Bu sıralar çok fazla bilim kurgu filmleri izlemeye başladım. Bilirsiniz genelde bu tarz bilimlerde yok artık diyeceğimiz şeyler oluyor. Ancak dikkatle izlediğimizde de aslında dünya filmlere döndü.
Ben bu ara o tarz filmlere sararken Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı hidrobiyolog Dr. Erol Kesici’nin bir açıklamasına denk geldim. Hocamın söyledikleri ilerisi için gerçekten tedirgin edici. Kesici, sularımız ile ilgili şunları söylüyor:
"Sulak alanlarımızı ve suyumuzu tüketirsek Büyük Kitlesel 6'ncı Yok Oluş kapımızı çalar. Su yoksa, insan medeniyeti yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Kuraklık ve artan iklim krizi 6'ncı yok oluş olabilir mi? İnsanlık kendi bindiği dalı kesmekte ve büyük kitlesel yok oluşu hızlandırmakta. Dünyanın bugüne kadar 5 büyük kitlesel yok oluş evresinden geçtiği ve bu evrelerin her biri dünya üzerindeki canlı türlerinin büyük bir bölümünün (havada yaşayan kuşlar bazı türleri dışında yüzde 80-96 arasında) soyunun tükenmesine neden olduğu bildirilmektedir. Doğal felaket olarak nitelendirilen beş yok oluşun sonuncusu olan 5'inci Büyük Kitlesel Yok Oluş, Paleojen'e 65 milyon yıl önce 11 kilometre çapında dev bir asteroittin dünyaya çarpmasının neden olduğu belirtilmektedir. Endüstriyel devrimden bu yana bitmeyen tüketim hızı ve bilim dışı yöntemler nedeniyle, sulak alanlar yok olursa hiçbir canlının yaşaması da mümkün olamaz. Kuraklık, iklim krizi, ekosistem bozulmaları gibi insan faaliyetleriyle doğanın çok hızlı bir şekilde değişmesi paralelinde 6'ncı Büyük Kitlesel Yok Oluş'un çok hızlı bir şekilde yaşanmakta olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır. Çünkü su ve sulak alanlar yaşamın olmazsa olmazıdır, iyi yönetilmezse hastalık ve felaket getirirler. Yani suyun iyi yönetilememesi, sulak alanlarda kayıpların giderek artması, iklimin değişmesine neden olmaktadır. Bu olay bir nevi zincirleme reaksiyonlarla sulak alanlarımızın yer altı sularının da beslenememesine neden olmaktadır. İklim değişikliğinde etkili olan karbonun neredeyse yüzde 42'sinin sulak alanlarda depolandığını da unutmamamız gerekir. Sulak alanlar kurudukça, işlevlerini kaybettikçe karbonu depolamayı bırakın, bünyelerindeki karbondioksitin salınmasıyla iki katı ters etki yapmaktadır. Artık insanlar bu suları kullanırken daha çok düşünmesi ve koruması gerekir. Dünyanın en çok tüketeni ve atık bırakanı insanın, tutumlu ve atıksız bir dünya için verilen sözleri tutup, 6'ncı yok oluşu önleyebilecek bilimsel, akılcı, yaşama dayalı girişimleri (fosil yakıt, plastik kullanımından vazgeçmesi) uygulamaya geçirmesi gerekmektedir. Bu yok oluşun şakası yok. Suya ulaşma ve suyun sürdürülebilirlik sorunu öncelikli olarak çevresel anlamda sorunlar yaratsa da aslında sosyal ve ekonomik açılarda da yadsınamaz derecede önemli ve öncelikli sorunumuz haline geldi.” Bu sözlerin üzerine daha fazla dikkat etmemiz gerek.