Antalya’da bir köy düğününe gittiyseniz bilirsiniz… O düğünlerde, bir köşede büyük bir kazan kaynar.

İçinden yükselen buğuyla birlikte tüm köyü saran mis gibi tereyağı kokusu, bir şeylerin müjdesini verir… Keşkek pişiyor!

Keşkek sadece bir yemek değil, bir gelenektir aslında. Düğün sabahı daha gün doğmadan başlar hazırlığı. Büyükler önlüklerini kuşanır, odunlar yakılır, kazanlar yerleştirilir. Düğünün en önemli anlarından biri, keşkek dövülmeye başlandığında yaşanır. Önce buğday büyük taş havanlarda ya da tahta tokmaklarla dövülür. Sabahın serinliğinde yankılanan "tak tak" sesleri, düğün telaşının ilk notalarıdır. Yanında pişen etle buluştuğunda, sabrın ve emeğin lezzete dönüşür.

Büyükler anlatır, eskiden keşkek yapmak neredeyse bir bayram hazırlığı gibiymiş. Herkes bir araya gelir, biri odun getirir, biri su taşır, biri kazanın başında karıştırır. Genç kızlar ve kadınlar, keşkek iyice özdeşleşsin diye ağır bir tokmakla saatlerce karıştırırlarmış. “Ne kadar döversen, o kadar lezzetli olur,” derler.

Benim aklımda kalan düğün sofraları hep geniş masalardır. İnsanlar bir araya gelir, uzun tahtadan masalara oturur, önlerine genişçe bir tabak konur. Keşkek, öyle porsiyon porsiyon sunulan bir yemek değildir; bereketin, paylaşımın yemeğidir. Ortaya konur, herkes kaşığını daldırır. Kimse kimseye "Sen az aldın, sen çok aldın," demez. Çünkü bilirler ki düğün sofrasında yemek eksilmez, bereket hep devam eder.

Bir de üzerine gezdirilen o tereyağı yok mu? İşte düğün keşkeğinin imzası odur! Yağ gezdirilirken, kazanın başındakiler mutlaka bir dua eder. Büyükler, “Allah eksiltmesin, evin bereketi bol olsun,” der. Çocuklar, daha fazla almak için ekmeklerini keşkeğin içine banar. Kimisi, düğün sahiplerine hayırlı olsun temennisiyle lokmasını yer, kimisi yıllardır görmediği dostuyla keşkek eşliğinde hasret giderir.

Bir düğün sofrasında keşkek yerken, aslında sadece bir yemek yemiş olmazsınız. Keşkek, o düğünün ruhudur, hafızalarda yer eden sıcak bir hatıradır. O düğünlerde sadece gelinle damat birleşmez; yıllardır birbirini görmeyen akrabalar, küskünler, eski dostlar da birleşir.

Eskiler hep söyler ya, "Düğün düğün gibi olmalı" diye… İşte Antalya’nın köy düğünleri de böyledir. Samimiyetin, imecenin, paylaşmanın olduğu yerlerdir. Ve eğer o düğünde keşkeğin tadına baktıysanız, sadece bir yemek değil, koca bir kültürü kaşıklamışsınızdır.

Düğünler gelir geçer ama keşkek kazanlarının etrafında edilen sohbetler, o sofralarda paylaşılan anılar hep akılda kalır.