Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Sivas-Erzurum arasını tren ile gitmeye özel bir önem veriyordum. Fakat trenler o günkü gibi değil. Epeyce çeşitlenmiş. Ekspres tren, Yüksek hızlı tren ve kısa mesafeler arasında gidip gelen trenler, şehir içi taşıma yapan banliyö trenleri gibi çeşitleri var. Erzurum’a on saatte giden YHT trenin bileti çok pahalıydı. On bir saatte giden doğu ekspresinin fiyatı ise çok ucuzdu. Sorun, doğu ekspresi sabah 05.00’te kalkacağı için erken kalkmam gerekiyordu.

Otel görevlisine sabah 04.00’te beni uyandırmasını ve bir taksi çağırmasını istedim. Kendi telefonumun saatini de 04.00’e kurdum. Sabah 04.00’te kalkıp otel görevlisinin çağırdığı taksiye sırt çantamı koyduktan sonra çaktırmadan taksinin plakasının fotoğrafını çekeyim derken taksici fark etti ve bozuldu. Ona bunu yapmak zorunda olduğumu anlattım.

Çünkü ben bu geziye çıkarken eşim ve çocuklarım hem Türkiye güvenli bir ülke değil ve hem de yaşlısın diye karşı çıkmışlar, ben ısrar edince de çocuklarım nereye ne zaman gittiğimi ve giderken bindiğim her otobüsün her taksinin plakasını bildirmemi şart koşmuşlardı.

Otel istasyona yakın olduğu için saat 05.00’ten önce istasyona vardık, fakat Doğu Ekspresi bir saat tehirliymiş. Bu yüzden saat 06.00’da kalktı. Artık güneş doğmuş, ortalık da aydınlanmıştı.

Yolun başlarında bozkırı andıran ovalar olmasına karşın kuraklık Yozgat ve Çorum kadar değildi. Gerçi dağlar anadan üryan çıplaktı, ama dağların eteklerinden başlayarak ovaların sarı anız görüntülerini parçalayan yeşil alanlar da az değildi.

Nihayet beklediğim an geldi. Karasu kanyonuna girince yolun iki tarafı da duvar oldu. Arada sadece demiryolu ile Karasu vardı. Hatta çoğu yerde kanyona ikisi birlikte sığmadığından tren yolu tünele girmek zorunda kalıyordu.

Aslında bu durumu tam olarak anlatabilmek için havadan çekilmiş fotoğraflara ihtiyaç var. Ben trenin içinden çektiğim fotoğrafları yazının facebook paylaşımına koyuyorum.

Yazıyla anlatmam gerekirse, sağınız duvar gibi dimdik bir dağ, solunuzda Karasu ve onun da soluda suya dimdik duvar gibi inen karşı dağ. Bu biçimde bir süre gittikten sonra kanyon sadece Karasu’ya geçit verince tren tünele giriyor. Tünelden çıktıktan sonra yine kanyon daralıp geçit vermiyorsa ya tekrar tünele giriyor ya da demir köprünün üzerinden karşı kıyıya geçiyor. Bu kez duvar gibi dağ solunuzda nehir sağınızda kalarak tüneller ve köprüler birbirini izleyerek 138 tünel ve 22 demir köprüden geçiyorsunuz.

Şimdi buradaki soru, 2023 Ağustosundaki bu yolculukta, 1964-65’li yılların heyecanını yaşayabiliyor muyum? Bir bakıma 79 yaşımı bir süreliğine 18’li yaşlarımda dolaştırmanın heyecanını hissetsem de zaman o zaman değil, teren o teren değil ve hatta Karasu kanyonu o kanyon değil.

Aslında değişmeyen tek şey kanyon olmasına karşın o zaman 18 yaşında ilk kez uzun bir yolculuğa çıkan bir gencin bakışı ile dünyada 45 ülke gezmiş yaşlı bir adamın bakış farkı dikkate alındığında kanyon da değişmiş gibiydi.

Yolun kanyondan çıktıktan sonrası Anadolu’nun iklim yapısına uygun olarak çıplak dağlar ve bozkır bitki örtüsü küçük değişikliklerle devam ediyordu. En önemli değişiklik bölgenin yüksekliği kuraklığı azaltıyor, bu yüzden yeşil alanlar ve suyu azalsa da kurumadan yaz boyu akan çaylar, çayların kıvrılarak akışına ayak uydurmuş kavak ve söğüt ağaçları var.

Karasu Anadolu’nun

Fırtına tanrısı Arinna

Öfkesi azgın dalgalar gibi

Yarar geçer dağları bodoslama.

Hiçbir güç engelleyemez, onun

Kavuşma azmini Fırat’a…

Karasu ile Fırat

Aşk yarışında sanki

Şirin ile Ferhat. 23.08.2023 Erzurum