90’lı yıllarda Nazan Öncel’in ünlü şarkısıydı napçaz şimdi. Nazan Öncel artık herhalde yaş almış ve abla olmuştur. Bizim abla ise başka. Meral abla. Nakarat ise ‘naptın abla’. Şubat ayında Kahramanmaraş’ta meydana gelen deprem sonrası, mart ayına da siyasi depremle başladık. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener öyle bir deprem yarattı ki, adeta yılların emeği, umudu, ümidi uçtu gitti…
Bakmayın öyle yazdığıma. Bence bu depremin millet ittifakına olumsuz etkileri kadar olumlu etkileri de olacaktır. Tabi burada çok sayıda senaryo üretmek mümkün. Ancak ben kendi penceremden meselenin taaa başına gideceğim. Meral Akşener parti kurmadan önce daha oluşum olarak yola çıktığında ben çok umutlanmıştım. O zaman daha yeni düzen başkanlık sistemi yoktu. Ancak tek partili sistemin Türkiye’ye uymadığını, denetim mekanizmasının ortadan kalktığını düşünüyordum. Her ne kadar ülkenin gidişatı şimdilerdeki kadar kötü olmasa bile perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Biz en önemli özelliğimizi kaybetmeye başlamıştık. Bizler üreten toplum olmaktan uzaklaşmış, borsa, altın, döviz getirilerinin peşinde koşar olmuştuk. Kahvelerde tütün taban fiyatı değil, dolar euro paritesi konuşulmaya başlanmıştı. Yani gelmekte olan geliyordu. CHP’nin oyları yeteri kadar muhalefet yapmaya yetmiyordu. İşte o zamanlar Meral Akşener ile bir araya gelecek olan CHP’nin güçlü bir muhalefet bloğu oluşturacağını düşünmüştüm. Yani bu blok ya iktidar olacak ya da iktidarı daha iyi çalışmaya mecbur kılan güçlü bir muhalefet olacaktı. Başkanlık sistemi ile bu endişelerim daha da arttı. Sistem başkanlıktı ancak güçlü bir muhalefet bloğu oluşmuştu. Özellikle deprem sonrasında yaşananlarla hükümet dip yapmış, açıkçası millet ittifakının da önü açılmıştı ki, Akşener krizi patlak verdi.
MASA NİYE DAĞILDI?
Meral Akşener baştan kendi konumunu belirterek ben başbakan olacağım diyerek, cumhurbaşkanı adayı olmayacağını ortaya koymuştu. Sayın Akşener siz onu söylediğinizde hiç kimse zamanı gelince anket yaparız. Eğer sizin adınız birinci çıkarsa sizi öyle başbakan yaparız demedi. Siz ise iş Cumhurbaşkanlığına gelince anketi öne sürdünüz. Geçtiğimiz yıl Marmaris’te belediyenin ev sahipliğinde bir organizasyon yapılmış, bende o toplantıya katılmıştım. Kılıçdaroğlu daha o zaman bile üstü kapalı adayım demişti. Sağır sultan duydu da Kılıçdaroğlu’nun adaylığını siz mi duymadınız? Aylarca o masada toplanıp ne konuştunuz? Keşke o zamanlar sizi istemiyorum deseydiniz. Ülke gündemi depremken, böylesine bir gündemi yaratmayı iktidar tüm gücüyle uğraşsa başaramazdı.
PEKİ ŞİMDİ NE OLUR
Tabi ki bunu kestirmek çok mümkün değil. Ancak krizin ardından telefonlarım durmadı. Uzun sohbetler yaptık. Ancak ben yine de kendi yorumumu buradan sizlerle paylaşayım. Öncelikle şu tespiti bir yapmak lazım. Aslında lafı eğip bükmeye gerek yok. Türkiye’de üç tür seçmen var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a güvenen, inanan, seven bir kesim. Kendisini sevmeyen inanmayan bir kesim. Bir de artık özellikle yaşanan ekonomik kriz sonrası iktidarın değişmesi gerektiğine inanan, ancak muhalefete de güvenmeyen bir kesim. İşte seçimin belirleyicisi de üçüncü kesim olacak. Bu üçüncü tür seçmenin ise aklındaki en büyük soru işareti, altılı masanın iktidar olması durumunda yaşayacağı yetki karmaşasıydı. Bence sayısı hiç de az olmayan bu kesim artık 5’li masaya daha çok güvenecektir. CHP dışında masada yer alan diğer partiler daha edilgen konumda oldukları için gelecekte çok sorun yaşatmayacaklardır. Peki İYİ Parti seçmeni ne yapacak? Bir kere İYİ Parti seçmeni lider nerede biz oradayız kafasında bir seçmen değil. Öyle olsa zaten MHP’yi bırakıp Meral hanımın peşinden gelmezdi. Bence İYİ Parti’nin son derece seçici ve sağduyulu bir seçmeni var. Dolaysıyla son düzlükte milletvekili seçimlerinde kendi partisine, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise partisinin gösterdiği adaya oy verecektir. Seçim bu şartlarda ikinci tura kalacaktır. İkinci turda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile millet ittifakının adayı Kemal Kılıçdaroğlu karşılaşacaktır. Peki İYİ Parti Cumhur ittifakına oy verir mi? Sanmam.
NEDEN KILIÇDAROĞLU?
Bence millet ittifakının adayı Kemal Kılıçdaroğlu olmalıdır. Meral hanımın diğer iki isminden yola çıkarsak belki bu isimler seçimi kazanırlar ancak parlamenter sisteme dönmeleri ile ilgili benim endişelerim var. Kılıçdaroğlu gerek ilerlemiş yaşı gerekse kişiliği parlamenter sisteme yeniden dönüleceğinin garantisidir. Ne zaman siyasi yasak alacağı belli olmayan İmamoğlu, ya da HDP’den oy alamayacak olan Mansur Yavaş ile bu seçimi almak zor. Yani özetle HDP artık millet ittifakına oy verecektir. Bundan sonra kilit parti İYİ Partidir. Ancak arada bir fark vardır. HDP seçmeni kollektif hareket eder ve oy tercihinde parti görüşünü önceler. İYİ Parti seçmeni ise genel başkanın değil kendi sağduyusu ile oy verir. Kaldı ki bence Meral abla da bu yolun ilk başlangıcını unutmaz, ikinci turda o da Kılıçdaroğlu’na oy verir.
Esen kalın…