Antalya’nın en ünlü ailesi olan Tekelioğulları, 18. yüzyılın sonlarından 1814’e kadar Antalya ve çevresinde büyük güç sahibi idi. Özellikle 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nu etkileyen gelişmeler sırasında güç kazanmıştır. Bir süre güç kazanan Tekelioğulları Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmıştır. II. Mahmut döneminde güç kazanan Tekelioğulları, Antalya’nın tarihinde iz bırakmıştır.
TEKELİOĞULLARI’NIN GEÇMİŞİ
Antalya, geniş bir ova ve körfezle çevrili bir plato üzerine kurulu bir şehir olarak biliniyor. Batısı kısmında Akdeniz ile paralel uzanan dağlar ve doğu kısmında yer alan Manavgat Nehri ile sınırlı olan Teke Bölgesi, bir zamanlar Teke Sancağı olarak anılıyordu. Antalya, Mısır ile ticari bağları olması nedeniyle özellikle Mısır ile ilişki içinde olmuştur.
Osmanlı Devleti bölgede yaşayan konar göçerler için ‘vahşi’ ve ‘haşin’ tanımlaması yaparak sık sık sürgün politikasını burada uygulamıştır. 19. yüzyılın ortalarına kadar tam anlamıyla iskan politikası burada işlememiştir çünkü aileler arasında sürekli çatışmalar meydana gelmiştir. Özellikle 18. yüzyılda yerel aileler arasında ciddi çatışmalar meydan geliyordu ve bu yüzden merkezi yönetim aileleri dize getirebilmek için çalışmalarda bulunmuştur. Bu yüzyıl sonlarına doğru Tekelioğulları, bölgede istikrarını sağlamaya devam etmiştir.
YAVAŞ YAVAŞ GÜÇ KAZANIYOR
18. yüzyılın ikinci yarısından sonra Tekellioğulları, Antalya’da güç kazanmaya başlamıştır. Ailenin kurucusu Hacı Osman, asker kökenliydi. 1770’te Teke mütesellimi olan Hacı Osman, bölgenin mali işlerinden sorumlu olmuş ancak zimmetine para geçirdiği iddiasıyla görevinden alınmış. Bu sırada ise rakibi olan aile, Yılanlıoğlu Musa’nın etkisiyle Hacı Osman’ın infaz edilmesine karar verilmiş ancak Hacı Osman bu saldırıyı tedbir alarak ortadan kaldırmış daha sonra ise iki aile arasında büyük gerilimler yaşanmış.
Yaşanan bu olaylar iki aile arasındaki çatışmaların başlangıcı olarak görülmüş ve bölge büyük bir bunalıma girmiş. Merkezi yönetim bu çatışmalara müdahale etmemiş ve 18. Yüzyılın ikinci yarısından sonra merkezi hükümet, bölgenin ileri gelenleri arasında denge politikası gütmüştür. Bu denge siyaseti Tekelioğulları’nın işine yaramış ve bölgede daha da güçlü hale gelmiştir.
İKİ GÜÇLÜ AİLE ARASINDA BARIŞ KANLI BİTTİ
İki aile arasında yaşanan çatışmayı sonlandırmak için Hacı Osman’ın kızıyla evlenen Yılanlıoğlu Mustafa, Hacı Osman’ı bir tartışma sonunda öldürmüştür. Bu durumu öğrenen Hacı Osman’ın oğlu Bekir de babasının intikamını almak için harekete geçerek Antalyalıların desteğini alarak yeni ayan olarak seçilmiştir. Yılanoğlu Mustafa, şehri ele geçirmek istemiş ancak başarılı olamamıştır. Antalya’da yaşanılan bu durum şehri kargaşaya sokmuştur. Bekir’in 1778’de mütesellim olması sonrasında Elmalı kasabasını yağmalamak ve katliam yapmakla suçlanarak idam fermanı çıkarılmış. Kuşatma yaparak ele geçirilemeyen Bekir şehri terk etmiş daha sonra 1784’te yeniden Teke mütesellimi olarak görevini yapmıştır.
Bekir’in yeniden göreve gelmesi sonucu Yılanlıoğulları ile çatışmalar sürmüş ve rakip aileden önde gelenleri ortadan kaldırarak Tekelioğulları’nı bölgenin en güçlü ailesi haline gelmesini sağlamış ve ‘Paşa’ unvanı almış. Yaşanan savaşlar nedeniyle başkentin artan asker ve erzak talepleri, Tekelioğulları ile merkez hükümet arasında gerilimlere neden olmuştur.
KARDEŞİNİN ÖLÜMÜNDEN SONRA GÜÇ KAZANDI
Bekir, giderek güçlenmiş ve Tekelioğulları bölgede güç sahibi olmuştur. Merkezi hükümet denge politikası adına Yılanlıoğlu Şeyh Ali’yi mütesellim olarak atamış ancak bu durumu daha da karışık hale getirmiştir. Bekir’in izlediği politikalarla bölgede istikrar sağlanmış ve ticari tarım yaygınlaşarak Antalya’nın ticaret merkezi olmasında büyük rol oynamıştır. Bekir’in ölümden sonra kardeşi Hacı Mehmed, başkentin siyasetine uyum sağlayarak daha da güç kazanmasına neden oldu. Kaş Ayanı Ali ile mücadele ederek rakiplerin malvarlıkları ele geçiren Hacı Mehmed, bölgede giderek güç kazandı.
NAPOLYON SAVAŞLARI ETKİLİ OLDU
Hacı Mehmed, Kaş Ayanı Ali’nin asi ilan edilmesinden sonra onun malvarlığını bedel karşılığında alıp kardeşine satmış ve Teke Sancağı’nda istikrarı yeniden sağlamış. Ailenin hakimiyet sahasını genişleterek Antalya’nın önemli bir ticaret merkezi olmasını sağlamıştır. Özellikle Napolyon Savaşları sırasında artan buğday talebi ve Akdeniz tarımındaki olumlu gelişmeler, bölgenin ekonomik canlılığını artırmış, Hacı Mehmed’in ticari faaliyetleri ve inşa ettirdiği saraylar, Tekelioğullarının bölgedeki gücü pekiştirmiştir. Bunu yaparken başkenti hatta Avrupa’yı örnek alarak şehri geliştirmiştir. Bu girişimler, Tekelioğulları’nın hem başkente öykünmesine hem de ona rakip olmasına yansıtarak, ayanların reform karşıtı olmadığına dair tarihsel bir bakış açı sunmuştur.
İSYANIN İLK ADIMLARI
Hacı Mehmed, başkenti karşısına almaktan kaçınmış ve talepleri genellikle yerine getirerek merkezi iktidarın güvenilir bir aracısı konuma gelmiştir. Buna rağmen II. Mahmud’un taşra siyasetinin hedefleri arasından kurtulamamıştır. Tekelioğulları’nın ‘kabus kesilmesi’nin nedenleri arasında Sultan II. Mahmud’un reformcu Abdurrahman Paşa’nın katillerinden hesap sormak istemesi olmuştur. Bir başka neden ise Osmanlı-Rus Savaşı sırasında asker taleplerini geçiştirmesiydi. En önemli neden ise II. Mahmud’un taşrada izlediği politikayı değiştirmesi olmuştur.
Hacı Mehmed’in ölümünün ardından gerçekleşen politika değişikliği ile merkezden atanan bir vezir tarafından yönetilecek olması ve buna karşı çıkanların ise ortadan kaldırılacak olması etkin olmuştur. Hacı Mehmed’in oğlu İbrahim Bey’de babasının malvarlığı karşısında mütesellim olmayı istemiş ancak kabul görmemiş.
ANTALYALILAR OSMANLIYA KARŞI İBRAHİM BEYİ DESTEKLİYORDU
Antalya’nın ileri gelenleri de İbrahim Bey’i destekleyerek şehrin zorlukları nedeniyle yabancı yönetimine karşı çıkmışlardır. Sultan II. Mahmud, Karaman Valisi Çarhacı Ali Paşa’yı Teke Seraskeri tayin ederek Antalya üzerine yürümesini emretmiştir. 1812’nin sonbaharında Çarhacı Ali Paşa’nın askerleri şehre girer girmez yağmaya ve katliama başlayınca halk İbrahim Bey’in yanında yer almış ve direniş başlamıştır. Ali Paşa, Burdur’da İbrahim Bey’in kardeşi Ömer Bey’i kuvvetleriyle karşılaşarak bir kısmını esir almış ancak genel direnişi kırmakta zorlanmıştır. Bölgede direnişin güçlenmesi üzerine, hükümet 1813’te Kaptan-ı Derya Hüsrev Paşa’nın bölgeye gönderilmesi karar vermiştir.
HENDEKLERDE ÇATIŞMALAR DEVAM ETTİ
Antalya’nın kuşatılması aşamasında İbrahim Bey ve Osmanlı askerleri arasında ciddi çatışmalar başlamıştır. Varoşları çevreleyen hendekler çevresinde yoğunlaşmıştır. İbrahim Bey’in direnişi ve Yörüklerin desteğiyle Osmanlı askerleri üstünlük sağlayamamıştır. Çarhacı Ali Paşa, yeterli destek ve donanma desteği olmadığı için kuşatmayı geçici süreliğine sonlandırmıştır. Hüsrev Paşa’nın gelmesiyle birlikte kuşatma yeniden başlamıştır. Yörüklerin direnişi ve ayanların destek vermemesi nedeniyle kuşatmanın ilerlemesi zorlaşmıştır.
1814’DE ŞEHİR SONUNDA ALINDI
Hüsrev Paşa, Antalya’ya geldiğinde durumu gören takviye güç istemiştir. Ocak 1814’de de Antalya surları dışında ilk çatışmalar başlamış ancak yeterli asker bulunmadığı için hafif çatışmalara dönüşmüştür. Hüsrev Paşa, kaleyi kuşatmış içerdekilere teslim olmaları için zorlamıştır. Kış koşullarının gelmesi ve Anadolu’da yaşanan kıtlık, direnişin zayıflamasına neden oluyordu. İbrahim Bey son ana kadar dirense de yardıma gelen olmadı ve Mayıs 1814 tarihinde Hüsrev Paşa üstünlüğü sağlamış oldu.
II. MAHMUD ZAFERİNİ SURLARA NAKŞETTİRDİ
10 Haziran 1814’te şehri geri alan Hüsrev Paşa, İbrahim Bey ve ele geçirilen yandaşlarını idam ettirmiştir. Tekelioğulları ailesinin diğer fertlerini ise Selanik’e sürgüne göndermiştir. Ailenin mal varlıklarını ele geçirmek ve bölgedeki merkezi otoriteyi yeniden sağlamak için Vahid Paşa, Antalya’ya gelerek sürgünleri gerçekleştirmiştir. Ayrıca isyan sırasında zarar gören kalenin imar ve tamirini tamamlamıştır. Şehrin denetiminin başkente geçtiğini göstermek adına Sultan II. Mahmud’un kitabe ve tuğrası surlara nakşedilmiştir.
İLERLEYEN DÖNEMDE BİR İSYAN DAHA YAŞANADI
Tekellioğulları, Antalya ve çevresinde halkın, konargöçerlerin desteğini genellikle arkasına almıştır. Bu şekilde güçlenen aile, kırsala da nüfuz etme yetenekleri ile halkın istihdamını arttırmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun taşra seçkinlerini merkezi yönetimle uyumlu olarak taşra siyasetinde nüfuz kazanma stratejisini izlemiştir. Bu durum gösteriyor ki Osmanlı’da bölgesel aileler güçlü bir yapıya sahip olmuş ve zaman zaman merkezi otoriteyi zorlamıştır. Antalya’da yaşanan bu isyandan sonra ise 1853 yılında yine bu ailenin fertlerinden biri tarafından çıkarılan ‘Tahıl İsyanı’ da yaşanmıştır.