Bugün depremin 16’ıncı günü. Bazı acılar hala tazeyken, bazıları depremi çoktan unuttu. Sosyal medyada kahvaltı sofraları, düğün, kahve fotoğrafları paylaşılmaya başlandı. Biz Türk milleti olarak balık hafızalıyız. O kadar çabuk unutuyoruz ki. Depremin ilk zamanlarında aman eksik kalmayayım deyip sosyal medyada harala gürele deprem fotoğrafları paylaşanlar. İki günde bu büyük felaketi unuttu. Unutmamalıyız. Daha öncekileri unuttuğumuz için şu anda ben bunu yazıyorum. Unuttuğumuz için birçok insan öldü. Türk toplumu bence derin incelenmesi gereken bir toplum. Sosyolojik olarak belki de eşi benzeri olamayan bir millet. Merhametli, birlik ve beraberlik içinde olduğu kadar unutkan ve…

İnanın yazıyı yazarken birçok kelimeyi yutuyorum. Gerçekleri yazamamak zoruma gidiyor. Tarihe meraklı olduğum için Osmanlı tarihinden tutun, Türkiye tarihine varana kadar birçok konuya hakimim. Hiç böyle bir dönem olmadı. İnşallah bir daha da olmayacak. Tarihe baktığımda aklıma ilk gelen soru “İktidarlar mı halkı değiştirir? Yoksa halk mı iktidarı?” oluyor. Düşününce iktidarların halkı değiştirdiğini görmek çok acı. Sosyal medyada da çok sık denk geliyorum. ‘Ak Parti’yi kötülemeyin’ sözlerine. Doğruyu söylediğinizde kötüleme olmaz. Bu ülkede 20 yıldır iktidar olan ve ülkeye kendi çıkarları doğrultusunda çeki düzen veren ve bu düzenin neye yol açtığını göremeyecek kadar kör olan bir iktidarı eleştirmek hepimizin hakkı. Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde ‘Bize bir yıl verin’ dedi. Ne bir yılı ya. Bu halk size 20 yıl verdi. Sonuç? Benim aklım, mantığım almıyor. 20 yıldır bir ülkeyi yöneten bir iktidar nasıl oluyor da mağdur edebiyatı yapıyor. Doğal afetleri iktidarlar engelleyemez ancak önlem alabilir. Deprem bölgesi olan yerlerde çıkardıkları imar aflarından dolayı yapılan evlerde binlerce insan öldü. 1999 depreminden sonra toplanan paralar uçtu gitti. Bundan dolayı depremzedelere ulaşamadık. Liyakatsiz insanlar yüzünden enkaz altında sesi gelenleri kurtaramadınız. Köylere ulaşamadınız. İnsanlar devlete olan güvenini kaybettiği için AHBAP ve BABALA’ya bağış yaptı. Çıkıp onları bölücü ilan ettiğiniz. AFAD’a verilmeyen desteği televizyonlarda aradınız. Birçok bölgede hala çadır yok. Neden bu çadırlar gitmiyor? Sizin elinizdeki basınınız bile sizin yapıtlarınızın güzellemesini yapamayacak hale geldi. Çünkü yaşananları en gaddar insanın bile vicdanı kabul etmiyor. Bu kadar şeyin üstüne çıkıp nasıl bir yıl daha istiyorsunuz?

Bir de şunu merak ediyorum. Rahat uyuyabiliyor musunuz? Bu ülkede sıradan bir vatandaş olarak ben uyuyamıyorum. Siz uyuyabiliyor musunuz? Uyuyorsanız nasıl uyuyorsunuz? Uyuyamıyorsanız da artık zarar vermeyin. Daha 26 yaşında bir genç olarak söylüyorum. Geleceğimizle artık daha fazla oynamayın. Bizi sevdiğimiz ülkeden nefret ettirmeyin. Çok doluyum, çok üzgünüm. Ben unutamıyorum cebinde bisküvi taşıyan babayı, ben unutamıyorum ‘yalvarırım çocuklarımın sesi geliyor kurtarın onları’ diyen annenin çocuklarının cesetlerine sarılmasını. Ben unutamıyorum cenazesini motosikletin üstünde taşıyan adamı. Ben unutamıyorum günlerce ölen kızının cesediyle el ele oturan babayı. Ben unutamıyorum ‘Paramız yok. Beni özel hastaneye götürmeyin’ diyen çocuğu. Ben unutamıyorum annesi için umre parasını ayıran kızın ve annesinin ölmesini. İşte ben bunları ve bunlar gibi onlarca şeyi unutamadığım için uyuyamıyorum. Ne olur sizde uyumayın? Yaptıklarınızın birçoğuna hakkınız yok. Size bunu hakmış gibi verenlerin suçu sizden daha çok. Ama olan ülkesini gerçekten seven, bu ülkeye saygı duyan, geleceğe umutla bakan insanlara oluyor. Umudumuzu, geleceğimizi aldınız. Daha ne istiyorsunuz?…