Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09.05’te vefat etmiştir. Atatürk’ün ebediyete intikali, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya imzası ile yayımlanan 10 Kasım 1938 tarihli “Hükûmet Tebliği’nde Türk milletine ve dünyaya duyuruldu. Aynı gün Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp tarafından yayımlanan bir tamimle, cenaze töreni ile ilgili ilk uygulamalara ve bu arada resmî törenin esaslarının tespitine başlandı. Tören sorumluluğu Atatürk’ün yakın silah arkadaşı İstanbul’da Birinci Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay Paşa’ya verildi. Atatürk’ün ölümünden hemen sonra Başbakan Celal Bayar, Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak’a yeni cumhurbaşkanı seçimi ve yeni hükümetin kurulmasına kadar, “tahnit” işlemlerinin yapılması emrini vermiştir. Anıtkabir inşaatından dolayı naaşın uzun süre bekleyebileceği düşünülerek, ciddi bir tahnit işlemi yapılmıştır. Atatürk’ün naaşı, tahnit işlemine başlanmadan önce o zaman İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden olan Ord. Prof. M. Şerafettin Yaltkaya’nın nezareti altında İslam ananesine uygun olarak “yıkanmış ve kefenlenmiştir. Tahnit işlemi, hastalığı süresince müşavir hekimleri teşkil eden beş kişilik kurulun iki üyesi olan, devrin ünlü doktorları Prof. Dr. Mustafa Hayrullah Diker ve Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter’in gözetiminde Gülhane Patolojik Anatomi Hocası Prof. Dr. Lütfü Aksu (1886-1952) ile arkadaşları tarafından titizlilikle yapılmış, Münir Hayri Egeli de kendilerine yardım etmiştir. Tahnit işlemi, 11 Kasım 1938 günü akşam tamamlanmıştır. Tahnit işlemindeki başarının derecesi 15 yıl sonra Atatürk’ün naaşı Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrinden Anıtkabir’e taşınırken anlaşılmış tabut açıldığında naaşın öldüğü ilk gündeki gibi durduğu görülmüştür. Ne yazık ki o tarihte Prof. Dr. Lütfi Aksu öleli iki yıl olduğu için hak ettiği tebrike mazhar olamamıştır. Yapılan seçimlerle Atatürk’ten sonra 2. Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, yeniden Başbakan olan Celal Bayar ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın kararları doğrultusunda “Muvakkat (geçici) Kabir” olarak “Anıt-Kabir”in inşasına kadar, Etnoğrafya Müzesi seçildi. Atatürk’ün naaşı, tahnit işlemleri bitirildikten sonra, kurşun galvanizli tabuta konulmuş, o da gül ağacından yapılan bir başka tabuta yerleştirilmiş ve öylece katafalka yerleştirilmiş, üzerine uğrunda yıllardır mücadele ettiği Türk bayrağı örtülmüş bir şekilde Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonu’na alınmıştı. 16 Kasım 1938 Çarşamba günü sabah saat 10.00’da naaş ziyarete açıldı. Yapılan İstanbul Programı’na göre saat 14.00’e kadar askerî ve mülki erkân, arkasından halk ziyaret edecekti. Bu ziyaret 17 ve 18 Kasım günleri de saat 10.00’dan başlayarak 24.00’e kadar sürecekti. Fakat kısa sürede protokol kaidelerini alt üst eden bir halk seli ile karşı karşıya kalındı. Halkın yoğun ilgisini gören Orgeneral Fahrettin Altay ve Vali Muhittin Üstündağ’ın kararı ile ziyaret sabaha kadar sürdürüldü. Sarayın kapıları kapatılmadı. 18 Kasım Cuma günü, yani Atatürk’ün naaşının Ankara’ya götürülmesinden bir gün ve bir gece önce, en az iki yüz bin kişi, kurtarıcısını ziyaret etti. İzdiham öylesine fazla idi ki, bütün tedbirlere rağmen on bir kişi kalabalık içinde ezilerek hayatlarını kaybetti. Kırktan fazla yaralı vardı. Naaşın bulunduğu tabut, 8.30’da Dolmabahçe’den çıkarılarak top arabasına konuldu. Resmî nakil törenini oluşturan “cenaze alayı”, 09.00’da hareketle, Tramvay yolunu takiben Tophane, Karaköy, Köprü yolu ile Eminönü meydanı, Bahçekapı, Sirkeci ve Salkım Söğüt üzerinden Gülhane Parkı ve park içindeki yolu takiben Sarayburnu’na vardı. Saat 12.42’de Zafer Torpidosu’na, 13.20’de de Yavuz Zırhlısı’na konulan naaş Ankara yolculuğuna hazırdı. Yürümekte zorluk çeken Atatürk’ün Kız kardeşi Makbule hanım, Millî Eğitim Bakanı Rıfkı Salim Burçak’ın yardımıyla geldi. Ağlayarak, ağabeyinin mezarına toprak attı ve su serpti. O sıra görevli olarak bulunan öğrenci temsilcisi Yekta Güngör Özden koluna girerek çıkmasına yardımcı oldu. Ayrıca, Mozole’nin girişinde sağ ve solda yer alan Onuncu Yıl Nutku ve Gençliğe Hitabe’nin yazı şablonlarını da hazırlamış bulunan Prof. Dr. Emin Barın’ın ceylan derisi üzerine hat sanatının incelikleriyle yazdığı Atatürk’ün ölüm raporu bir gümüş muhafaza içinde mezara konuldu. Ata’nın defin işleminin yapıldığı Mezar Odası, Mozole’nin birinci katında olan Şeref Holü’ndeki sembolik, yekpare mermerden lahit taşının tam altında bulunmaktadır. Oda, Selçuklu ve Osmanlı türbe mimarisi stilinde sekizgen planlı olup, pramidal külahlı tavanı geometrik motifli mozaiklerle süslenmiştir. Zemin ve duvarlar siyah, beyaz ve kırmızı mermerlerle kaplanmıştır. Mezar Odası’nın ortasında batı-doğu yönünde kırmızı mermerden bir sanduka yer almaktadır. Mermer sandukanın çevresine, karıştırılarak Ata’nın naaşının defnedildiği vatan topraklarının örnekleri pirinç vazolar içine yerleştirilerek dizilmiştir. Şu anda bütün vilayetlerin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye’nin bağımsızlığını tanıdığı ilk Türk Cumhuriyeti olan kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin toprakları bu vazolarda yer almaktadır. Mezar Odası’nın Kapısının tam karşısındaki pencereden Ankara Kalesi’nde dalgalanan Türk Bayrağı görülebilmektedir. Şu anda Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni gezen ziyaretçiler, Mezar Odası’nın önünden geçmekte ve içerideki hareketli kameranın görüntülerinden odanın içini izleyebilmektedirler.