Bugün size insanlık tarihindeki en büyük ve kabul edilmeyen insanlık dramını yazmak istedim. Dilerim bir daha hiçbir insan bu dramı yaşamaz. Nükleer savaş, düşmana zarar vermek amacıyla nükleer silahların kullanıldığı bir savaş çeşididir. Konvansiyonel savaştan farklı olarak nükleer savaş, kısa zaman içinde çok daha geniş bir alana çok daha fazla zararın verildiği bir savaş türüdür. Nükleer savaşın fiziksel etkileri, konvansiyonel savaşın etkilerinden farklı olarak on yıllar ya da yüz yıllar boyunca sürecektir. Tarih boyunca nükleer silahların savaş alanında kullanılması sadece iki defa gerçekleşmiştir. II. Dünya Savaşı’nın son zamanlarında Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerinde kullandığı nükleer silahlar, nükleer silahların savaş alanında kullanıldığı tek örneklerdir. II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından Sovyetler Birliği, Birleşik Krallık, Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin de nükleer silahlar geliştirmesi ile nükleer silahlanma yayılmış ve nükleer savaş olasılığı artmıştır. Özellikle ABD ve Sovyetler Birliği’nin silahlanma yarışına girdiği Soğuk Savaş döneminde büyük bir nükleer savaşın gerçekleşme ihtimali doruk noktasına ulaşmıştır. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Soğuk Savaş dönemi sona ermiş, iki nükleer süper güç arasındaki nükleer savaş ihtimali çok azalmıştır. Bu dönemden sonra nükleer savaş tehlikesi yerini nükleer silahların yayılması tehlikesine ve nükleer terörizme bırakmıştır. Bir nükleer silahın fiziksel etkileri, birden fazla parametreye göre değişir. Bu parametreler bombanın cinsi, gücü, patladığı yükseklik, hava koşulları ve hedefin cinsi olarak sıralanabilir. Bu sebeple nükleer bir silahın etkileri sadece sadeceleştirilmiş bir şekilde anlatılabilir. Nükleer silahın fiziksel etkileri, morötesi ışık patlaması, elektromanyetik atma, sıcaklık, basınç ve iyonlaştırıcı radyasyon olarak sıralanabilir. Bombanın atıldığı merkez noktasına yakın bir yerde dışarıda olan insanların ilk fark edecekleri etki bir ışık patlamasıdır. Yoğun morötesi radyasyondan oluşan bu ışık patlaması, patlamanın gücüne bağlı olmakla birlikte doğrudan bakan insanları geçici olarak kör edebilir. Bombanın elektromanyetik atma etkisi, radyo ve televizyon sinyallerine benzer ancak gücü çok çok fazladır. Atmanın gücü, şebeke hatları, antenler, uzun kablolar ve diğer kollektörler tarafından sönümlenir. Bu sebeple elektromanyetik atma güç ve iletişim sistemlerine büyük zarar verir. Elektromanyetik atmanın insanlara doğrudan etkisi ihmal edilebilir düzeydedir. Bunun sebebi, insanların ölümcül bir şok yaratılmasına sebep olacak bir kollektör tutması ihtimalinin düşük olmasıdır. Nükleer savaşlar gibi karışık olayların sonuçlarını tahmin etmek zordur. Güncel bilimsel araştırmalar, nükleer savaş sonrası dünyanın sadece büyük oranda belirsiz bir resmini ortaya çıkarabilir. Bu kararsızlık tarihsel kayıtlarda da görülebilir. 20. yüzyılda bilim insanları, iyonlaştırıcı radyasyonun sağlık etkilerini sürekli hafife almışlardır. 1960 lı yıllarda nükleer silahların elektromanyetik atma özelliklerinin ciddiyeti anlaşılmış, 1970’li yıllarda da nükleer silahların ozon tabakasına olan etkileri tartışılmıştır. 1980’li yıllara gelindiğinde ise olası bir nükleer savaş sonrası oluşabilecek atmosferde toz birikiminin ciddiyeti anlaşılmıştır. İki ya da daha fazla nükleer devletin yapacağı savaşın tasviri iki parçaya bölünebilir. İlk olarak, bir nükleer silahın yaptığı etkiler bilinir ise bir savaşta kullanılacak nükleer silah sayısı ve onların güçleri hakkında tahminler yapılabilir. Örnek olarak, ortalama güce sahip bir nükleer patlama bir şehirde 100,000 kişinin ölümüne yol açıp 100 kilometre kare alanın kirlenmesine sebep oluyor ise 100 nükleer patlamanın 100 şehirde on milyon insanın ölümüne sebep olup 10,000 kilometre kare alanın da kirlenmesine sebep olacağı varsayılır. İkinci tasvir daha varsayımsaldır. Bu tasvir, bir nükleer savaşın ekonomik, çevresel ve bağımlı sonuçları ile ilgilidir. Yapılan her bir öngörünün içine, sivil nükleer santrallerin ve nükleer tesislerin de katılması gerekir. Endüstriyel ekonomilerde nükleer santrallerin önemli bir yere sahip olması sebebiyle, sivil nükleer santrallerin hedef alınması rakibin ekonomik olarak yenilenmesini engelleyecektir. Nükleer santraller ve tesislerin hedef olarak belirlenmesi ve vurulması ile nükleer santraller ve tesisler sıcaklığın etkisi ile bütünlüğünü kaybedecektir. Nükleer santrallerde atık olarak çıkan radyoaktif maddelerin bozunma hızı, nükleer silahların patlaması sonucu oluşan ürünlerden daha fazladır. Bu sebeple nükleer santrallerin vurulması daha fazla bölgenin kirlenmesine sebep olacak ve savaş sonrası insanların yerleşebileceği alanı daraltacaktır. Ayrıca nükleer santrallerin bütünlüğünü kaybetmesi ile oluşacak küresel radyoaktif kirlenme daha fazla ve daha uzun süreli olacaktır. Özetle nükleer bir savaşın sonucunda kuzey yarım küre yıllarca radyoaktif olarak kirlenmiş olarak kalacaktır. Küresel kirlenme, daha uzun süreler göz önüne alındığında büyük bir risk teşkil etmektedir. Ayrıca nükleer bir savaş söz konusu olduğunda, sahip olunan nükleer santral ve nükleer tesisler de ulusal güvenlik için tehlikeyi artırmaktadır.