Canlı cansız evrendeki herkes birbirinden çalar. Kuşlar darı çalar. Yırtıcılar bölge çalar. Bitkiler mineral, elementler diğer elementleri çalar. Tabi ki insan da çalar. İhtiyacı oldukça, fırsat buldukça, ‘dur’ diyen olmadıkça çalar. Zaman ise her şeyi çalar.

Kendisinin ya da bir başkasının çok dürüst olduğunu ve asla çalmayacağını iddia edenler olacaktır. Hayır, bunlar doğru değil. Hem de en fazla ve planlayarak çalar.

İnsan çalar!

Evrendeki diğer varlıklar, ihtiyacı olduğunda -gerektiği kadar- çalar. Ama insan sürekli çalar, mütemadiyen çalar, bıkmadan usanmadan, gizli ya da açık, bazen de sizin rızanızla çalmaya devam eder. Çünkü asla doymaz. Karnı doysa gözü doymaz. İnsanın içindeki boşluk evrenin boşluğundan daha büyüktür. Sürekli o boşluğu doldurmaya çalışır. Ama asla dolduramaz. Bu yüzden bıkmadan, usanmadan, yorulmadan çalar da çalar. Sonra bir daha çalar. Daha az enerji ile daha çok tüketmek için bir yoldur hırsızlık. Bütün suçların anasıdır. Bütün suçlar hırsızlıktır. Ya nedeni ya amacı ya da sonucu hırsızlıktır. Biraz düşünürseniz, cinayet işlemek bir anlamda hırsızlıktır. Cinsel saldırılar da…

İnsan çalar!

Hiç kimseden çalamazsa annesinden, babasından, eşinden, kardeşinden, çocuğundan çalar. Yine de doymaz; kendinden çalar. Kendi geleceğinden, onurundan, doğmamış çocuklarından çalar. En fazla da kadının emeğinden, çocuğun umudundan çalar.

Ve bunun bir çözümü yok. Çünkü ne kadar çalarsa çalsın insanın içindeki o boşluk asla dolmaz. Bütün bunlara rağmen biz yine de çözüm bulmak için biraz çabalayalım.

Bir dünya hayal edelim.

“…Tüm insanların sağlıklı anne ve babadan doğduğu, sağlıklı ve eğitimli bir ortamda yetiştiği bir dünya düşünelim. İnsanların değerlerini ve davranışlarını mükemmel hale getiren erdemli bir çevrede yaşadığı, hiçbir zaman yoksulluk ve yoksunluk çekmediği bir dünya. Gerekli eğitim ve donanımlarla en uygun iş olanaklarının sağlandığı bir dünya. Öğrencilerin güven sarsıcı şeyleri sadece eğitim videolarındaki hayali senaryolarda gördüğü bir dünya. Herkesin sağlıklı, mutlu, başarılı ve varlıklı bir yaşam sürdüğü; yaşamaktan tatmin olduğu, travmaların ve ukdelerin sözlüklerden silindiği bir dünya…

Bütün bu altyapının üzerine bir de insanların her yerde kamera ve sensörlerle kontrol edildiği; eşyaların çiplerle takip edildiği; hiçbir sistemsel açık bulunmayan bir yapı…

İnsanların bilinçli olduğunu, otokontrol mekanizmalarının iyi çalıştığını ve kişilerin diğerleri tarafından kontrol altında tutulduklarını; mükemmel bir adalet sistemi ve son derece sert yasal düzenlemelerle hırsızlığın sıfır toleranslı bir suç olarak tanımlanıp uygulandığını varsayalım…”

Aklınıza tatsız tuzsuz robotik bir dünya mı geldi? Öyle değil. Robotlar insan operatörlerin yönetiminde yorucu ve tehlikeli işleri yaparlar. Burada robotlardan değil, insanlardan bahsediyoruz.

Peki, insan bu ütopik dünyada da çalar mı?

Hiç şüphe yok. Çalar. Yok denecek kadar az da olsa çalar.

Bundan kurtulabilir miyiz?

İyi bir üretim sistemi, iyi bir paylaşım düzeni, iyi bir eğitim, iyi bir yaşam standardı, iyi bir adalet sistemi ve birbirini denetleyen bilinçli insanlarla bu iş çözülür. Sıfır olmaz. Ama azaltılabilir. Sıfır olması için tüm insanların robota dönüşmesi gerekir. Ve bunu hiçbirimiz istemeyiz.

İn-san Ça-lar!..

Her şeyi çalar. Eşyanızı, paranızı, emeğinizi, yemeğinizi, devlet malını, yetim hakkını çalar. Masumiyetinizi, duygularınızı, inanışlarınızı, geleceğinizi çalar. Bilginizi, enerjinizi, zamanınızı tereddüt etmeden çalar.

Bunu asla unutmayın ve kişisel önlemlerinizi alın. Şu an o ütopik dünyada değilsiniz ve uzunca bir süre oraya varamayacaksınız. En yakınlarınıza karşı bile dikkatli olmanız gerekir. Çaldırmayacaksınız. Emeğinizi koruyacaksınız. Ürettiğinizi koruyacaksınız. Çocuklarınıza hem çalmamayı hem de emeğini çaldırmamayı öğreteceksiniz. Elinizdeki artı değerleri koruyacaksınız. Hırsızlara fırsat vermeyeceksiniz. Bu çok önemli. Şimdi gözlerinizi açın ve üzerinize düşeni yapın. Sağlıcakla…