Günümüzde yaşanan göç olgusu artık kontrol edilemez kitlesel göçlere dönüştüğü için evet bir krizdir…
Krizler hayatın her alanında vardır ve oluştuğu anda krizin çözüm yolları hemen araştırılıp, neden sonuç ilişkisi kurulup tedbir alınmak zorunluluğu vardır. Krizler büyük zararlara, yıkımlara yol açabileceği gibi zaman zaman fırsatlar da yaratabilir. Göç kültür alışverişleri, ticaret ve jeopolitik ile iç içedir. Aynı zamanda devletlere, firmalara, toplumlara muazzam fayda sağlamak için fırsatlar sunmaktaydı… Dünya üzerinde kontrollü göçler her zaman devletler için istenen bir olguyken bir felakete dönüşümünü izliyoruz son yıllarda. Geçen haftaki yazımda göçmenler gününden yola çıkarak Osmanlı dönemindeki Anadolu topraklarına yapılan bir iki göç akımından bahsetmiştik. Bakalım hatırlayanlar olacak mı? Cumhuriyet dönemi sonrası göçleri… Cumhuriyet döneminin en önemli ve ilk göç hareketi, 1923 yılında esasları belirlenen Türk – Yunan mübadelesi oldu. Kültürümüzün bir parçası bu göçle mübadeleyle biçimlendi. Bu göç hareketiyle, anlaşma isminden de anlaşılacağı üzere karşılıklı gerçekleşmiştir. Göç İdaresinin verdiği rakamlara göre 1922-1938 yılları arasında Yunanistan’dan 384 bin kişinin geldiği bilinmekte. Hala İzmir ve çevresinde söylenceler, türküler bu mübadelenin izlerini taşır. Önemli bir göç hareketi de, Yugoslavya – Makedonya’dan Türkiye’ye gelen kitlesel göçler oldu. Makedonya'da yaşayan Türklerin, Türkiye Cumhuriyeti'ne ilk göç akını 1924 yılında gerçekleşmiş. Bunu, 1936 yılındaki ikinci göç dalgası izlemiş, tüm bu göç dalgalarında, bu topraklardaki yönetimlerin izlemiş oldukları politikalar ve Türklere uygulanan baskılar etken olmuş. Tito'nun Türkiye'yi ziyaret ettiği 1953 yılında imzalanan "Serbest Göç Anlaşması" ile birlikte, Makedonya'dan Türkiye'ye üçüncü göç furyası başlamış…Yine göç idaresinin verdiği rakamlara göre; Yugoslavya’dan Türkiye’ye Cumhuriyet döneminde toplam 77.431 aileye mensup 305.158 kişi göç etmiştir. Bu ailelerden 1950 yılına kadar gelenlerden 14.494 kişi devlet tarafından iskan edilmiş. Ailelerin diğer bölümü serbest göçmen olarak Türkiye’ye yerleşmişler. Seksenlerin sonunda ve 90ların başında çoğumuzun hatırladığı göçmen kitlesi ise Bulgaristan’dan gelenler oldu. Bulgaristan’dan gelen göçler, aynı zamanda kitlesel göç hareketini de içermesi açısından önemli… Yine Göç İdaresinin verdiği bilgilere göre; Bulgaristan’dan göçler aralıklarla 1989 yılına kadar sürmüştür. Bu süre içinde yaklaşık 800 bin kişiye ulaşan Bulgaristan’dan göçler, dört aşamada gerçekleşmiştir. (Aşağıdaki rakamların hepsi İçişleri Bakanlığı Göç İdaresinin resmi rakamlarıdır.) 1925 yılındaki Türk - Bulgar ikamet sözleşmesi ile 1949 yılına kadar 218.998 kişi Türkiye’ye göç etmiş. 1946 yılında Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin ilanından sonra, 1949–1951 döneminde Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen toplam göçmen sayısı 156.063. 1968 - 1979 yılları arasında da “Türkiye-Bulgaristan Yakın Akraba Göçü Anlaşması” çerçevesinde 116.521 kişi Türkiye’ye göç etmiş. Bulgaristan’dan son göç hareketi 1989 yılında Türk kökenli Müslüman Bulgar vatandaşlarının, Bulgar hükümeti tarafından Türkiye’ye göçe zorlanmaları ile başlatılmış. Bulgaristan göçmenlerine Turgut Özal zamanında da vergi muafiyeti, konut temini yapılmıştı. Romanya’dan 19.865 aileye mensup 79.287 kişi 1923 - 49 yılları arasında iskânlı göçmen olarak Türkiye’ye gelmiştir. Ayrıca 11.280 aileye mensup 43.271 kişide serbest göçmen olarak gelmiş ve daha önce gelen yakınlarının yerleştiği yerlere yerleşmiş. 1923-1945 yılları arasında Balkanlar’dan 800 bin kişinin göç ettirilmiş. 1950’de kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin Çin tarafından işgali, Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye göçün nedeni olmuştur. 1979’da yaşanan İran İslam Devrimi sonrasında, İran’dan Türkiye’ye bir milyona yakın insan göç etmiş... 1980’li yılların başında gerçekleşen Afgan göçünün oluşumunda Sovyet – Afgan savaşı önemli bir role sahip olmuş. 1982 yılında Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesi sonrası başlayan savaş nedeniyle, o bölgedeki birçok Türk kökenli Türkiye’ye gelmişlerdir. Gelenler arasında Özbekler kadar, Uygurlar, Kazaklar ve Kırgızlar da bulunmakta. Tarihte Suriye'den, ferdi kaçışların dışında, 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında Türkiye'ye toplu göç gerçekleşmiş. Sayıları kesin bilinmeyen bu göçmenler, Kırıkhan, İskenderun ve Adana'ya yerleştirilmiş. Irak tan gelen göçlerin büyük bir kısmı 1988 yılında Kuzey Irak'ta yaşanan Halepçe katliamı sonrası gerçekleşmiş, 51.542 kişiyi bulmuş. 1991 yılındaki Körfez Savaşı sonrasında da 467.489 kişi kaçarak Türkiye'ye gelmiştir. 1992-1998 yılları arasında Bosna’dan 20 bin kişi, 1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylar sonrasında 17.746 kişi,2001 yılında Makedonya’dan 10.500 kişi Türkiye’ye göç etmiş. Nisan 2011- Ocak 2020 tarihleri arasında Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle yaklaşık 3.6 milyon kişi Türkiye’ye gelmiştir. 2020 sonrası toplam net rakama ulaşamadım. Ancak daha önceki göçmen sayıları 100 ler ve 1000 ler ile ifade edilirken bir den 3.600000e çıkan rakamlar ürkütücü görünüyor göze. Cumhuriyet döneminde Anadolu’ya Balkan ülkeleri dışında özellikle, Müslüman olan veya Türk Dil grubuna bağlı olan ülkelerden iskânlı ve serbest göçmen olarak göç eden ailelerde olmuştur. Örneğin Türkistan’dan toplam 695 ailede 2.194 nüfus iskânlı, 214 ailede 684 nüfus serbest göçmen olarak, Afganistan’dan 1.006 ailede 4.163 nüfus iskânlı göçmen olarak gelmişler ve özellikle İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kırsal ve kentsel kesimde yerleştirilmişler. Zorunlu göç, insanların hayatını değiştirmekte, gittikleri bölgede dil, kültür farklılıkları, iletişim problemleri ve ekonomik güçlükler gibi birtakım olumsuz deneyimler yaşamalarına neden olmaktadır. Göç eden insanlar yeni bir çevreye ve kültüre uyum sağlamak gibi zorluklarla karşı karşıya kalabilmektedir. Günümüzde aynı zanda o ülkenin halkı için de olumsuz deneyimler ve endişeler karşılıklı oluşmaktadır.