümtaz halkımızın hemen yerlerine yenilerini ürettiklerini görüyorsunuz. Ülkemizin üretim konusunda en başarılı olduğu alan bu sanırım. Her gün farklı tip ve ebattaki çöplerimizi sergiliyoruz yeşilliklerde. Üreticilerimiz garezleri varmış gibi çöp kutusunun iki metre yanında yere atıyorlar yedikleri içtiklerinin ambalajlarını. 

Anlaşılır bir şey değil. Gerçekten insanın garezi olması lazım doğaya, yeşilliğe. 

Parkın en temiz yeri, çöp kutularının içi. Şaka yapmıyorum. Bir parka gittiğinizde bakın.

Sokakların ve yeşil alanların bu durumlarından dolayı belediyeyi suçlamak, çalışmadıklarını iddia etmek kolaycılığa kaçmak olur. Belki onların da hataları yetişemediklerini yerler vardır. Bazı parklarda çöp kutuları olmaması gibi. Ama sorun daha başka bence.

Kızımı ziyaret etmek için arada bir yurt dışına çıkıyorum. Oralardaki parkların durumu geliyor gözümün önüne. Muhtemelen yüksek işçi maaşları yüzünden çok daha az personelle ve çok daha az sıklıkla temizleniyor parklar, yollar. Ama yerlerde doğanın kendi ürettiği toz, dökülmüş yapraklar, ölmüş çiçekler dışında çöp görmüyorsunuz. Hatta sigara izmariti bile göremezsiniz. Çünkü yeterli çöp kutusu ve onları kullanan medeni bir toplum var. 

Evet dönelim medeniyet ve medeni olma tanımlarına. 

Kültürlü, eğitimli, görgü kurallarına uyan kimse.

Ben olsam buna “çevresine ve doğaya saygılı” sıfatlarını da eklerdim. 

Bankadaki para miktarımız, ismimizin önündeki prof ünvanı, kartvizitimizdeki makamımız bizi medeni yapmıyor. Çevreye, doğaya ve başka insanların yaşamına gösterdiğimiz saygı bizi o sıfata layık hale getiriyor.

Belki asıl sorun “medeni olmak istiyor muyuz?” sorusudur.

Ben bundan pek emin değilim işte.

Biraz külfetli medeni olmak.

Düşünmeyi, hissetmeyi ve çöp kutusuna kadar birkaç adım atmayı gerektiriyor.

Zor iş.

Belki bir gün…