Pazartesi günü Pazara bir iki şey almaya gittim. Unutkanlığım ve isteksizliğim sonucu ayaklarım akşama doğru zar zor beni Pazar yerine götürdü. Pazar yerini gezerken pazarcı, kadına usulca seslendi. Bacım, biberler ve patlıcanları karışık yan kasaya koydum. Bu hafta domatesim yok. Başka yere bak. Güle güle ye… Yan kasaya baktım çürümüş patlıcan ve biberler vardı. Kadın o hızla siyah poşetine seçmeden sanki hepsine razıymış gibi poşetine attı. Ben durumu tam anlamak için ağız ucuyla yavaşça pazarcıya ne olduğunu anlamak için “Hayır mı?” dedim. Pazarcı, “Abi bu çürümüşleri biz Pazar yerine bırakırız. Yetkili arkadaşlar toplar çöp olarak kaldırırlar. Eskiden bir iki kişi böyle yoksul gelirdi, ama son birkaç yıldır yoksulların sayısı arttı. Çöpü belediyenin almasına gerek kalmıyor. Bu yoksullar ne varsa alıp götürüyorlar’’ demesi beni çok etkiledi.

Balık satanların önünden geçerken fiyatlara baktım. Daha 2 yıl önce 10 liraya satılan hamsi ve istavrit 30-35 lira, 25-30 lira arasında satılan çupra ve levrek 45-60 lira olmuş. İşte tam o sırada AKP’nin adeta militanı gibi seçimlerde koşuşturan Turan beyin hanımını gördüm. O da fiyatlara bakıp geçiyordu. “Hayrola yenge sen bu saatlerde pazara gelmezdin. Benim gibi sende geç kalanlardansın galiba” dememe kalmadan, “Yok be Mahmut bey artık akşamları çıkıyorum pazara daha ucuz oluyor. Malum maaşlar yerinde sayarken zam üstüne zam. Baksana balık fiyatlarına. Hiçbir şey alınmaya gelmiyor’’ sözlerine güleyim mi, kızayım mı bilemedim. Siyasilere yalakalık olsun, Belki yenen bütün kemiklerinden bir parça koparırız diye can hıraş çalışan bu çiftin haline bak dedim kendi kendime.

Eve geldim bu duygular içinde… Kime kızayım… Kime yazayım bilemedim. Duygu ve düşüncelerimi şiirimle bu kez satırlara döktüm. İşte dünya bu adaletsiz diye kendimizi suçlamam gerekirken, dünyayı suçladım. En kolayı bu:

ZALİMSİN DÜNYA

Al sana dünya bir tükürükte benden,

Kan dolu, kin dolu çamur dolu.

Al, bir daha al ye iç kibirli suratına,

Yeter bunca emekçiye, emekliye yoksula atığın tokat.

Bunca aydını katletmen…

Bunca haksızlık yeter…

Midem çeker gecelerin ağrısını,

Bir şey var gecemi gündüzümü zehreden.

Yıldızlar mı desem, Akarsular desem,

Hayır hiç biri değil hakkıma göz diken,

Soytarılarınla sürdürdüğün saltanat yeter…

Şunu bil ve unutma dünya,

Bir gün güneş yine doğacak.

Doğa zinciri yeniden oluşacak,

Yaktırdığın, yok ettiğin ormanlar,

Kurtlar, kuşlar aslanlar zebralar,

Kartallar el ele doğan güneşe koşacak.

Yakalayacağım nasırlı ellerimle seni,

Sıkacağım doymak bilmeyen boğazını.

Amman, Yapma Deyinceye kadar.

İşte O zaman benim hakkım hak,

Seninki SERAP OLACAK…