Kepez’de 1+1 daire satılıktır: BİLGİ İÇİN TIKLAYIN:
https://www.kisa.link/MUiJ
30 Aralık 1842 tarihinde İstanbul’da doğan Osman Hamdi Bey Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’nin (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi), İstanbul Arkeoloji Müzesinin kurucusu arkeolog ve ressamdır. Paris’te hukuk eğitimini sürdürürken resme olan tutkusu sebebiyle Paris Güzel Sanatlar Okulu’na (Ecole des Beaux Arts) devam etmiştir. Osman Hamdi Bey’in hocaları zamanın ünlü ressamları olan Gerome (18824-1904) ve Boulanger (1824-1888) olmuştur. 1869 tarihinde İstanbul’a dönüş yapan Osman Hamdi Bey, Bağdat Yabancı İşleri Müdürlüğüne (Vilayeti Umur-u Ecnebiye Müdürlüğü) getirilmiştir. 1871 tarihinde yeniden İstanbul’a dönen Osman Hamdi Bey, sarayda yabancı elçilerin protokol işleriyle görevlendirilmiştir. Bu görevde gösterdiği başarılarından dolayı bizzat Sultan Abdülaziz tarafından, 1873 yılında Viyana’da açılan Uluslar arası Sergiye komiser olarak atanmıştır. 1875’te Hariciye-i Umur Katipliği, 1876’da Matbuat-ı Ecnebiye Müdürlüğü, 1877’de Altıncı Daire-i Belediye Müdürlüğü gibi çeşitli devlet görevlerinde çalışmıştır. Osman Hamdi Bey Nemrut Dağı Tümülüs’ünde, Lagina’da bulunan Hekate Tapınağı’nda kazılar yapmıştır. En önemli arkeolojik kazısı Sayda (Sidon-Lübnan) kazısında kral mezarlığı kazılarıdır. Bu lahitlerin arasında İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen dünyaca ünlü İskender Lahti’nin bulunması Osman Hamdi Bey’e de uluslararası bir ün kazandırmıştır. Arkeoloji alanında yaptığı çalışmalar ile yurtdışında tanınmaya başlayan Osman Hamdi Bey Fransız, Alman, Yunan, İspanyol çevrelerince madalya ve nişanlarla ödüllendirilmiştir. Osman Hamdi Bey’in 1881 yılında Müze-i Hümayun’a müdür tayin edilmesiyle Türk müzeciliğinde yeni ve verimli bir devre açılmıştır. Müzeciliğimizi ilk kez modern anlamda ele almaya başlayan Osman Hamdi Bey’in Müze-i Hümayun’da gerçekleştirdiği ilk işlerden birisi, yabancıların yaptığı kazılarda ortaya çıkan eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklamayı planladığı tüzük hazırlığı olmuştur. Paris’te yarım bıraktığı Hukuk eğitiminin yararları burada ortaya çıkmıştır. Yürürlükte bulunan “1874 Asar-ı Atika Nizannamesini” 1883 yılında yeni baştan düzenleyerek eserlerin yurt dışına çıkmasını yasaklayan maddeler koydurmuştur. Böylece batı ülkelere Osmanlı topraklarından eser akışı engellenmiştir. Eserlerin kaydedilmesi, onarılması, nem ve rutubetten uzak ve sağlıklı bir şekilde korunup sergilenebileceği gerçek anlamda bir imparatorluk Müze Binası yapılması için dönemin yöneticilerinden aldığı destekle, bugün ki İstanbul Arkeolji Müzesinin ilk kısmını 1899’da, ikinci kısmını 1903’te ve üçüncü kısmını 1907’de tamamlayarak ziyarete açmıştır. 1 Ocak 1982’de Sultan II. Abdülhamid tarafından Sanayi-i Nefise Mektebinin Müdürlüğüne atanmıştır. Osman Hamdi Bey Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinin temeli sayılan “Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi”ni 1883 yılında kurmuştur. Bugün İstanbul Arkeoloji Müzelerinin Eski Şark Eserleri Binası olarak hizmet veren binayı, Sanayi-i Nefise Mektebi olarak 2 Mart 1883 tarihinde öğretime açmıştır. Osman Hamdi Bey, devlet işleri ile arkeoloji ve müzecilik çalışmalarını sürdürürken ressamlığını hiç ihmal etmemiştir. “Kaplumbağa Terbiyecisi”, “Arzuhalci”, “Kuran Okuyan Hoca”, “Silah Taciri”, “Leylak Toplayan Kız”, “Şehzadebaşı Camisi Avlusunda Kadınlar”, “Feraceli Kadınlar”, “Mimozalı Kadın”, “Ab-ı Hayat Çeşmesi”, “Mihrap” gibi tabloları onun en ünlü yapıtları arasındadır. Resimlerinde Türk sanatı, kültürü, mimarisi, çinili panoları, duvarlar, halılar, süslemeli objeler, örtüler, kandiller, rahleler, türbe mekanları, hat levhaları, aile porteleri, insan figürlerini kullanmış, Osmanlı kadınının iç ve dış mekanlardaki yaşayışını resmetmiş Doğu/Batı, inanç/aşk, yaşam/ölüm gibi ikilemlerin izini sürmüştür. Batılı anlayışla figürlü resmin ilk temsilcisi müzeci, arkeolog ve Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurucusu bir Osmanlı aydını olan Osman Hamdi Bey 20. yüzyılın son döneminde, sanat ve kültür alanında yenileşme ve batılaşma akımının öncüsü olmuştur. Son çağın en seçkin siması ve gerçek anlamda uluslar arası ün kazanmış bir sanatçımız olan Osman Hamdi Bey 24 Şubat 1910 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Ölümü tüm yurtta ve dünyada derin bir üzüntü ile karşılanmıştır.