Orman kanunu, ormandaki kanuna nasıl dönüşür.
Yasa nedir denilse, sanırım hak ve adaleti sağlamak amacıyla akıl ve bilime uygun olarak hazırlanan yazılı hukuk kurallarıdır şeklinde tanımlanabilir. Şimdi geri dönüp bu tanımı analiz edecek olursak iki temel özellik göze çarpmaktadır. Birincisi hak ve adaleti sağlaması, ikincisi ise akıl ve bilime uygun olmasıdır.
Bizim Orman Kanunumuz bu özellikleri taşıyor mu? Evet. Ormanın kanununda bu özellikler aranır mı? Hayır. O zaman şu soru aklımıza gelmektedir. Bizim Orman Kanunumuz nerede ve ne zaman hak ve adalet anlayışından ayrılıp akıl ve bilimden uzaklaşarak ormanın kanununa dönüşüyor?
İnsani Orman kanunumuz, belli ki uygulamada güç ve güçlünün, gücünü güçsüze dayatılması devreye girince güç temelli ormanın kanununa dönüşüyor. Ve maalesef bu güç ister kişisel ve ekonomik olsun ister siyasi, ister yandaş, ister mafya gücü olsun vatandaşın karşısına yasal devlet gücü olarak çıkmaktadır ki, işte o zaman sizin Orman kanununuz bir anda ormanın kanununa dönüşmektedir.
Çünkü devlet en büyük güç olup vatandaş bunun karşısında bir molekülün atomları kadar bile değildir. Ama bir beden milyonlarca hücreden meydana geldiği gibi devlet de bu zerrelerin toplamından oluşmaktadır. Bu yüzden devletler kendisini meydana getiren hücrelere zarar vererek değil onları ayakta tutarak güçlü ve sağlıklı olabilir. Aksi halde vatandaşından kopuk sağlıksız bir devlet yapılanmasında kanununuz ormanın kanunu olacaktır.
Çünkü hak ve adaletin yerini güç almış olup akıl ve bilim güçten yana çalıştırılmaktadır. Akıl ve bilim güçten tarafa çalıştırılarak elde edilen hukuki sonuç ise artık hak değil çökmedir. Ve ne yazık ki, az veya çok her devlette vatandaşın malının üstüne çökme vardır. Ama bunu sıklığı, hazırlanan hukuki kılıfı, devletlerin demokrasisinin standardına, devletin gelişmişlik düzeyine ve yönetimde güçler ayrılığının uygulanış durumuna göre değişir.
Şimdi TC Devleti, 23 Aralık 2024 günü Çıralı ’da Ormanla ilgisi olmayan sözde orman alanlarında YIKIM yapacağız diyor ya benim aklıma acaba birileri buraya çökecek mi sorusunu getiriyor.
Neden böyle düşünüyorum? Çünkü Cumhurbaşkanlığının 6 Ocak 2021tarih ve 3413 karar sayılı 6831 sayılı Orman Kanunu’nun ek 16. Maddesi kapsamında orman sınırlarının dışına çıkarma işlemlerine ilişkin yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün valiliklere gönderdiği genelgelerde Orman vasfını kaybetmiş alanların orman sınırları dışına çıkarılmasına ilişkin işlemlerin yoğunluk kazanması üzerine acaba Çıralı ‘da Orman sınırları dışına çıkarılacak alanlara çökmek isteyen birileri mi var, düşüncesini akla getirmektedir. Bu yüzden de yapılan her işlemde acaba bir rant söz konusu mu sorusu akla geliyor.
İnşallah böyle gizli bir çökme düşüncesi yoktur. Ama böyle bir şey olur ise işte o zaman bu TC Devletinin Orman kanununa göre değil doğal ormandaki orman kanununa uygun bir işlem olur. Konuna uydurulur mu? Uydurulur ve yapılan işlem hukuka uygun hale getirilir. Ama adaleti sağlamıyorsa yargılama bir hukuk oyunudur. Ve maalesef ülkemiz bu durumun örnekleriyle doludur.
Örneğin yüzlerce hektarlık orman denizinin içinde beş on dönümlük bir alana tapu verilirken tek orman ağacının bulunmadığı ve tamamen yerleşim alanı içinde kalmış ve yüz senedir ekilip dikilen alan ise akla, bilime ve gerçek duruma aykırı olarak hukuken orman olarak görünüyor. Bu hukuksuzluk hukukunun sonucundan hak ve adalet çıkmayacağı belli olduğundan bu hukukun hukuku veya hukuksuzluğu olacak ve yargıya güven sarsılacaktır.
Bir yerin orman olmadığı halde yasa ile orman olarak kabul edilmesi bazen insanların evlerinin başına yıkılması, işyerleri yıkılarak aç ve açıkta bırakılması güce dayalı orman kanununun bile ötesine geçebilmekte ve bazen de komedileri geride bırakacak yargılamalara neden olmaktadır. Örneğin bir zamanlar Antalya şehir merkezinde komediden öte bir Ant-koop davası vardı.
Şimdi bu davanın sonucu ne oldu bilmiyorum, ama Ant-Koop’un tapulu alanda imarlı, ruhsatlı, banka kredisi kullanarak yaptığı binlerce bina için Orman tapu iptal davası açmıştı. Orman davayı kazanırsa binlerce konut yıkılıp yerine orman ağacı mı dikilecek? Böyle bir durum bir üçüncü dünya ülkesinde olsa güler ayıplarız. Orman Kanunu’nda her ne kadar akıl, bilim ve fen esası kabul edilse de maalesef bu kanunumuz, uygulanmasında akılsız ve bilimsellikten uzak uygulamalarıyla gündeme gelmektedir.
Umarım ve dilerim ki, kanunun özünde var olan akıl bilim ve fen, kanunun uygulamasında da esas alınarak ve varsa kişisel rant çıkarları bunlar aşılarak Çıralı ‘da yıkım yerine adil bir uygulamayla, ulusal çıkarlar yönünde bir çözüme ulaşılır. Böylece hak ve adalet de sağlanmış olur. Devlet ve adalete güven de pekişir.