1990-2000 yılları arasındaki dönemde Türk Lirası, yine yüksek enflasyon ve döviz krizleri nedeniyle büyük değer kayıpları yaşadı. Ekonomi yönetimi, IMF ile yapılan anlaşmalar ve Merkez Bankası'nın bağımsızlık kazanması gibi yapısal reformlarla şekillendi. Bu süreç, Türkiye'nin ekonomik tarihinde önemli bir dönüşümün başlangıcını oldu.
Bu dönemde, sürekli alıştığımızdan da çok fazla Türk Lirası'nın değeri büyük dalgalanmalara uğradı. Ekonomi yönetimi, yerli ve uluslararası aktörlerin etkisiyle sürekli bir değişim sürecinde kaldı.
1990lı yılların başında partiler genç lider arayışındaydı. Mesut Yılmaz, Deniz Baykal genç liderler olarak gösteriliyordu. Demirel yaşlı ve klasik olduğu için değiştirmeyi planladı ve Amerika Üniversitelerinde çalışmış, ekonomi akademisyeni, parti konuşmalarında öne çıkan isim alımlı bir genç kadın olan Tansu Çiller partiye davet edildi.
Daveti kabul eden Çiller 1991 yılında ilk kez seçimlere katıldı. Bir kadın oluşu vaatleri halkı etkilemişti. Hele mitinglerden birinde cebinden çıkardığı anahtarlıkla her eve 2 anahtar vaadi çok etkili oldu. Bir ev ve bir araba hayali halkı ikna etmişti. 1991 yılının sonunda ekonomi bakanı oldu.
Tam da soru işaretleri taşıyan kadersel bir değişimle Turgut Özal vefat etti ve Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu. Başbakanlık ve Doğru Yol Parti başkanlığı boşalmıştı. Tansu Çiller böylece Başbakanlık koltuğuna oturdu.
Ancak Tansu Çiller’in ABD’deki mülkleri, sahip oldukları üzerine şaibeler çıkmaya başladı. Ardından hükümet yıkıldı. Refah Yol Hükümeti kuruldu. Umut olarak sahneye Çıkan çiller, değişmesi gereken bir figür olmuştu. Artık Özer Çiller de yani enişte de sahnedeydi. Partili arkadaşları topyekûn bir cinnet geçirdik diye onu nasıl seçtiklerini açıklamaya çalıştılar. Ancak çiller onları büyük hayal kırıklığına uğrattı. Türkiye’nin 50. Hükümeti ilk kez bir kadın tarafından büyük umutlarla kurulmuştu. Tam bir peri masalıydı ama sonun hüsranı hem partiye hem Türkiye’ye pahalıya patladı.
Çiller’e mi ne oldu bir bakalım…
1995 Türkiye genel seçimlerinde partisi %7.35 oy kaybederek 3. sıraya geriledi. 1996 yılında Necmettin Erbakan tarafından Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi koalisyonunun oluşturduğu 54. Türkiye Hükûmetinin kurulmasıyla Çiller'in başbakanlık görevi sona erdi. Yeni hükûmette Çiller başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı olarak görevlendirildi. Refah Partisini kapatma davası devam ederken Erbakan, başbakanlık görevini Çiller'e devretmek amacıyla 18 Haziran 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel'e istifasını sundu. Cumhurbaşkanı Demirel 54. hükûmet protokolü gereği başbakanlık görevini Çiller'e vermedi.] 1999 Türkiye genel seçimlerinde partisi %7,17 oy kaybederek 5. sıraya geriledi. 2002 Türkiye genel seçimlerinde ise partisi %9.54 oy oranıyla küçük bir farkla seçim barajının altında kalınca 2002 yılında yapılacak kongrede adaylığını koymayacağını açıklayarak aktif siyasetten çekildi. Ancak Türk Lirasının katili olmayı da bu süreçte başardı. Türk Ekonomisi en büyük dalgalanmayı onunla yaşadı. Döviz ile ev, araba alanlar bırakın iki anahtarı, kira bile ödeyemez duruma düştüler.
Neden mi hemen o dönemin parasının izini sürelim.
Türkiye zaten 70lerden beri yüksek enflasyon ve bütçe açıklarıyla mücadele ediyordu.
1994 yılında, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in ekonomi politikaları ve bütçe hedeflerine duyulan güvensizlik sonucu büyük bir döviz krizi patlak verdi. Yılbaşında 15.000 TL olan 1 Amerikan doları, yılsonunda 70.000 TL'ye yükseldi. İşte asıl dananın kuyruğu da burada koptu. Çiller vaatleri ona güvenenleri, zenginlik hayalleri kuranları bir anda yok etti.
1995'te enflasyon oranı %125'e çıkarak rekor kırdı. Bu dönemde Merkez Bankası, döviz kuru ve faiz oranlarını istikrarlı tutmaya çalıştı. Ancak finansal sistemin kırılganlığı ve siyasi belirsizlikler bu çabaları sekteye uğrattı.
1998'de Türkiye, IMF ile ekonomik istikrar için bir anlaşma imzaladı. Ancak bu program, 2001'deki finansal krizle birlikte çöktü. Krizin ardından Kemal Derviş, IMF'nin desteğiyle Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak göreve başladı. Derviş, Merkez Bankası'nın bağımsızlığını güçlendirdi, enflasyon hedeflemesi modelini benimsedi ve döviz kuru rejimini dalgalı kur sistemine geçirdi.