Eveeet 2019 da bitti sayılır artık.

Bireysel olarak her birimizin iyi/kötü günlerimiz, kayıplarımız/kazançlarımız, sevinçlerimiz/hüzünlerimiz oldu koca bir yıl içerisinde.

Ama toplumsal olarak pek de tatlı bir yılı geride bıraktığımız söylenemez. Başta Suriye sorunu ve yerel seçimler olmak üzere oldukça çalkantılı günler yaşadık.

Ama tabi belki de en önemli, daha doğrusu vatandaşın gündemi, olan konu ekonomiydi yıl boyunca.

Şöyle bir hatırlayalım:

2018 sonundan itibaren dünyanın resesyona(durgunluğa) gireceği korkusuyla genişlemeci politikalar tekrar uygulanmaya başladı. Yani başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkeler, piyasaya fazladan para enjekte ederek, üzerine de faizleri indirerek sistemin çalışmaya devam etmesini sağladılar. Çünkü en  büyük korkuları durgunluktu. Enflasyon dertleri yok. Zaten durgunluğa girilmediği sürece işsizlik de kontrol altında.

Hala da bu genişlemeci para politikasına devam ediyorlar. Kendi açılarından da doğruyu yapıyorlar.

Peki ya Türkiye?

Biz yıl boyunca, gelişmiş ülkelerin, bu faiz düşürme ve para basma tercihlerinden olumlu etkilendik. Durun hemen “Nasıl ya?” demeyin. Bu olumlu etkilenmiş halimiz diyeceğim çünkü. Daha kötüyü yaşayabilirdik.

Biraz rakamlara bakalım.

2018’deki büyüme hızımız yüzde 2,8 den, 2019’da 0,5’e düşmüş.

İşsizlik yüzde 13,5’ten 14,0’e çıkmış.

Enflasyon yüzde 20,3’ten 11,2’ye inmiş.

Enflasyon konusunda itirazlar olabilir ama bazı kalemlerde mantıklı aslında.

Büyümesi yüzde 0,5’lerde dolaşan bir ekonomide alıcı bulamayan mal ve hizmet fiyatlarının, dolar kuru da ABD’nin genişlemeci para politikası nedeniyle fazla artmayınca, sınırlı kalması normal bir durum.

Bu arada yıllık dolar kuru artışının da yüzde 11,3 civarında olacağının beklendiğini belirteyim. Ama dolara endeksli olsa da doğalgaz, elektrik, benzin gibi mal fiyatlarının, enflasyonun da dolar kurunun da çok üzerinde artmış olması, arz talep dengesi dışında belirlenmesi nedeniyledir. Devlet veya hükümet kazığı denilebilir kısaca. Ha bunlara rağmen yıllık enflasyon nasıl yüzde 11,2 çıktı diyorsanız, onu hesaplayanlara sorun derim. Ben devletin verilerini aktarıyorum size.

Sonuçta biz hala dünyanın durgunluk korkusunun yarattığı bol para ile suyun yüzeyinde çırpınıyoruz.

Hala fabrika yerine otoyol ve köprü yapıyoruz.

Hala tarım ve hayvancılık yerine inşaatı destekliyoruz.

Hala sistem kurmak yerine geceden sabaha kanun ve kural değiştiriyoruz.

Hala gelir vergisini düzgün toplayamayıp, absürt vergiler salıyoruz ahaliye.

Hala “Kanal İstanbul” yapacağız diye uğraşıyoruz.

Hala aynıyız yani.

Hala değişmemekte de ısrar diyoruz. Yapacak bir şey yok.

Bu engin(!) analizden sonra 2020 için de ekonomik beklentimi kısaca belirteyim.

Biz aynı kafada devam ettiğimiz sürece, gelişmiş ülkeler resesyon korkusuyla bol para basarlarsa “eyvallah”, basmazlarsa “Eşhedüenla..”

Bu kadar basit.