Tiyatro ve sinema oyuncusu Rasim Öztekin’in vefatı bir anda ülkenin gündemine oturdu. Önüne gelen herkes bu ölüm haberini sayfasına taşıyarak takipçileriyle paylaştı. Ne çok seveni varmış rahmetlinin. Peki gerçek böyle miydi? 

Gerçekten yaşadığı sürece bu sanatçıya hak ettiği değeri verdik mi? 

İşte gerçekler…. 

Antalya’nın Kemer ilçesinde düzenlenen geleneksel Altın Nar Festivali’ndeydim. İlçe merkezinde 5 yıldızlı otelde kalan sanatçılar gazeteciler bir araya geliyorduk. Randevular, program değişiklikleri sohbetler otel lobisinde yapılıyordu.  

İşte böyle bir öğlen sonrası o günlerde magazin dergi ve televizyon programlarında adından sıkça söz edilen skandal bir oryantal de festivalin davetlisi. Kendisi lobide göründü. Birden magazinci arkadaşlar yerlerinden kalkarak onu takip etmeye başladılar. Masaları göz ucuyla tek tek tarayan bu oryantal, birden birkaç tanınmış sanatçıların bulunduğu masaya doğru yürüdü. Selam verdi masaya o ara düşer gibi yaparak orda oturan bir beyin kucağına attı kendisini. Gözleriyle de kamaraları izliyordu. Basın sanırsın süper starmış gibi görüntü almaya çalışıyor, ardı ardına flaşlar patlıyordu.  

Bende sessizce resepsiyona yakın yerde yaşanan bu alayı izledim.

Birden bir el omuzuma dokunarak ‘’Paparazzi Mahmut sen neden çekmiyorsun bu tarihsel olayı’’ dedi. Başımı çevirdiğimde tiyatro ve sinema oyuncusu Rasim Öztekin’i gördüm. Ona doğru dönerek ‘’Abi ya şimdi bu olayın ne özelliği var ki. Bu skandallar kraliçesini bu kadar basın önemsiyor. Her şey numara, her şey rol. Maksat gündemde kalmak biz de buna alet oluyoruz’’ dedim. 

Gülümsedi usta tiyatro sanatçısı… 

Bu acı bir gülümsemeydi.  

Birlikte bir koltuğa oturarak sohbete başladık. Benim bu hareketim ustanın hoşuna gitmiş olacak ki, ülkede maalesef sanata ve sanatçıya verilen değerin en asgari düzeyde olduğunu anlattı. Bana sordu, kaç tiyatro sanatçısının magazin dergilerinde kapak olduğunu veya bırak kapak olmayı kaç sinema veya film sanatçısının kocaman bir sayfayı işgal ettiğini söyleyerek adeta içini döker gibi sitemde bulundu. 

Haklıydı… 

Yıllardır magazin gazeteciliği yapıyordum. Ne bir magazin televizyon programında ne de dergi ve gazetelerde Münir Özkul ustanın kapak olduğunu gördüm.  

Ya da çocukların biricik Adile teyzesini…? 

Hababam sınıfının Güdük Necmi’si Halit Akçatepe’yi gören oldu mu? 

Ya Ferhan Şensoy…. 

Daha ismini sayamadığım yüzlerce tiyatroya sanata hayat veren insanlar bunlar. Hepsi yetişmesi zor olan tiyatro sanatçıları. Hepsi ayrı bir değer… 

Devir Sevda Demirel’in kapak olduğu devir. Ya da herhangi bir şarkıcı veya bir iki filmde rol almış adı aşk skandallarına karışan kadın ve erkekler magazin dünyasının baş köşesini kapmakta hatta birbirleriyle adeta yarışmaktadırlar. 

Ben de bu yalan dünyanın bir parçası oldum yıllarca.  

Suç magazincilerde mi? Suçlu kim? 

Burada sadece magazin basınını suçlamak biraz insafsızlık olur. Bu konuda ulusça hepimiz suçluyuz. Hepimiz sanatçı değerlerimize karşı vefasızız. 

Tan Gazetesi’nin bir milyon tiraj yaptığı dönem.  

Maalesef halkımız okumayı, sanatı, sanatçıya yaşadığı sürece verilen değeri veremiyor. Çünkü bu bir arz talep dengesi. Tan Gazetesi’nin asparagas magazinsel haberlerini okuyanlar ciddi habercilik yapan gazeteleri maalesef okumuyor ve okumak istemiyor. Cumhuriyet gibi dünyadan ve ulusal basından ciddi haberler sunan gazetenin ancak 100 bin sattığını düşünürsek gerçek ortaya çıkar. Maalesef halkımız doğruyu gerçeği namusluyu, gerçek sanatçıyı değerlendirmiyor. Sevmiyor diyemem ama ilgilenmiyor. Dedikodu, asparagas magazin aşkları, uydurma senaryolardan daha çok hoşnut. İşte bunları paylaştık rahmetli ile… 

Güle güle Rasim usta… 

BİZİ AFFET….