Bir gün mahallede topraklarla oynuyordum. Hasangilde bizim mahalleye yeni taşınmışlardı. Babasının tayini çıkmıştı Çanakkale‘ye. Aslen Ağrı’lı olan Hasan’ın konuşması ilk başta garibime gitsede zamanla alıştım. Hasan yanıma geldi. ‘Selamun Aleyküm ben Hasan seninle oynayabilir miyim?’ dedi. Bende gel oyna dedim. O gün öyle oynadık. İlk önceleri Hasan’ı hiç sevmemiştim. Ben yapıyordum Hasan bozuyordu. Bu konuda çok kavga ettik onunla. Her seferinde de dövdü beni. Ben icatlar yapıyordum. Arabalar, evler, kaleler Hasan ise hepsini itina ile kırıp bozuyordu. ‘Oğul noldu sana bi tedirgin gördüm seni. Nedir seni böyle kara kara düşündüren şey?’ dedi anam. ‘Ana cepheye gitmemiz gerekecek ben mucit olacaktım. Bir sürü hayalim vardı benim’ dedim. Anamın yüzü bi anda düştü. Babamdan sonra beni de kaybetmek istemiyordu. Yapacak birşey yoktu ama. Vatan bu durumdayken hayallerimin pekte önemi yoktu aslında. Cepheye gitmeden önce anama son kez veda ettim. Anamın gözleri yaşlıydı. Bana sıkı sıkı sarıldı. Bir daha dönmeyecekmişim gibi. Kokumu iyicene içime çekti. ‘Abdullah’ım benim kınalı kuzum. Eğer ben evimde namazımı rahat kılamayacaksam, eğer ben Kur’an’ımı rahat okuyamayacaksam sen sağ dönme oğul.’ dedi. Bir daha bağrına bastı beni. Sonra Hasan geldi bize. Ona da sıkı sıkı sarıldı. Sonra anam ağlayarak içeri gitti, bizde cepheye. Hasan hissetmişti babasının şehadetini. Ama hiç bahsetmemişti bana. Hemen anama bir mektup yazdım. Hasan şehit oldu dedim. Anasına yazdığı mektubu da onunla beraber yolladım. Hasan’ın gidişini kendime yediremedim. Sürekli aklımda Hasan vardı. Çocukken yaşadığımız o kadar şey aklıma geliyordu. Düşmana karşı vatanı savunuyorduk. Her gün beraber yemek yediğimiz insanlar bir bir yanımdan eksiliyordu. Galiba sıra bana gelmişti. Hissetmiştim şehadeti. Tam o sırada göğsüme bir kurşun saplandı. Hemen revire götürdüler beni. Komutanım başımda bekliyor. Doktorlar benim için uğraşıyordu. Tam son nefesimi vereceğim sırada askerin birisi komutanımın kulağına bir şeyler fısıldadı. Komutanımın yüzü düştü. Gözünden yaşlar akmaya başladı. ‘Abdullah anan vefat etmiş oğlum’ dedi. Ben tam duyamadım komutanımın dediğini. Çünkü sevgiliye kavuşma vaktim gelmişti. Şehit olmuştum. Şehit Zafer oğlu Abdullah dediler baş ucumda selamladılar beni. Sonrada gömdüler anamın yanına. Herkes benim hiçbir şeyden haberim yok, ruhum çıkınca hiçbir şeyi görmüyorum zannediyordu.