Bugün size Kudüs’ün
Osmanlı’dan ayrılmasını anlatmak istiyorum. Hasta adam olarak nitelendirilen
Osmanlı’nın topraklarının paylaşımı amaçlanmıştır. 1915’te Çanakkale’de
doğrudan Osmanlı’nın kalbini ele geçirmeye çalışan İngilizler, ummadıkları bir
yenilgi alırlar. Osmanlı’nın zayıfladığı tespiti onları yanıltmıştır. 1916’da
Çanakkale’den sonra Irak Kut-ül Amare de acı bir yenilgi daha alırlar. 1917
yılında Rusya’da meydana gelen Bolşevik ihtilalı neticesinde Rusların savaştan
çekilmesi müttefik kuvvetlerine bir darbe daha vurmuştur. Savaş Avrupa’da da
Almanlar lehine gelişmiştir. Bunun üzerine ABD, İngilizlerin yardımına koşar.
Yeni silah ve askeri destek sayesinde bu defa ittifak devletleri taarruza
geçer. 1917 yılı sonbaharında işte bu değişen dengeler üzerine İngilizler büyük
bir kuvveti doğuya kaydırırlar. Çünkü Osmanlı toprakları hem Hindistan yolunun
güvenliği için hem de sanayide kullanım değeri giderek artan petrolün ele
geçirilmesi amacıyla daha fazla önem kazanmıştır. Osmanlı genel kurmayı bu
stratejik önemin farkında olarak hem Irak hem Filistin cephesinde taarruz
halindedir. Ne var ki 1915 ve 1916 yılında Mısır’da Osmanlı hâkimiyetini
yeniden sağlamak ve Süveyş kanalını ele geçirerek İngiltere’nin Hindistan yolunu
kesmek amacıyla girişilen iki kanal harekatı başarısızlıkla sonuçlanır. Bu
sebeple savaşın ağırlık noktası Filistin ve Suriye’ye kaydırılır. Bunun üzerine
Mekke şerifi emir Hüseyin ile anlaşan ve onlara Suriye-Irak ve Hicazı içine
alan müstakil bir Arap Devleti kurma vaadinde bulunan İngilizler aynı zamanda
Siyonistlere Filistin’de bir devlet kurmaları sözünü vermişti. Böylece
İsrail’in kurulması için zemin hazırlanarak Filistin meselesi olarak bilinen
olayların zemini hazırlanmıştı. Şerif Hüseyin ayaklanmasının bastırılması için
4. Ordudan bir kısım birlikler Hicaz’a gönderildi. Ordunun geri kalan kısmı ise
Gazze, Şeria ve Birusseba hattında savunmaya çekildi. 1917 baharında
İngilizler Gazze’ye saldırdı. 1. ve 2. Gazze savaşları yapıldı. İngilizler
Türklerin kahramanca savunması karşısında çekilmek zorunda kaldılar.
Takviyelerini arttırmaya başlayan İngilizlerin Filistin cephesinde toplanmaları
üzerine Cemal paşanın uyarısıyla Yıldırım ordularının Irak cephesinde
kullanılmasından vazgeçilerek Filistin ve Suriye cephesinde kullanılması
kararlaştırıldı. Savaş hazırlıklarını tamamlayan İngilizler, 24 Ekim
1917’de 138 bin askerle taarruza başladılar. Birusseba ve Gazze savaşını
kazandılar. 9 Kasım 1917’de Kudüs düştü. Türk ordusu Kudüs’ten savaşarak
çekilmişti. Bu çekiliş sırasında tarihin kaydettiği birçok kahramanlık öyküsü
yaşandı. Bu öykülerden biri kanal harekâtı sırasında yaşanır. Cepheye koşan
Osmanlı askerlerinin yollarına Filistinli kadınlar çıkmakta onlara yiyecek
vermektedir. Bir askerin günlüğünde şöyle yazılıdır “Müfreze tam bir
sürat ve mükemmeliyetle toplanıp yola düzülmüştü. Filistin’in kahraman anaları
Zedud köyünden geçen yolun iki tarafına dizilmiş, ellerinde bakır bakraçlarla
askerlerimize su süt ve yoğurt ikram ediyorlardı. Bu fakir Arap köyünün asil
evlatları, ana vatan uğruna kurban giden Türk çocuklarına yaprakları üzerinde
taze koparılmış portakallar ikram ettiler. Ve müfreze köyden ayrılırken ateşin
bir mahfaza içinde saklanmış inciler gibi gözüken beyaz dişlere ve
derinliklerinde zeka kaynayan güzel koyu siyah gözlere sahip cevval Arap
kadınları eski bir geleneğe uyarak arkamızdan bağırıyorlardı geriye dönmeyin,
bizi düşmana çiğnetmeyin. Ve sonu gelmeyen zılgıtlar.” Verilen mesaj açıktır.
Geriye dönmeyin. Zaten gidenlerin hiçbiri geri dönmeyi düşünmüyordu. Çoğu da
geri dönemeyecekti. Öyle hikâyeler vardır ki Osmanlı’nın yazdığı, Gazze’de,
Yafa’da Kudüs’te. Yüzbaşı Şevket onlardan sadece biriydi. Adı dağlara taşlara
kazındı. Çanakkale’den yaralı gelmiş, iyileşmiş ve Filistine koşmuştu. İkinci
Gazze muharebelerinde İngiliz’e Yezidi Tepede tattırdığı yenilgiyle buranın adı
artık Şevket Tepe olarak anılır oldu. Çarpıştığı siperlere de şevket siperleri
dendi. Hangi biri anlatılır ki o Türk askerinin kahramanlık
öykülerinden. İşte o cehennemi andıran Gazze muharebelerinden bir sahne
daha. İngiliz generali Alen Bee, 27 Ekim 1917 sabahı Gazze’nin bombardımanıyla
taarruza geçmiştir. Dehşetengiz bir hücum olan 1. Gazze muharebesi Filistin’de
bulunan Çanakkale alayının direnişiyle püskürtülür. Hasta, yoksul ve yorgun 30
bin kişilik Türk ordusu, gelişmiş silah ve mühimmatla donanımlı 110 bin kişilik
İngiliz ordusunu püskürtür. İngilizler çekilir. Gerçektende Çanakkale’den gelen
alayın etkisi büyük olur. Çanakkale alayının varlığını haber alan İngilizler
psikolojik olarak etkilenmiştir.