Antalya’da kış güzel ancak bir yere kadar güzel. O sonbaharın serinliği ilk başta hoştu ancak artık bu iş uzadı.
Sabah kalkıp da camı açınca yüzüme vuran o soğuk, hele ki bir de hissetmek. Sıcacık bir güneş ışığını görmek istiyorum. Kalın montları, kat kat kazakları, yağmurdan kaçmayı değil; kısa kollularla dışarı çıkıp sahil boyunca yürümeyi özledim.
Gözüm güneşi arıyor hep. Ya içimiz ısınsa çok mu bir şey istiyorum. Antalya’ya yakışan, ta içimizi ısıtan, denizin mavisini bambaşka bir tona çeviren güneş var ya, işte onu bekliyorum. Sabahları havaya bakıp “Bugün kesin denize gidilir” dediğim günler nerede?
Şu an denize baktığımda anca titreyerek bakıyorum. Oysa biliyorum ki birkaç hafta sonra aynı deniz çağıran, içine çeken bir sıcaklığa kavuşacak. Ama ben bu konuda sabırsızım… Antalya’da yaşamak demek, güneşle iç içe olmak demek. Denizi, sıcağı, o mis gibi turunç kokan sokakları yaşamak demek.
Özellikle sahilde oturup dalgaları izlemeyi sevenler için bu soğuklar tam bir işkence. Bir çay alıp sahile kurulmak var, bir de rüzgârdan korunmak için sırtını duvara yaslayıp, battaniyeye sarılır gibi oturmak var. Şu an ikinciyi yaşıyorum ama ben birincisini istiyorum!
Çünkü Antalya demek, yaz kış fark etmeksizin dışarıda vakit geçirmek demek. Güneşin altında yürüyüş yapmak, parkta oturup çay içmek, Kaleiçi’nde sokak sokak dolaşıp kaybolmak demek. Şimdi çıkıp Kaleiçi’ne gidelim desem, önce “Üstüme ne giysem ki?” diye düşüneceğim. Antalya gibi bir yerde bu kadar düşünmek istemiyorum!
Bir de yazın ayrı bir güzelliği var: Akşam saatlerinde bile hava ılık oluyor. Şu an bırak akşamı, gündüz bile bazen üşüyorum. İnsanın içi kıpır kıpır olamıyor ki bu havada! Oysa yaz gelince herkes dışarı fırlar. Kafeler dolar, sokaklar şenlenir, sahilde oturanlar dalga sesleriyle huzur buluyor. Antalya’nın sıcaklığı sadece havada değil, insanın ruhuna da işler. O sıcaklıkla birlikte enerji gelir, hareket gelir, hayat gelir!
Evet, biliyorum, Antalya’nın sıcağı bazen fazla geliyor bana ama olsun be... Temmuz’da “Of, ne bunaltıcı bir hava” diyenler, şimdi battaniyenin altına girip güneşi özlüyor. İşte insanın doğası böyle ya… Şöyle de bir gerçek var ki, Antalya sıcağıyla güzel. Antalya’nın ruhu güneşle tamamlanıyor.
Hadi sıcaklıklar, naz yapma artık! Şu Antalya’yı eski neşesine kavuştur. Kışın kasveti fazla uzun sürdü, montları atıp tişörtleri giyme vakti geldi! Ben hazırız, sıra sende!