Toplumda bir inanç sömürüsü var. Bu durum gittikçe daha da artarak kötüleşiyor. Gerçi halkı da yargılamamak gerekir. Çünkü yıllardır siyasiler ve iktidarlar onların inançlarını sakız haline getirdiler.  Bu yüzden tarikatlar, dini sömüren örgütlenmeler artmadı mı? Yıllar önce bu ülkenin demokrasisine darbe yapmak isteyenler de bir din sömürücüsü olan FETÖ terör örgütü değil miydi?  Ne çabuk unutuldu. Yapılan araştırmalara göre insan hafızası 21 günmüş. Yani bizler bir şeyi unutmak istersek 21 gün yeterli olurmuş. Toplumuzda bu örneğin canlı kanıtı gibi değil 21 değil 10 gün yetiyor unutmamıza.

Gençler, artık inançları üzerinden yapılan siyasete inanmayı bıraktı diye, siyasiler gençlere “Ateist olmayın” diye nutuklar çeker oldu. Gençler ne açıklama yaparsa ya telefonunun markasına bakılarak yargılanıyor ya da ateist, inançsız diye suçlanıyor.  Ama anlamadıkları nokta şu gençler kimsenin inancıyla ilgilenmiyor onlar için önemli olan yaşama koşulları. Gençlere göre seçilecek olan siyasi kişinin inancı önemli değil. 

Anlamıyoruz, inandığımız inancı okuyup, anlamaya çalışmıyoruz. Yıllar önce, biri de insanların dini inançlarını yeteri kadar anlamadığını fark etti. Anlamaları için, Arapça olan Kur-an’ı Kerim’in Türkçe mealini yani çevirisinin yapılmasını istedi. Anlamadığı için din üzerinden sömürülen halkını uyandırdı. Yetmedi, o dönem din ticareti yapan tekke, zaviye ve türbeleri kapattırdı. Baktı bu da yetmiyor din ve devlet işlerini ayırdı, halifeliği kaldırarak LAİKLİĞİ getirdi. Tüm bunları yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildir. Söylenenin aksine o inançsız biri de değildi. Gelelim o günden günümüze, tüm bu yapılan yeniliklere rağmen birçok insan tanıyorum Kur’an-ı Kerim’in Arapça halini hatim eden ama Türkçesini bilmeyen…

Cami hocalarının verdiği bazı vaazları tarafsız biri olarak dinliyorum. Şahsen ben, İslamiyet’in bu kadar kötü anlatıldığı bir durumda Müslüman olmak da istemezdim. Neden mi? Çok kısa örnekler verecek olursak İmamlardan bir tanesi “Sokaklar kasap dükkanı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor artık” dedi. Bir siyasi de çıkıp imama yapılan eleştirileri kınadı. Kadının giyimine karşı bu akıldışı söylemlerini savundu. Yıllar önce, şiddet görürse ne yapması gerektiğini soran bir kadına müftülüğün cevabı ise şu şekildeydi: “Vurursa tepki vermeyin, oradan uzaklaşın. Odanıza çekilin. ‘Nasıl istiyorsan öyle yapayım’ diye olayı örtmeye çalışın, ama uygun zamanda açın. Suçlayıcı dille konuşmayın.”  Kadının şiddet görmesinin doğru olduğunu, kadının erkeğe hizmet için yaratıldığını söyleyen ve buna inanlar var. Din tüccarlığı giderek artmaya başladı. Tekke ve zaviyeler yok artık belki ama insanların umutlarını sömüren hacı, hocalar çoğaldı. Bu memlekette tarikat yurtlarında yapılan çocuk istismarına karşı “bir kereden bir şey olmaz” diyen bakanı tebrik ettiler….

Din tüccarları hiç bitmiyor bu gidişle de biraz zor biter gibi görünüyor. İnançların sadece şahsa ait olduğunu bir türlü kabullenemedik. Aslında tüm inançlar iyiliği, güzelliği ve saygıyı ve sevginin ne kadar önemli olduğunu dile getiriyor…