Merhaba,

Hemen her evin salonunda ve hatta son dönemlerde mutfakta, yatak odasında başköşede duran ve herkesin bağımlısı olduğu bir şey var. Bu adına bir şey dediğim, en az sigara kadar zararlı! Bağımlılık yapan, olmayan hayatlara özendiren, sanki bu coğrafyada herkes konakta yaşıyormuş gibi hayaller kurduran, müzik ve kurgusuyla kimi zaman içten içe insanı değiştiren en kötü şey… Televizyon!

Televizyonun ilk çıktığı yıllarda evlerimiz renkli, ekranlar siyah beyazdı. Şimdi hayatlarımız siyah beyaz, ekranlar renkli bildiğiniz gibi.  Ben televizyonla 7 yaşımda tanıştım. Eve farklı bir ses ve hava katan bu garip aleti saatlerce izleyebilirdim ama, yayın saatliydi o yıllarda. Bende ekran karıncalı yayına geçene kadar izler, sonrasında oflaya puflaya karşısından ayrılırdım bu siyah beyaz ekranının.

Herkeste televizyon olmayan yıllarda radyo evin en kıymetlisiyken televizyon yavaş yavaş her eve girmeye başladı. Herkes büyülenmiş gibi ekrana kilitlenmişti. Evdeki sohbetler bile azalmıştı, anneler mutfaktan daha çok televizyon karşısında vakit geçirdiğinde,n ocakta pişen yemekler yanmıştı. Son ses televizyon izleyen ve bu sihirli kutunun büyüsünde kalan bazı komşularımızı, hırsız soyup gitmişti ve onlar dizi bittikten sonra soyulduklarını anlamışlardı. Komik, ilginç, değişime açık yıllardı. Televizyon o yıllarda biraz daha masumdu sanki. Çizgi filmler, kovboy filmleri, belgesellerin en güzelleri ekrandan evimize girdiğinde o büyülü dünyayı renkli görmeyi ne çok isterdik. Hatta o yıllarda belgeseli ceza olarak değil bilgilenmek için izlerdik. Kelime yarışmaları, çocuk yarışmaları derken güzeldi o yıllarda ekranlardan eve yansıyanlar…

Uzun yıllar siyah beyaz ekranlarla haşır neşir olduğumdan olsa gerek, renkli televizyonu saatlerce siyah beyaz diye izlediğimi geç farketmişim. Babam bana “ kızım bir şey dikkatini çekmedi mi” dediğinde, hayır dediğimi hatırlıyorum. O gün annemle babam, ekranda ki haber spikerinin kazağının rengini konuşana kadar benim hayatım hala siyah beyazdı. Keşke ekran hep siyah beyaz kalsaydı ve hayatlarımız rengarenk devam etseydi.

Şimdilerde reklam arası dizi izlenen dönemlerde, kimin eli kimin cebinde programlarına mecbur bırakıldık. Kaynanalar hamamları bırakıp oğullarına televizyon programlarındaki yarışmalardan gelin arar oldu. İnsanlar evine yiyecek götüremezken, kocaman kocaman insanlar yemek programlarında birbirleriyle alay edip, sanki her gün özel sofralarda yemek yermiş görgüsüzlüğüyle aklı başındaki insanların hafızasına kazındılar. Fakir kızların zengin konaklarında yaşamak için akla hayale gelmeyecek işler yaptığı diziler yüzünden mutsuz kızlarımız çoğaldı. Emniyetin bulamadığını bulan polisiye tadında saçma sapan programlarda bağıra çağıra hakaret etti herkes birbirine. Konulu ve eğlenceli filmler ortadan kalktı her şey arabeske sardı. Yarışmalar, haber programları, siyaset tartışmaları, sohbet ve eğlence programları hoppp diye rafa kalktı, içi boşaltılmış bir televizyon beynimizi saçma sapan şeylerle doldurarak görevini tamamladı ve insanlığın içini boşaltmak için görevine devam ediyor.

Televizyondaki hayatlar yüzünden ölen çocukları, evlerini terk eden insanları, kaçan ya da kaçırılan kızları hatırlayın. Mafya dizisi etkisinde kalan, bir baltaya sap olamamış insanların mafyaya büründüğü zamanları unutmayın.

Yıl 2024 ve benim 7 yaşındayken izlediğim samimiyette hiçbir programın insanlığa sunulmadığı televizyon denen, insan beynini uyuşturan aletten lütfen çocuklarınızı uzak tutun. Uzak tutun ki kültürel anlamda yeniden toparlanabilelim. Ve aydınlık yarınlar için birlikte harekete geçebilelim.

Belgesellerin ceza olarak izlenilmediği, Necefli maşrapanın bir sanat programında değerinin bilindiği, komedi programlarının insan hayatındaki önemli yerinin hatırlandığı televizyon programlarıyla yeniden buluşabilmek, bol kahkahalı filmlerle keyifle yaşamak dileğiyle.

Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle…