Bugün size bir belediye başkanını anlatacağım. Bu başkan bizim bildiklerimizden, bizim duyduklarımızdan hatta bizim alıştıklarımızdan değil. Beni bilen bilir de bilmeyenler için söyleyeyim bu yazı bir menfaat için değil, tamamen böyle düşündüğüm için yazılmıştır. Şöyle bir başkan hayal edin. Belediye başkanı seçilmişsiniz. Babanız, dedeniz daha önce bu ilçede belediye başkanlığı yapmış. Yani düşünün üzerinizdeki baskıyı. İlk döneminize başlıyorsunuz, tam isminizden olumlu olarak söz edilmeye başlanıyor. Yerelde ihtiyaç olan birçok projeyi hayata geçirirken, küt içeridesin. Bilmem kaç ay içeride yat, sonra beraat et. Peki neden içeride yattın, bilen yok. Bir insanın haksız yere bir dakika bile özgürlüğünün kısıtlanmaması gerekirken aylarca hapiste yat. Çık tekrar mücadeleye devam et ve yeniden seçimlere hazırlan. Bu arada sistem değişsin ve belediye başkanları AK Partili olan beldeleri kaldırsınlar ve artık o beldelerin nüfusu senin seçmenin olsun. Buna rağmen seçimi kazanmayı başar. Bu seferde belde belediyelerin milyonlarca liralık borçları sana kalsın. Hadi onlarla uğraş borçları temizle. Onlarda hallolsun. Ama yorul. Sen aslında belediye başkanı olmuşsun ama belediye başkanlığından da mutlu olan biri değilsin. Sen meşin ceketini giyip motorcu arkadaşlarınla takılmak varken, takmışsın kravatı makamda oturuyorsun. Hoş pek de oturmaz ya neyse. Sonra bir karar alıyorsun. “İki dönem belediye başkanlığı yaptım. Bu süreye birçok hizmeti sığdırdım. Ben yeniden özgürlüğüme bakayım, bu işi bırakayım” diyerek millet lacivert takım elbisesi kırmızı kravatı ile yeniden aday olmak için uğraşırken, sen genel başkandan affını istiyorsun. Ama devam mesajını alıyorsun ve yine seçiliyorsun.

DÜNYA HARİKASI

Bu dönemin en önemli konusu tarihi ve turistik bir alanın. Burayı tüm direnişlere rağmen bana göre dünyanın en güzel yerlerinden birisi haline getiriyorsun. Yıkılamaz denilen yerleri yıkıyorsun, yapılamaz denileni yapıyorsun ve burayı aslına döndürüyorsun. İlçende birçok önemli hizmeti tamamlıyorsun. Yaz kış yaşayan bir yer haline getiriyorsun. Sanat, kültür ve spor etkinliklerin bitmek bilmiyor. Ancak yine bir şanssızlık yaşıyorsun ve ilçen Türkiye’nin en büyük yangınını yaşıyor. İşte burada da belediye başkanlarından aykırı hareket ediyorsun. O kanal senin bu röportaj benim diye gezmek yerine yangını söndürmek için mücadele ediyorsun. Sonra bir an geliyor bitiyorsun, yoruluyorsun, çöküyorsun ve ilçenin hali için hıçkıra hıçkıra ağlıyorsun. Bundan bile şov hikayesi çıkartanlar oluyor. Şov diyenler haklı çünkü şov için ağlamayı onlar bilir. Onlar herkesin gözyaşını kendilerininki gibi timsah gözyaşı olarak biliyorlar. İşte bu şartlarda ilçeni yeniden ayağa kaldırıyorsun. Buraya gelen yardım kampanyalarını durduruyorlar. Birileri yine rahatsız. Yardımların belediye eliyle yapılmasından ödleri kopuyor. Bunun da altından kalkıyorsun.

GÖZLER FILDIR FILDIR

Bu kez Ulualan’a el atıyorlar. Kampanya düzenliyorsun, halk adeta ayaklanıyor. Geri adım atıyorlar. Bu arada gözler fıldır fıldır. Bir gözleri şelalede diğeri Boğaz’da. Yani seninle uğraşmaktan vazgeçmiyorlar. Sende restini çekiyorsun aslında, “Yeter artık. Benimle uğraşmak için ilçemi feda etmeyin. Siz bu ilçenin değerlerine el koymaktan, bu ilçenin vatandaşını mağdur etmekten vazgeçin bende koltuğumu size bırakayım” diyorsunuz. Yani bir anlamda koltuğunuzla ilçenin değerlerini takas öneriyorsun. Koltuğunu korumak için komple ilçesini verebilecek çok belediye başkanı tanıdığım için bu davranışın inanılmaz asil olduğunu düşünüyorum.

BAŞKANA MEKTUP

İşte değerli okuyucularım sizlerin de anladığı üzere Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen’i anlatıyorum.  Şimdiye kadar Şükrü Sözen’i yazdım, bundan sonrasını ise Şükrü Sözen’e yazıyorum.

Başkanım, şimdiye kadar ne birisi belediye başkanı olsun, ne de olmasın diye mücadele verdim. Elbette gönlümüzde aslanlar yattı. Bu isteklerimizin kimisi oldu, kimisi olmadı. Şunu da yazmak isterim ki ben öyle bazı meslektaşlarım gibi güçlü, kuvvetli, kudretli biri değilim. Birçoğu belediye başkanı belirler, bir kısmı milletvekili yapar bir kısmı ise bunu engeller. Benim ise bir oyum vardır ve onu kullanırım. Çocuklarıma bile nereye oy verdiniz diye sormam. Ama siz bence belediye başkan olmak zorundasınız. Bence siz böylesine kritik bir dönemde bırakıp gidemezsiniz. Bu yukarıda yazdığım yerleri sizin elinizden almaya güçleri yetmez. Çünkü sizin arkanızda halk var. Siz burada olanlardan kendinizi sorumlu tutarak, “Ben gidersem belki vazgeçerler” diyorsunuz. Vazgeçmezler. Buradan uzak dururlar diyorsunuz, durmazlar. Şimdi bence daha güçlü bir şekilde aday olmalısınız, İnanın bana sizin aday olmamanız birçok kişinin iştahını kabartacaktır. İlçenizi korumak istiyorsanız vazgeçmemelisiniz. Vazgeçenler zaten kaybedenlerdir.

NOT: Bu arada Manavgatlı Milletvekili Sayın Tuğba Çokal, Manavgat’ta bu yaşananlarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Ha bu arada aklıma geldi Manavgat Devlet Hastanesi ne zaman açılıyor? Bir ara bu konularda açıklama yaparsanız, yayınlamaktan keyif alırız.

Esen kalın…