JMO Antalya Şubesi, 25 Mart Dünya Su Günü kapsamında suyun önemine dikkat çekmek amacıyla Dünya Su Günü programına imza attı. Etkinlik kapsamında Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Gürhan su ve tıbbi jeoloji sunumunda suyun önemini vurguladı. Bir diğer konuşmacı Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin Leventeli, su temini konusunda bilimsel ve teknik yaklaşımları aktardı. İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi'nde gerçekleştirilen programda. Antalya Büyükşehir Belediye Başkan vekili ve JMO Antalya Şubesi Eski Başkanı Bayram Ali Çeltik söz aldı. Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı, programın başında suyun önemine dikkat çekti.
"SU STRATEJİK ÖNEME SAHİP"
JMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Göreve başladığımızdan bu yana toplumu ilgilendiren, kamuoyunu ilgilendiren hiçbir konuda duyarsız kalmadık. Hiçbir şekilde geri adım atmadık. Doğru olduğuna inandığımız her şeyi en yüksek perdeden söylemeye çalıştık. Su gerçekten bizim için stratejik öneme sahip. Dolayısıyla bizim Geçmişten gelen birtakım algıları kırarak suyun önemini bu şehri yönetenlere, bu şehirde karar vericilere mutlaka doğru anlatmamız gerektiğini düşünüyorum. O yüzden biz suyu bu sene, geçen seneden daha fazla konuşacağız; önümüzdeki seneden ise daha az konuşacağız. Her yıl suyu daha fazla konuşarak gündemde tutmaya devam edeceğimizi bilmenizi isterim."
SU DOĞRUDAN TÜM CANLILARI ETKİLİYOR
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve JMO Antalya Şubesi eski Başkanı Bayram Ali Çeltik, suyun doğrudan ve dolaylı olarak tüm canlıları, hayvanları, bitkileri ve tarımı etkilediğini ifade ederek, "Bir turistin günlük tatlı su maliyeti 800 litre, su ayak izi ise 10 bin ton. Afrika ülkeleri gibi su açısından katma değeri en az elde eden ülkelerden biriyiz. Uzun süreli çalışmalarımız sayesinde suyun önemini insanlara anlattık ve büyük oranda kabul ettirdik. Artık meslektaşlarımız bu konuyu daha fazla konuşuyor. Oda başkanlığı dönemimde şunu fark ettim: Yapacağınız bir çalışma, doğruysa insanlar tarafından kabul ediliyor ve bir yönetmelik haline geliyor. Bu yönetmelik sayesinde yüzlerce insanın hayatını doğrudan ve dolaylı olarak kurtarabilirsiniz. Örneğin, bundan 50 yıl önce bir yerbilimci, bir bölgenin risklerini tespit edip taşınmasını önerseydi, 6 Şubat'ta yaşadığımız felakette 50 binden fazla insan hayatını kaybetmezdi. Bu tür yönetmeliklerin tarım, turizm ve diğer alanlarda ne kadar faydalı olduğunu gördüm" dedi.
TIBBİ JEOLOJİNİN ÖNEMİ VURGULANDI
Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Gürhan, su ve tıbbi jeoloji sunumunda suyun içindeki maddelere değindi. Prof. Dr. Gürhan, sunumunda şu ifadelere yer verdi:
"Doğal kaynakların modern tıp ve teşhis yöntemlerinde nasıl kullanılabileceğini çok disiplinli bir yaklaşımla araştıran, çözüm önerileri geliştiren bir bilim dalı olarak tıbbi jeoloji resmen tanımlanmıştır. İlk fikirler 1996 yılında bir Yunan filozof tarafından dile getirilmiş; ancak resmi anlamda kavram 1998'de tanımlanmıştır. Bu alanda amacımız, insan sağlığı üzerinde jeolojik etkilerin genel bağlantılarını irdelemek ve bu faktörlerin hastalıkların ana nedenleri ya da hormonal etkiler yaratma kapasitesini incelemektir. Doğanın coğrafi ve doğal kaynaklar açısından insan sağlığına olan etkilerini ayırt etmeyi hedefliyoruz."
25 HAVZA SU STRESİ ALTINDA
Sunum yapan bir diğer Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin Leventeli, temini konusunda sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Leventeli, "2024, Türkiye'nin de dahil olduğu birçok ülkede "en sıcak yıl" olarak kaydedildi ve son 74 yılın sıcaklık rekoru kırıldı. Türkiye genelindeki yıllık yağış miktarları Karadeniz'in doğusunda belirgin bir şekilde azalıyor. 2024'te yıllık ortalama yağış 532.2 mm olarak gerçekleşti ki, 570.4 mm'lik uzun yıllar ortalamasının oldukça altında. Bu da yağışlarda normallerine göre yüzde 6.3, geçen yıla göre ise yüzde 16.3 oranında bir düşüş anlamına geliyor.
Anadolu, artık kurak bir bölge olarak tanımlanıyor. Hidrolojik havza sınırları içinde yer alan 25 havzanın birçoğu su stresi altında. Öngörüler, 2077'de kişi başına düşen su potansiyelinin 1040 m³ civarına düşeceğini söylüyor ki, bu da su kıtlığı seviyesine yaklaşmak demektir. Önlem almak yerine, mevcut su kaynaklarımızı dahi koruyamıyor olmamız kaygı verici. İçme suyu havzalarındaki yerleşim alanlarının yüzde oranında arttığını görüyoruz; yani su kaynaklarının üzerine yerleşim yapıyoruz" diyerek sözlerine son verdi.