Antalya’da yaşamak bazen gerçekten sürprizlerle dolu. Hele ki nisan geldiğinde…

Sabah güneşle uyanıyorsun, “Bugün kesin denize girilir” diyorsun, öğleden sonra bir rüzgâr çıkıyor, arkasından da serin bir akşam. Ne giysen pişman eden bir hava! Kışın ağırlığı gitmiş gibi ama yazın sıcağı da henüz kapıda bekliyor sadece…

Geçen hafta sahile uğradım, birkaç cesur insan çoktan mayo giymiş, denize bile atlamıştı. Tabii onlar büyük ihtimalle Antalyalı değil. Biz yerel halk biliriz, nisanda denize girmek biraz delilik ister. Kabul edelim, denizin maviliği insanın aklını çelmiyor da değil. Hele o yosun kokusu, martı sesleri, ayaklarına değen ılık kum…

Bir yandan da doğa yavaş yavaş canlanıyor. Portakal ağaçlarının kokusu her yere yayılmış durumda. Çiçekler açıyor, seralar dışına taşan renkli çiçekler yolları süslüyor. Bu bahar telaşı insana “Hadi çık dışarı!” diyor. Gel gör ki hava bazen öyle bir ters köşe yapıyor ki, şemsiyeni de alman gerekebiliyor. Sabah mayonla evden çıkıp akşam montla dönmen mümkün.

Antalyalılar olarak alışkınız aslında bu gel-gitlere... Her yıl aynı kararsızlık yaşanıyor… “Yüzme mevsimi başladı mı?” sorusu herkesin aklında. Kimileri çoktan mayo alışverişine başlamış, kimisi hâlâ grip korkusuyla atkısını boynundan çıkarmıyor. Deniz kenarındaki kafelerdeki kalabalıklar artıyor ama denize girenlerin sayısı hâlâ sınırlı.

Benim şahsi fikrim, Mayıs ortasını beklemek en temizi. O zaman hem deniz suyu biraz ısınıyor, hem de havalar biraz daha istikrarlı hale geliyor. Elbette bu işin raconu yok. Kimseyi deniz aşkından alıkoyacak değiliz. Giren girmiş zaten, sosyal medyada #NisanDenizi etiketleri doluşmuş.

Çocuklar çoktan plajlara koşmaya başladı bile. Ellerinde plastik kovalar, deniz kabuğu toplayan minikler yine sahilleri neşelendiriyor. Kışın sessizliği yerini cıvıltıya bırakıyor. Antalya böyle bir yer işte; mevsimlerin geçişi bile bir şenlik havasında yaşanıyor.

Bu yüzden biz Antalya’da yaşayanlar olarak biliriz ki mayoyu da hazırlayacaksın, yağmurluğu da. Ne olur ne olmaz. İçimizdeki yaz sevinci çoktan başladı. Bu yıl deniz erken çağırıyor gibi… Kim bilir, belki de sadece birkaç gün sonra kendimizi Akdeniz’in serin sularına bırakırız.

O vakte kadar, sahil yürüyüşlerini ihmal etmeyin. Denize bakmak bile insanın ruhunu dinlendiriyor. Belki de yüzme mevsimi başlamasa da, içsel bir bahar çoktan başlamıştır hepimizde…