Hatay’a, “Arap şehridir” diyen İmam Halil Konakçı’ya sesiz kalmak mümkün değil. Bu kabul edilemez. Atatürk’ün ölmeden önce almak istediği ancak görmediği Hatay Türkiye toprağı.
Ne kadar yetkililer İmam Halil Konakçı’ya sessiz kalsa da ben ona Hatay’ın nasıl alındığını anlatmak istiyorum.
Hatay, I. Dünya Savaşı sonrasının çözümlenemeyen sorunlarından biriydi. 1516 yılında Osmanlı egemenliğine giren Hatay, stratejik anlamda oldukça önemliydi. Savaştan sonra hakimiyet, Türklerin elinden çıktı. Ancak Türkiye, Hatay’ı anavatana katmak için büyük çaba gösterdi. Üstelik Hatay savaşla değil, tamamen diplomatik başarı ile yeniden topraklarımıza katıldı. Hatay, Osmanlı Devleti ve İtilaf kuvvetleri arasında 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra Fransızlar tarafından işgal edildi. 20 Ekim 1921’de Türkiye’nin Fransa ile imzaladığı Ankara Anlaşması’yla da Hatay, Fransa yönetiminde, Suriye sınırları içinde kaldı. Ancak bu anlaşmada yer alan hükümlere göre, büyük çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hatay’da özerk bir yönetim kurulacaktı. Türklere milli kültürlerinin korunmasında her türlü kolaylık sağlanacak ve Türkçe resmi dil olarak kullanılacaktı. Bunun üzerine Fransa, Hatay ve çevresini “Kuzey Suriye Hükümeti” adı altında Milletler Cemiyeti’ne tescil ettirdi. Hatay, özerk bir yönetim olarak uluslararası alanda kabul gördü. Fransa’nın 1935’de Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırmasıyla birlikte bölgede dengeler değişti. Fransa, 9 Kasım 1936’da bölgedeki tüm haklarını Suriye’ye devretti. Ancak bu durum Türkiye’yi memnun etmedi. Türkiye, Ankara Anlaşması’nın ihlal edildiğini ifade etti. Sorun çözülemeyince konu Milletler Cemiyeti’ne götürüldü.
Fransa’nın Milletler Cemiyeti tarafından alınan bu kararı uygulamadaki isteksiz tavrı, Türkiye’nin önemli bir hamle yapmasına yol açtı. Türk askeri, Hatay sınırına yığıldı. Ortaya çıkan bu yeni durum Fransa’nın olaya daha ılımlı yaklaşmasına sebep oldu. Bunda Atatürk’ün rolü çok büyüktü. Hatay sorununu çözmeye kararlı olan Atatürk, hastalığının ilerlemesine aldırmadan Mersin ve Adana’ya gitti. Türk askerinin resmigeçit törenlerini yerinde izledi. Amacı, Suriye ve Fransa’ya gözdağı vermekti. Atatürk’ün bu hamlesi çok geçmeden işe yaradı. Fransa, Hatay’a kendi valisi yerine bir Türk vali atayarak iyi niyet gösterisi yaptı. Sonraki aşamada Türkiye ile Fransa tekrar masaya oturdu. Yapılan anlaşma neticesinde Hatay’ın toprak bütünlüğü ve siyasi statüsünün ortak şekilde korunmasına karar verildi. Böylece 5 Temmuz 1938’de Türk askeri Hatay’a girdi. Bu, tarihi bir dönüm noktası demekti. Çok geçmeden bir sonraki aşamaya geçildi. 24 Ağustos 1938’de seçime gidildi. Seçimle oluşturulan meclis 2 Eylül 1938’de açıldı ve “Hatay Cumhuriyeti” ilan edildi. Hatay’ın ilk ve aynı zamanda son cumhurbaşkanı olarak Tayfur Sökmen seçildi. Meclis, Antakya’yı başkent yaptı. Antakya, İskenderun ve Kırıkhan’dan oluşan Hatay’a, Reyhanlı ve Yayladağı da eklendi. İstiklal Marşı, milli marş olarak kabul edildi. Hatay’ın bayrağı ise, Atatürk’ün şeklini belirlediği Türk bayrağına benzeyen ama yıldızının içi kırmızı bir bayraktı. Bir yıl sonra Avrupa’da Nazi tehdidi baş göstermeye başladı. Bu, beklenen fırsattı… Avrupa’da yaşanan gelişmeler üzerine Fransa, askerlerini Hatay’dan çekme kararı aldı. Hemen ardından Hatay Millet Meclisi, tarihi kararını vermek üzere toplandı. 29 Haziran 1939’da oybirliğiyle Hatay’ın, Türkiye’ye katılması kararlaştırıldı. Yani bu olaya sessiz kalanlar, bir gün bu söylemlerin zararını görecek.