Rasim, 14 Ocak 1959’da, İstanbul’da Şükran ve Atilla Fazlı Öztekin çiftinin çocukları olarak dünyaya geldi. Oldukça modern ve çağdaş bir aile ortamında büyüdü. Evde her şey demokrasi ile işliyordu. Lise eğitimini Galatasaray Lisesi’nde alan Rasim, belki de ilk şanslı adımlarını burada attı. O zaman farkında değildi, ama yıllar sonra ortaoyunun sembolü olan kavuğu kendisine teslim edecek olan ustası Ferhan Şensoy, buradan tanıdığı bir ağabeyiydi. Oyunculuğu düşündüğünden de fazla sevmişti, okul bittiğinde oyunculuğu bırakıp gazeteciliğe başlamak çok da mantıklı gelmiyordu. Geriye sadece lise sıralarında hiç de planlamadan başlayan tiyatro serüvenin hayatını şekillendirmesine izin vermek kalmıştı. Rasim, lisede tiyatro kolunu seçmişti. Aslında bu konuda bir iddiası yoktu. Tiyatro kolu başkanı olmuştu, ama gözü sahnede hiç değildi. Arkadaşlarına, siz oynarsınız ben de okulun idari işlerini sürdürürüm, diyordu. Bir gün 72. Koğuş oyunun oynanmasına karar verildi. Karar verilmişti verilmesine de bir türlü oyuncu kadrosu tamam olamıyordu. Rasim Öztekin iki kez evlendi. İlk evliliğini Zeynep Aslıhan İsbay ile yaptı. Çiftin 1987 yılında Pelin adını verdikleri bir kız çocukları dünyaya geldi. Pelin Öztekin de babasının izinden giderek oyuncu oldu. Lisede bir öğrenciyken öylesine başlayan sahne yolculuğu yıllarca sürmüştü. Hiç hesapta yokken kalbinde büyüttüğü tiyatro aşkı, içinde bambaşka bir yer edinmişti. Öyle ki hastalık bile onu gelip sahnede buldu. Öztekin’in sağlığı bozulmaya başladığının sinyallerini 2004’te kalp yetmezliği tanısı konduğunda vermeye başlamıştı. 2009 yılının Ocak ayında ise Boş Gezen ve Kalfası adlı oyunda oynuyordu. İşte günlerden bir gün bu oyun sırasında sahnede kalbinden rahatsızlandı. Yirmi günü yoğun bakımda geçen iki buçuk aylık bir hastane süreci geçirdi. Kalp pili takılan Öztekin’in yaşamı bundan böyle sağlık koşulları çevresine gelişecekti. Başlangıçta kalp yetmezliği, KOAH ve şeker gibi kronik hastalıklarına rağmen aktif olarak çalışmalarını sürdüren Öztekin, 2020’de Koronavirüs sebebiyle başlayan pandemi sürecinde mesleğinden de uzak kalacaktı.Ustası Dördüncü Kavuklu Ferhan Şensoy, Kel Hasan’dan bu yana Türk tiyatrosunun sembolü olan kavuğu 2016 yılında Rasim Öztekin’e devretti. Altıncı kavuklu Şevket Çoruh oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu da, kavuğun İstanbul’dan çıktığını ve bunun İstanbul’un işi olduğunu vurgulayarak töreni üstleneceklerini söyledi. Biz tiyatroseverlere de bu anın tadını çıkarmak kaldı. Öztekin, televizyon için ilk kez kamera karşısına geçtiği zamanlarda yarışma programları sunuyordu. Bunlardan biri de Teledüldül’dü. Bir röportajı sırasında kendisine hatırlatılan bu program üzerinden Öztekin anılarını paylaşmaya başlamıştı. Anılardan, hayallerden bahsederken insanın ense köküne sızı bırakan bir başlık oldu bu şimdi. Sesi, yer yer ciddiyeti, en çok gülüşü nasıl da kazınmış hafızamıza. Evet, Rasim Öztekin, 8 Mart’ta geçirdiği kalp krizinin ardından akşam saatlerinde yoğun bakım tedavisindeyken hayata veda etti. 62 yaşındaydı. 10 Mart’ta Ses Tiytarosu’nda düzenlenen törenden sonra saat 15.00’da, Zincirlikuyu Mezarlığı Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Birol Güven, Öztekin’in ölüm haberinin ardından şunları söyledi: “Rasim Öztekin sadece ölünce değil, yaşarken de arkasından iyi konuşulan çok özel bir insandı. Ülkemizin ortak bir değeriydi. Benim için de ailecek çok yakın görüştüğüm, çocuklarımın elinde büyüdüğü bir dosttu. İyi günde kötü günde hep yanımdaydı. Onunla çok özel projelerimiz vardı. Projelerimiz ne bir dizi, ne de bir filmdi. Projemiz çalışmamaktı. Bundan sonra çalışmayıp, gezecektik. Gidilecek bir restoran listesi vardı elimizde. Hiçbirini gerçekleştiremedik. Mekanı cennet olsun.” İyi ki seni tanımışız güzel adam…