Türkiye’nin ithalatı ile ihracatı arasındaki olumsuz tabloyu, cari açığını azaltacak en büyük kozu turizm sektörü. Eğer ülkemize gelen turisti artırmanın yanı sıra elde ettiğimiz geliri katlayabilirsek, bacasız sanayi denilen turizm dış borcumuzu kapatmaya çare olacak.
Ama nerede. İşin kolayına kaçıp kitlesel ucuz turiste yönelince turist sayısı artıyor ama gelirlerimiz yerinde sayıyor. Bunun yanı sıra turizmi çeşitlendiremediğimiz için kayak merkezlerindeki tesisler yazın, sahildekiler sonbaharın son ayları ile kışın ve ilkbaharın ilk aylarında kapanıyor.
Turistik tesislerin yılın değişik mevsimlerinde uzun süre kapalı kalmasının ülke ekonomisine büyük zararı var. Ama en büyük zararı çalışanlar görüyor. Aylarca işsiz kalıyorlar. Elbette akıllara turizm emekçilerinin çalışmadıkları süre içinde işsizlik maaşı aldıkları geliyor. Ama durum öyle değilmiş.
DİSK’e bağlı Antalya merkezli Devrimci Turizm İşçileri Sendikası (DEV TURİZM İŞ)’nın açıklaması ile sektörün emekçilerinin çalışmadıkları dönem içinde askıya alındıklarını öğrendik. Dev Turizm İş tarafından bu konuda hazırlanan bir rapor, Ankara’da, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından düzenlenen, ‘Turizmin ve Turizm İşçilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri Çalıştayı’na sunuldu.
Raporda, turizm sektörü çalışanlarının Antalya’da 6-8 ay, Güney Ege’de 4, Kuzey Ege’de 3, Karadeniz’de de 2 ay çalışabildikleri, kış turizminin de kayak için doğal kar mevsimiyle sınırlı olduğu, bununda en fazla 3- 4 ay çalışma süresini kapsadığı belirtildi. Türkiye’nin turizmi 12 aya yayacak, çalışanlarının sürekli çalışmalarını sağlayacak kültür, sağlık, kongre, spor, inanç gibi alternatif kaynakları kullanamadığı ifade edildi.
DEV TURİZM İŞ’in raporunda, Antalya’da en iyi olasılıkla 8 ay çalışan emekçilerin, kalan 4 ayda işsiz olmalarına rağmen hepsinin İşsizlik Sigortası Yasası’ndan yararlanamadığı ve işsizlik parası alamadığına dikkat çekildi. Raporda, “İşsizlik parası alabilmek için son üç yılda 600 gün prim ödemiş olmak ve her yıl en az 7 ay çalışıyor olmak gerekiyor. Ancak, sezonlar zaten kısa ve giderek daha da kısalıyor. Son iş yerinde de 120 gün çalışmış olmak gerekiyor. Yasada, ‘iş akdi askıya alınmamış olmak’ diye bir yorum var. Bu ‘işten çıkartılmamışsın’ anlamına geliyor. İşte de değilsin, ücretin de yok, işsiz de sayılmıyorsun. ‘Askıdasın’ bu anlama geliyor. Bu nedenlerden dolayı turizm işçileri çalışmadığı dönemlerde işsizlik maaşı alamıyor” denildi.
Raporu hazırlayan DEV TURİZM İŞ Sendikası’nın Genel Başkanı Mustafa Yahyaoğlu, “Askı” olayının aslında, “ücretsiz izin” uygulaması olduğunu ileri sürerek nasıl yapıldığı şöyle anlattı:
“İşveren, işçi işe ilk başladığında sanki kendisi ücretsiz izin istiyormuş gibi dilekçe alıyor. Yasada iki kere üst üste bir işçi ile sözleşme yapıldığında bu artık süresi belirsiz iş sözleşmesine dönüşmüş olur. Yani işçi, daimi işçi durumuna dönmüş olur. İşveren işçinin daimi işçi statüsüne dönüşüp bazı haklar elde etmemesi için en başta askı dilekçesini alır. İşçi bunu öğrendiğinde 6 gün içinde itiraz etmezse askıda işçiliği kendisi kabul etmiş sayılır. Bu askının tam hukuksal karşılığı yok ama yıllardan beri uygulanıyor. Bu dönemde işveren işçi için hiçbir sigorta ödemez. İŞKUR’a göre askıya alınan işçi işsiz değildir. Bu durumda işsizlik maaşı da alamıyor”
Bir dönem ülke ortalamasının üstünde, birçoğu markla, dolarla maaş aldıkları için gıpta ile bakılan turizm emekçilerinin geldiği nokta gerçekten içler acısı. Birçoğunun dönem dönem “Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz” misali askıya alınmaları gibi bir gerçeklik var. Hepimiz zaman zaman bunu yaşamıyor muyuz?