Türkiye sağlık turizminde de ciddi bir başarıya sahip. Doktorlarımıza uygulanan şiddeti son günlerde çok fazla duyar olduk. Oysaki Türk hekimlerinin yaptığı çalışmalar gururumuzu kabartıyor. Ancak biz kıymetlerini bilmiyoruz. Maalesef verilmeyen haklar ve uygulanan şiddetlerden dolayı çok değerli sağlık çalışanları ülkeden kaçmaya devam ediyor. Yakında doktora hasret kalırsak şaşmayacağım. O kadar yıl okuyup, şifa dağıtan doktorlarımızı kaybetmek bizi geri götürecek. Yapmayın bu ülkenin çocuklarına sahip çıkalım. Size bugün Türkiye’de ilk ilik naklinin nasıl yapıldığını anlatacağım.

İlk kayıtlı insan kemik iliği nakli deneyimi 1939 yılında altına bağlı aplazisi olan hastaya, aynı kan grubundan olan erkek kardeşinden yapılmıştır. Transplantasyon başarılı olmamış ve hasta beş gün sonra ölmüştür. Hematopoietik kök hücre nakli ile ilgili çalışmalar 1950‘li yıllarda radyasyondan korunma amaçlı fare deneyleri ile başlamıştır. Hiroşima ve Nagazaki’de radyasyona maruz kalan hastalarda görülen hematolojik yan etkiler, kemik iliğinin kök hücrelerinin muhtemel radyoprotektif etkileri hakkındaki araştırmaları başlatmıştır. 1956 yılında Nowell ve arkadaşları, X- ışını almış farelere verilen sıçan kemik iliği hücrelerinin çoğaldıklarını ve fonksiyonlarını devam ettirdiklerini kanıtlamışlardır. Klinisyenler, konjenital ve akkiz kemik iliği yetmezliği sendromlarını ve malign hastalığı tedavi etmek için kullanılan kemoterapi ve radyasyonun ölümcül myeloablatif etkilerinden hastaları kurtarmak için kemik iliği transplantasyonunun faydalarını görmüşlerdir. Başlangıçta ilk denemeler allojeneik kök hücre transplantasyonu (KHT) ile gerçekleşmiştir. Allojeneik transplantasyondaki en önemli sorun hem donörün iliğinin alıcı tarafından reddi hem de alıcının dokularına karşı donörün immünolojik olarak lenfositler tarafından gelişen graft versus host hastalığının (GVHD) oluşturduğu reaksiyon idi. 1960 ‘ların ortalarında HLA (human leukocyte antigen) sisteminin bulunması, klinisyenlere kardeş donör/alıcı çiftleri arasında birbirini tutan (matched ) başarılı allogeneik KHT’nu yapmalarını sağladı. İlk dökümante edilmiş başarılı kemik iliği nakli, 1965 yılında bir akut lenfoblastik lösemi hastasına radyasyon tedavisi ve kemoterapiyi takiben altı ayrı kardeşten yapılmıştır. Donörlerin birisinden olan engrafman, kan grubunun alıcı kan grubuna değişmesi, donörden yapılan cilt greftinin tutması ve graft versus host hastalığı gelişmesi ile ispat edilmiştir. Hasta ilik transplantasyonundan 20 ay sonra relaps ALL nedeniyle kaybedilmiştir.   Gatti ve arkadaşları 1968 yılında ciddi kombine immün yetmezliği olan bir hastada ilk başarılı allojeneik kemik iliği naklini gerçekleştirmişlerdir. Seattle ve ekibi ilk nakillerini Mart 1969’da KML blastik fazda 46 yaşındaki bir vakaya yapmışlar ve başarılı bir yamanmaya (engrafmana) rağmen fırsatçı enfeksiyon nedeni ile hastayı nakil sonrası 56. günde kaybetmişlerdir. Akraba dışı vericiden allojeneik ilk kemik iliği nakli 1979 yılında Hansen ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiştir. Köpeklerde yapılan çalışmalar kemik iliğinin otolog olarak da kullanılabileceğini göstermiştir. Cavins ve ekibi köpek kemik iliğinin dimetil sülfoksit (DMSO) ile dondurulup tekrar eritilerek DMSO uzaklaştırılmadan intravenöz olarak verilebileceğini göstermiştir. İnsanda otolog hematopoietik hücre uygulamasına yönelik ilk girişim 1958 yılında yapılmıştır. Türkiye’ de ise ilk allojeneik kemik iliği nakli 1978’de Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, ilk otolog kemik iliği nakli 1984 yılında, ilk otolog periferik kan hematopoietik hücre transplantasyonu ise 1992 yılında uygulanmıştır. Kök hücre kaynağı olarak ilk önce kemik iliği kullanılmaya başlanmış, özellikle otolog kemik iliği naklinde daha başarılı olduğu fark edilen periferik kök hücre kullanımı giderek artmıştır. Kord kanında erişkin periferik kanına göre daha fazla sayıda kök hücre içerdiğinin gösterilmesi ile özellikle pediatrik hasta grubunda kök hücre kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır. Lösemi ve lenfomada yüksek doz tedavinin memnuniyet veren sonuçları ve hazırlama rejimlerinin geliştirilmesi ile otolog transplantasyona olan ilgi artmıştır. 1986-1991 yılları arasında hematopoietik büyüme faktörlerinin kullanılmaya başlanması ve bu sayede daha fazla sayıda periferik kök hücre toplanması ile otolog nakil sonrası daha hızlı kemik iliği yapılanması mümkün hale gelmiştir. 1990’lı yıllardan itibaren her yıl allojeneik transplantlardan daha çok otolog transplantasyon gerçekleştirilmektedir. Onların hakkı ödenmez. Bilimin olmadığı bir ülke yoksulluğa mahkumdur. Kendimizi buna mahkum etmeyelim. Bilimin yolundan gidelim.