Türkiye coğrafyası deniz bakımından birçok ülkeden şanslıdır. 3 yanı denizlerle çevrilidir. Yaşadığımız coğrafyada ve doğada yaşayan canlılarla birlikte bu yaşamı paylaşmamız gerekirken ne yazık ki biz insanlar nehirlerimizi, göllerimizi ve hatta denizlerimizi kirleterek yaşanmaz hale getiriyoruz. Oysa ormanlarımızı yaşıyor, nehirleri zehirliyor, denizlerimizi kirletiyoruz. Bu yetmezmiş gibi denize giren ya da denizlerimizde serinleme hakkına sahip olan hayvanları yasaklıyoruz. Hemen sahillerimize 2 ayaklı hayvanların girmesi yasak yerine bir köpek reisimi ve kırmızı çarpı işareti bırakarak bu güzel hayvanların doğada yaşam hakkını elinden alıyor ve kısıtlıyoruz.

Antalya sahil kıyısı bakımından dünyanın sayılı kentlerinden biri. Ne yazık ki bir ucu Çaltıcak Koyu’ndan Kundu sahillerine kadar uzanan bu uzun şerittin hiçbir yerinde hayvanların denize girme şansı maalesef yoktur. Oysa sahili çöp yığını haline getiren bazı 2 ayaklı hayvanlar her bölgede gönül rahatlığı ile denetimsiz bir şekilde denize girerek sahilleri kirletmenin keyfini yaşıyorlar.

Dün Sarı su mevkiinde yaşanan olay beni çok etkiledi.

BALIKÇILAR, KÖPEKLİ TURİSTLERE SALDIRDI

Türkiye’de yaşayan Annelerinin yanına tatile gelen aile denize girmek için Sarısu’ya geliyor. O da ne… Sahilde insanların denize girdiği, çocukların sahilde oynadıkları alanı amatör balıkçılar işgal etmiş. Gelen aile denize girmek istediğinde balıkçılar bu yabancı aileyi oradan kovmak istiyor. Yarım yamalak Türkçesiyle ailesini ve istediği yerden denize girmeye hakkı olduğunu söyleyen kadına bağırmaya başladılar. Ben de olaya tanık oldum hatta dahil oldum. Bir anda yanlarında getirdikleri köpek, sıcağa dayanamayarak denize atladı. İşte bu hareket kavganın büyümesine neden oldu. Balıkçılar köpeği çıkar yoksa polis çağırırız diye kadını tehdit ettiler. Türk vatandaşı olan kadın, hayvanların da denize girme hakkı olduğunu söylese de nafile…

Bu arada yaşlı bir amatör balıkçı ailelerin tam ortasına kurduğu oltasını çekerek, ‘’Ben bu denizde tutuğum balığı yiyebiliyorum. Senin köpeği yiyemem. Köpek pistir. Denize giremez’’ şeklinde bağırmasıyla kavga iyice karıştı.

Güvenlik görevlisi olay yerine geldi. Ben karşılayarak bu görevliye konuyu anlatmaya çalıştım. Efendi ve sakin olan görevli “Abi plajın sağ ve sol kanadı amatör balıkçılara ayrılmış. Hayvanlar ise kesin talimat var piknik alanına ve denize giremez. Evet, hayvanların da denize girme hakkı olduğunu söylüyorsunuz ama büyüklerimiz de bize tam tersini söylüyor’’ dedi. Yabancı aile küfür ve hakaretlerin ardından sahili saldırı karşısında terk etmek zorunda kaldı.

Oysa ben geçen yıl aynı yerde korkunç olayı bizzat yaşamıştım. Amatör balıkçının kancası küçük bir kızın elini delmiş, ailesi apar topar kancayı çıkarmak için hastanenin yolunu tutmuştu. Bu kanca küçük çocuğun gözüne de girebilirdi. O gün orada görevli olan çöp toplayan şahıs, hafta sonunda denize giren yaşlı bir turistin karnına balıkçı kancası girdiğini, kadının korku ve endişeyle çığlıklar içinde plajı terk ederek hasta haneye götürüldüğünü anlattı. Amatör balıkçıların atıklarını temizlemediğini belirterek bana elini gösterip bak abi bende nasibimi çöpleri toplayayım derken aldım. Elime kanca girdi. Ayrıca pet ve naylon atıkları da cabası. Oysa dünyanın hiçbir yerinde plajlarda balık tutmanın serbest olduğunu ne duydum, ne gördüm.

Evet…Şimdi söz halkımızın

Plajda balık tutmak tutma hobisi için halkın sağlığını tehlikeye sokarak sahili kirleten mi daha İNSAN, yoksa bu doğada bizim gibi yaşam hakkı olan hayvanların denize girmesini yasaklayan yetkililer mi İNSAN…

Karar halkımızın…